Salı , Ekim 15 2024

Halil KOÇ

1893 yılında Çanakkale’nin Haliloğlu Köyü’nde doğan Halil Koç, Balkan Harbi, Arıburnu Cephesi, Muş Cephesi, Halep Cephesi’nde görev almıştır. 88 yaşındaki Halil KOÇ, Balkan Harbi’nde, İstanbul’da Eski Saray’da talimhanede görev almıştır. Bedelle teskere alıp köye döndükten yedi ay sonra seferberlik açılmış ve Arıburnu’na gitmiştir. Buradaki anılarını da şöyle anlatmıştır:

18 Mart’ta Arıburnu’ndaydım top seslerini oradan duydum.

Önce Eceabat’taydık. Kabatepe’ye keşif koluna gittik. Kabatepe’de İngiliz gemileri geldiler. Şamandıra bıraktılar. Bizimkiler kayıklarla şamandıraları topladılar. Bir hafta sonra İngilizler geldiler. Ben nöbet yerindeydim. Sabaha karşıydı. İmroz’un her yanı ateşler içinde kaldı. Haber verdim. Nöbet onbaşısına. Çavuşlar, subaylar hepsi geldiler.

İngilizler asker çıkarmaya başladılar. Şamandıraları bıraktıkları yerlere. Mavnalara dolduruyorlar askerleri. Karaya çıkarıyorlar. Harp gemileri de denizde. Arıburnu taraflarına çıkıyorlar. Bizim 4’üncü Bölük Arıburnu’ndaydı. Çiğnemiş gavur oraları. Biz Kabatepe’deyiz, bakıyoruz.

Bizim toplarımız vardı yanımızda, dört tane top. Toplar ateş ediyordu. Gavurun mavnalarını karaya çıkarken ortadan bölü bölüverirken gördüm. Dik yarlar var. Böyle bir yarın kenarından görüyorum. 2-3 gün durduk orada. Aldılar bizi de. Saat dokuzda hücum yaptırdılar Kanlısırt’a. Kanlısırt’a bir de varmıştık ki, ortalık hasır gibi insan ölüsü. Onların aralarından sürünerek aştık öteki yüze. Gavurun süngüleri görünüyor istihkamlarında. Orada ateş ederken yanımdaki bütün arkadaşlar şehit oldular. Bir ben kaldım. ‘Ben de vurulurum burada’ diye düşündüm hep. Kafamı kaldırmışım biraz herhalde. Kafama ‘küttek’ bir taş vurdu. Yüzbaşım geldi. ‘Gidebileceksen git’ dedi. Bıraktım tüfeğimi. Elden ele beni geçirdiler… Gittim. Benim başıma taş değil de şarapnel parçası gelmiş. Batmış kalmış. Biga’ya Demetoka Hastanesi’ne gönderdiler. Orada çıkardılar şarapnel parçasını. 60 sene oluyor çıkarılalı. Demetoka’da bir ay kaldım.

Tekrar geldik Arıburnu’na. Giriverdik cepheye… 8 ay kaldık. 8 ay istihkamlarda durduk. İngilizler tünel kazdılar. Lağım ateşlediler. Dünyanın toprağını üstümüze kaldırdılar. Hiçbir şey olmadı gene de.

Çok hücum yaptık. İstihkamlardan çıkarıyorlar dışarı. Hadi bakalım hücum… hücum… süngü hücumu. Süngüleri takıyorum. İstihkamdan çıkıyoruz. Gavurun istihkamı yirmi adım. Onların istihkamlarına varmadan gavur öldürüyor seni. Nereye gideceksin? Enver Paşa hücum yaptırıyor zorla. Enver Paşa’yı gördüm, oralara gelmişti. Harbiye Nazırı idi.

Arıburnu’nda Şefik Bey Alay Kumandanımızdı bizim. Gavur, asker çıkarırken 9’uncu Fırka kumandanı emir veremedi. Şefik Bey kendi emriyle koydu bizi muharebeye. Şefik Bey başımızda 9 ay durdu. Bir de Mülazım Kemal Bey vardı şehit olmuştu. Ben piyade idim. 27’nci Alay, 2’nci Tabur, 2’nci Bölük, 2’nci Takım’ın 9’uncu Mangası’ndaydım. Elimde Alaman mavzeri vardı. Gavur sonra Anafarta’ya asker çıkardı. Biz gitmedik Anafarta’ya. Düşman oradan da hücum etti… Geçemediler… 9 ay durduk… Geçirmedik kafiri Çanakkale’den.

Bir gece keşif koluna gönderdiler bizi iki kişiyiz…Gebeçınar Köyü’nden Mehmet Dayı vardı yanımda. Zifir gibi karanlık bir gece. Vardık gavurun siperine… Dinledik. Gavurlar <<mınır mınır>> konuşuyorlar. Geri döndük. Geri dönerken bir gavur ölüsünün üzerine bastık. Matrası filan tangur tungur etti. Gürültü oldu… Gavurlar siperlerinden başladılar üzerimize ateş etmeye… Kaçamadık. Birer top mermisi çukuru bulup sindik içlerine. Dört saat sonra ateş yatıştı da çıkabildik dışarıya. 27’nci Alay’ın mevzilerini bulamadık. 72’nci Alay’ın mevzilerine düşmüşüz.

O gece 27’nci Alay’da parola: ‘Kasatura’ idi. Gavur o gece sabaha karşı kaçmış gitmiş. Dört gün daha durduk orada biz. Aldılar bizi Kırklareli’ne getirdiler.

Atatürk’ü görmedim. Yalnız Şerbetli Köyü’nden Adem vardı. O Atatürk’ün yanında durmuş. Borazanmış… Anlatırdı. ‘Grup Kumandanımızdı’ diye.

Arıburnu’na babam da geldi benim yanıma. Beni dolaşmaya gelmişti. O da aynalı tüfekle ateş etmişti düşmana.

Aynalı tüfek dediğim aynı elimizdeki tüfeklerden de, önlü aynalı iki tane aynası var. Aynalarından bakıyoruz düşmana doğru.

Babam helva, yoğurt, yumurta getirmişti. Daha başka arkadaşların da babaları gelirlerdi… tabi yakın yerlerdekiler… Buradakiler.

Babam: ‘Bunlarda, bu evlatlarda umut yok. Bunlar buralarda kalırlar…’ derdi. Ateşin içinde nasıl umut olsun? 8 ay boyunca 24 saat ateş hattında, 24 saat geride istihkamda dururduk. İstihkamın içine kaç defa bomba düşmüştü. Böyle çok arkadaşımız şehit oldu gitti. Sigara paketi atardı gavurlar bizim istihkamlarımıza.

Birinde İngilizler, kavurma kutusuna barut ve fişek doldurup, fitilini ateşleyip bizim istihkama attılar. Fısır fısır yanıyor kutu istihkamın içinde. Biz kaçalım derken direk siperini yıktık. Yedi kişi bu yıkıntının altında kaldık. Kutunun lehimleri eriyince açılıverdi… Deste deste fişekler yayılakaldı orta yerde. Kimseye bir şey olmamıştı. Masal gibi hep bunlar…[1]


[1]Cahit Önder, 7 Cephenin Gazileri Anlatıyor, Nesa Ofset Matbaacılık, İzmir, 2005, s.85-87

Ayrıca Kontrol Et

ÇANAKKALE MERKEZ HASTANESİ’NİN BOMBALANMASI

Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN Her savaşta olduğu gibi cephede bir tarafın öldürmeye çalışması ve cephe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.