Salı , Şubat 11 2025

Ahmet BAŞARAN

1887 yılında Yenice’nin Çınarcık Köyü’nde doğan Ahmet BAŞARAN’ın askerlik hayatı altı yıl sürmüştür. Çanakkale Cephesi’nde ağır topçu olarak görev alan 94 yaşındaki Ahmet BAŞARAN, Çanakkale Cephesi’ndeki anılarını şöyle anlatmıştır:

Çanakkale’ye ilk vardığımda Çimenlik Kalesi’nde 60-70 gün talim yaptırdılar. Sonra bizi bölüklere dağıttılar. Ben 6’ncı Bölük’e düştüm… Nara Kalesi’ne verdiler. Nara Kalesi’nde altı ay filan durmuştuk ki, seferberlik ilan edildi. Bizi Dardanos bataryalarına gönderdiler. Dardanos’ta 5’inci Bölük’e verdiler.

Biz 150 kişi kadar vardık. Başımızda Yüzbaşı Ahmet Bey vardı. 7,5’luktu toplarımız. Biz seri ateşli toplardaydık. Dört topumuz vardı. Mermileri aynı tüfek fişengine benzerdi… Kucaklayıp kakardık topun içine.

18 Mart günü Kepez’in altında bulunuyorduk. Düşman gemileri, hep zırhlı tabii. Selanik açıklarından ateş ede ede geliyorlar. Kumkale ve Seddülbahir taraflarını ateşe tuttular. O taraflardaki tabyalar ateş içinde kaldılar. Toplar paralandı… Cephanelikler tutuştular. Bir zaman sonra Kumkale ve Seddülbahir’deki bataryalar sustular. Düşman zırhlıları ateş ederek boğaza yaklaştıkça, bizim de mesafem ize giriyorlardı. İntepe ve Çakaltepe bataryaların ateşe başlamalarından sonra, biz de bizim mesafemize girince başladık zırhlılara ateşe. Ben mermi sürüyordum, ikinci erdim topta. Çanakkale Boğazı karabulut gibi gemi doluydu. Hangisine atarsan at. Akşam üzeri gün inmeye yakın düşman zırhlılarından birisi bizim önümüzde battı. Bize yakındı. Ya Kilitbahir’den ya Hamidiye Tabyası’ndan attılar. Kepez Çayı’nın denize döküldüğü yeri bile geçmişti. Çanakkale’ye yakınlaşmıştı. Mermi geldi zırhlıya. Denizin dibine kaynadı gitti.

O gün, batanı battı, batmayanı geri çekilip kaçtı. Gittiler…

18 Mart’ın ilk günü bizim tabyada on bir kişi şehit vermiştik.

 Soğandere, Kerevizdere taraflarında dağıldılar. Geriye gittiler düşman zırhlıları… Toplarımızın önlerine çam ağaçları dikerdik. Gavurlar görmesin diye. Çam ağaçlarını geceleri sökerdik. Geceleri projektörümüz vardı. Yakardık… Düşman zırhlılarına onunla ateş açardık. Projektörümüzü parçalamak için çok mermi attı kâfir… Yapamadı bir şey.

O gün gece yarısı da geldiler. Batan zırhlılarının yerini araştırdılar. Biz de verdik ateşi. Gerisin geriye gittiler. Sabaha karşı oldu bu…

Ertesi günü düşman gemileri tekrar hücum ettiler. Gene olmadı. Sonra akşam sabah hücum ettiler gemileriyle Boğaz’a… Gene olmadı. Vazgeçtiler. Hücumu kesti gemiler. Sonra geri çekilip verdi topu Seddülbahir’e… Verdi topu… Topuyla bizim askeri kırıp kendi askerini çıkardı. Denizden balon kaldırıyordu.! Ben gördüm. Keleter gibi bir şey. Kalkıyor havaya. O zaman asker arasında “Balon çıkarıyor.” Derlerdi. Balon çıkardığını görünce, biz saklanırdık. Çünkü bizi görürmüş balondan. Toplar patlamaya başlardı ardından… Bizim koğuşların yanlarına da çok mermi düştü. Ancak kimseyi öldürmedi.

Bir gün nöbete gidiyordum. Aceleyle potinlerin birinin iplerini bağlamamışım. Bir Arap subay vardı. Görmüş beni çağırdı. İki tokat çekti.

– “Şimdi büyük bir amir gelse, ben ne diyeceğim.” dedi.

Bana öfkesinden gidip koğuşların arkasındaki iğde ağaçlarının dibine oturdu. O sırada bir bomba düştü. Toprağı altüst etti. Yakın düşmüş kâfirin mermisi… Subaylar, çavuşlar koşup gittik.

– “Korkmayın… Korkmayın… Bende yara yok.” dedi.

Bizim bölüğün yanında başka bir bölük daha vardı. O bölüğün toplarından birine bir düşman mermisi düşmüştü. Subayları vardı Haşan Efendi diye. O şehit düşmüştü orada… Kumandanlarıydı… Şimdi Haşan Mevsuf dedikleri yerde… 18 kişi de yaralanmıştı… Ben göm üştüm onları orada…

Bizim tabur kumandanımız Binbaşı Mustafa Bey, bölük kumandanımız Yüzbaşı Ahmet Efendi’ydi. Birliğimi de şöyle söyleyeyim: 3’üncü Ağır Topçu Alayı, 1’nci Tabur, 5’inci Topçu Bölüğü.

Çanakkale’ye yakın Kepez yolunun altında bir gemimiz vardı bizim. Çanakkale’yi bekliyordu. Düşman gemileri, deniz altından bomba yollayıp torpille batırdılardı. Hatta batmadı gemide, yan yattıydı da askerleri bir istimbot gelip almıştı Çanakkale’den… Bir gün de bizim dışarıya çıkıp gavur gemilerini bombalayan bir gemimiz yaralanmış geri dönüyordu. Adını bilemeyeceğim. Yavuz mu, Turgut mu, bilmem. Boğaz’dan içeri girip Nara’ya gitmişti. Biz o zaman selama durmuştuk.

Sonra harp bitti. Silahlar terk edildi. Sabaha kadar kimse kalmasın burada, dediler. Ben de o zaman köye döndüm. [1]


[1] Cahit Önder, 7 Cephenin Gazileri Anlatıyor, Nesa Ofset Matbaacılık, İzmir, 2005, s.142-144

Ayrıca Kontrol Et

ÇANAKKALE MERKEZ HASTANESİ’NİN BOMBALANMASI

Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN Her savaşta olduğu gibi cephede bir tarafın öldürmeye çalışması ve cephe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.