Anzak Kolordusu’nun 25 Nisan’da yaptığı çıkartmanın Kanlısırt-Kılıçbayır hattında durdurulması sonucunda 5’inci Ordu Karargâh’ında Türk başarısı adına bir umut doğmuştur. Başkomutan Enver Paşa, Arıburnu Cephe’sinden düşmanın bir an önce sökülüp atılmasını istemiştir. Enver Paşa’nın 11 Mayıs 1915’te Liman Paşa ile yaptığı görüşme ile İstanbul’dan gelecek takviye kuvvetler ile 19 Mayıs günü Arıburnu’nda baskın niteliğinde genel bir Türk taarruzu tertip edilmesine karar verilmiştir. Ancak İngiliz keşif uçaklarının Türk askeri hareketliliğini fark etmesi üzerine Türk tarafından bir hücüm hazırlığı olduğu anlaşılmış; Anzak ön hatlarına asker ve silah takviyesi yapılmıştır. Taarruz 19 Mayıs günü 03.30’da tüm cephe hattında aynı anda başladı. Taarruza 19’uncu, 5’inci, 2’nci ve 16’ncı piyade tümenleri katılmıştır. Taarruza katılan tümenler ve ast birliklerinin gayretine rağmen Anzak Kolordusu’nun yoğun atışı ile yaklaşık 4,5 saat süren taarruzda hiç bir noktada düşman hatlarına ulaşılamamıştı. Taarruz 3.420 şehit, 6.064 yaralı ve 486 kayıp ile sonuçlanmıştır.
Osmanlı 5’inci Ordu Komutanı Liman von Sanders taarruz hakkında şunları söylemiştir:
“Bahis konusu bu taarruzun tarafımdan işlenmiş bir hata olduğunu kabul ederim. Bu hatayı düşman kuvvetlerini iyi takdir edememekle ve elimizdeki az topçu kuvveti ile ve çok sınırlı cephane ile bu işi başaramayacağımızı hesaplayamamakla işledim.’’
Taarruzun ardından iki cephe hattı arasında kalan cesetler ve yaralıların durumu dehşet verici hale gelmiştir. Cesetlerin kokusu kuzey-kuzeydoğu yönünden esen rüzgarla Anzak kuvvetlerinin üzerine gidiyor yaralıların iniltileri, cesetlerin şişmesi ve çürümesi iki taraf içinde olumsuz bir izlenim yaratmış ve zaten kötü olan mevcut yaşam koşullarını daha da çekilmez hale getirmiştir. Ciddi bir salgın hastalık riski ortaya çıkmıştır. Aradan iki gün geçmesiyle 22 Mayıs günü ANZAK siperlerinden Kızılhaç bayrağı dalgalanmaya başlamış, Türk siperleri de buna karşılık Hilal-i Ahmer bayrağı sallamıştır. İki taraf görüşmeler için harekete geçmiştir.
Türk tarafından görüşmeleri yapmak üzere çok iyi Almanca ve Fransızca bilen Harekat Şube Müdürü Ohrili Kemal Bey görevlendirilmiştir, Anzak 2’nci Tümen İstihbarat Subayı Aubrey Herbert ona karşılık Türklere rehin bırakılmıştır. Ohrili Kemal Bey’in gözleri bağlanmış, bir ata bindirilmiş ve sedye üstünde denizde gezdirilmiştir. Çünkü Anzak’lar savunma hatları hakkında bilgi sahibi olmalarını istememiştir. (Fotoğraf 1) Müttefik Kuvvetler ateşkes için Yarbay Skinn’i görevlendirmiştir. Taraflar General Birdwood’un Karargâhı’nda ateşkes protokolünün esasları üzerine görüşüp sonuca bağlanması için mutabakat sağlanmıştır. Kuzey Grup Komutanı Esat Paşa, Ohrili Kemal’e imza yetkisi vermiştir. Ertesi gün, müzakereci Ohrili Kemal Bey Anzak Karargâh’ına gözleri bağlı olarak gitmiştir. Anlaşma taslağı astların değil Liman Paşa ve Hamilton’un imzaları olacak şekilde revize edilmiştir. Hamilton, ateşkesin Osmanlı tarafından propaganda malzemesi olarak kullanılacağından endişelense de isteksizce onaylamıştır. 23 Mayıs sabahı Kolordu Kurmay Başkanı Fahrettin Bey (Altay) yanına bir tercüman bir subay ve iki er alarak silahsız şekilde, Yarbay Skinn ile buluşmuştur.
Skinn’in ilk karşılaşma esnasında şu sözleri söylemiştir:
”- Biz dört kişiyiz, siz beş kişi gelmişsiniz.”
Bunun üzerine Fahrettin Bey yanındaki erlerden birini geri göndermiştir.. Ayrıntılara ve ateşkesin 24 Mayıs günü sabah 08.00 akşam 16.00 arasında sekiz saat süreyle gerçekleştirilmesine karar verilmiştir. Anlaşma maddelerince, her iki taraftan iki kurmay subay, iki çevirmen, iki sıhhiye subayı ve 100 er Kabatepe’de buluşmuştur. Bölge İngiliz, Osmanlı ve tarafsız bölge olarak üçe bölünmüştür. Erlerin yanında yalnızca su mataraları olacak tarafsız alanda hiçbir şekilde silah olmasına izin verilmemiştir. Toplanan silahlar mekanizmaları sökülerek taraflara iade edilmiştir. Ateşkese tüm deniz, kara ve hava unsurların uyması belirlenmiştir. Beklenmedik bir saldırı durumunda, tüm sedye taşıyıcı gruplar ve sınırların belirlenmesinden sorumlu erler yeniden kendi mevzilerine serbestçe girebilmesi için ateş açılması yasaklanmıştır.
