1894 yılında Çanakkale’nin Çınarlı Köyü’nde doğan Mustafa ACAR, İstanbul’da Akhisar Torpidosu’nda ateşçi olarak görev almıştır. İstanbul’da beş sene kaldıktan sonra Çanakkale Cephesi’ne giden Mustafa ACAR, anılarından şöyle bahsetmiştir:
18 Mart günü düşman donanmasının Boğaz’ı zorlamasını gördüm. Kimisinin batıp kimisinin yanıp geriye gidişlerini de gördüm. Çanakkale’de Sevkiyat İskelesi dedikleri bir yer vardı. Biz üç muhrip orada demirliydik.
Akhisar, Kütahya, Yarhisar muhripleri. Ben sabahleyin nöbetteydim. Düşman zırhlıları mızıka çalarak geliyorlardı. Ortalık gümbür gümbür ötüyordu. Her taraftan toplar atılıyordu. İngiliz, Fransız, İtalya’nın donanması, üçü bir olmuşlar bombardıman yaparak Karanlık Liman’a doğru geldiler. Çok ateş oldu o gün. Çok ateş oldu. Benim bulunduğum yerden bizim muhripten Boğaz’ın her tarafını göremiyordum. Yalnız zırhlılardan bazılarının yanıp geri gittiklerini gördüm. Çok zorladı kafir Boğaz’ı geçemediler.
Düşman dış denizden hücuma geçince Barbaros ve Turgut Reis Muhripleri aşırtma ateşi yaparlardı. Dış denizdeki düşman donanmasının üzerine.
Bir gün öğle saatlerinde Barbaros Muhribi’ni Marmara’ya gizlice giren bir düşman denizaltısı torpilleyerek batırdı. Biz cepheye erzak filan da çok taşıdık. Çanakkale’den İstanbul’a giderdik. İstanbul’dan cepheye erzak, cephane getirirdik.
Bir gün Yavuz’la Midilli Muhribi Boğaz’dan çıkıp düşman donanmasına bombardımana gitti. Midilli mayına çarpıp batmış. Yavuz da yaralanmış Boğaz’dan içeri girdi. Nara önüne geldi. Yavuz’a bir gün düşman uçaklarından biri saldırdı. Fakat uçağı Eceabat önlerinde düşürdüler. O gün düşman uçağının yanarak denize düştüğünü gördüm. Yavuz, Nara önlerinden İstanbul’a gitti. Biz de Yavuz’la beraber İstanbul’a döndük.
Her
sene 18 Mart’ta çağırırlar Çanakkale’ye. Bir gün doyururlar orada… Sonra köye
geliriz. Kafam da pek yerinde değil artık. Pek bir şey gelmiyor aklıma.[1]
[1]Cahit Önder, 7 Cephenin Gazileri Anlatıyor, Nesa Ofset Matbaacılık, İzmir, 2005, s.83-84