24 Mayıs sabahı 08.00’de ateşkes başladı. Muharebe alanının durumunu İngiliz İstihbarat Subayı Binbaşı Aubrey şöyle anlatmıştır:
”Dönümlerce arazi ölülerle dolu ve çoğu büyük saldırıda öldürülmüşler. Mersin ağaçlarının yetiştiği küçük vadileri dolduruyorlar. İnsan, makineli tüfek ateşinin sonucunu çok açık biçimde görüyor. Bütün gruplar yok edilmişler. Yaralı pek yok. Sadece ölüler var. İleri doğru atılırken vurulduklarından iki elleriyle süngü takılı tüfeklerini sıkıca kavramış halde, başları önlerine kıvrılmış halde yatıyorlar. Sanki Tanrı onların yüzüne hayat bahşetmiş.”
Cesetlerin hemen hepsi Türk tarafına ait olduğu için Anzaklar cesetleri toplayıp Türk tarafına bırakıyorlar sıhhiyecilerde bedenleri geriye taşınmıştır. İş görecek erlerin arasına bazı kumandan ve subaylar da er elbisesi giyerek katılmışlardır. Türk tarafı Anzak askerlerini ilk defa burada tanımış ve aralarında dostane bir hava oluşmuştur. Anzaklar kendilerine anlatılan ‘Korkunç Türk’ imajının yalan olduğunu anlamış, bunun yerine ‘Johnny Türk’ kavramını kullanmaya başlamışlardır. Komisyonlar bu dostlukları önlemek için çalışsa da komisyon gözcüleri grupların yanından ayrılınca dostluk gösterileri devam etmiştir ancak tablo ilerleyen süreçte değişmiştir. Fahrettin Bey durumu şu şekilde anlatmıştır:
“Bir Avusturalyalı askerin elindeki mezura ile bizim en uzun boylu askerlerimizin boyunu ölçmek için uğraştığını, bizimkinin gülerek ona uyduğunu görmüştüm.
…Bereket versin ki, siperdeki
askerlerimiz şehitlerimizin cesetleri geçtikçe dişlerini
gıcırdatmaya başlamışlardı. İngilizler bazen siperlerimize çikolata atıp ikramda
bulunmak gibi bir şeyler yapmak istiyorsa da bunlar bizimkiler tarafından hemen
kendilerine iade ediliyordu.”
Muharebe alanındaki Türk şehit ve yaralıları iki tarafın işbirliği ile toplandı. Bedenler toplu biçimde defnedilmiştir.
Bedenlerin toplanması işi saat 16’ya kadar bitmiş görevlerini yerine getirenler siperlerine çekilmeye başlamışlardır. En son iki tarafın subayları el sıkışarak komisyonda bulunan kendi askerlerini toplayarak siperlerine dönmüştür. İki Türk askeri ağır yaralı olarak getirilmiş, 2.981 şehit defnedilmiş, 4.181 tüfek toplanmıştır.
Saat 17.00 gösterirken Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa ‘Bütün bataryalar ve piyadeler… Ateş!’ emrini vermiştir. Bununla beraber düşman siperlerine şiddetli topçu ve piyade ateşi başlamıştır. Böylece Çanakkale Muharebeleri’nin ilk ve tek ateşkesi sona ermiştir.
24 Mayıs 1915 Ateşkesi’nin en önemli özelliği Çanakkale Muharebeleri süresince ilk ve tek ateşkes olmasının yanı sıra her iki tarafın birbirini tanımasına vesile olmasıdır. Ateşkes hakkında tarihçilerin abartılı söylemlerine karşın iki taraf arasında çokta fazla samimiyet nüvesi olması pekte mümkün görünmemektedir. Ağır kayıpların yaşandığı bu savaşlar silsilesinde ateşkes emriyle bölgeye gelen askerler kendileri gibi silah tutan ve vatanını savunan arkadaşlarının ölü bedenlerini toplarken buna sebep olan insanlarla ne derece samimiyet kurabileceğini sorgulamak lazımdır. Yarbay Fahrettin Bey anılarında bu konuya değinmiş bazı askerler arasında samimiyet oluştuğundan bahsetmiştir fakat anlatılanın devamında görüyoruz ki Anzak siperlerinden atılan çikolatalar kesin bir tavırla reddedilip kendilerine iade ediliyor. Ancak yine Yarbay Fahrettin Bey’in anılarında görüyoruz ki her iki tarafın askerleri birbirine hatıra kalması amacıyla çeşitli küçük objeler hediye etmişlerdir. Bu tam olarak dostane sayılamayacak ilişki, yerde yatan bedenlerin aslında her iki tarafında askerlerinden oluşması ve tarafların birbirlerine karşı olan profesyonel saygı ilişkisinden ibaret olmalıdır.
Var olduğu söylenen bu dostane ilişki aslında komuta kademesinin dikkatini çekmiş ve bu husustan rahatsız olduklarını dile getirmişlerdir. İki tarafta sahada çalışanların içerisine istihbarat subaylarını yerleştirmiş, yüksek rütbeliler er kılığında bölgede bilgi edinmeye çalışmış, karşı tarafın siperlerini inceleme fırsatı bulmuşlardır. Aslında her iki tarafta ateşkesin başlaması ve devamında ki süreçte kendini korumaya çalışmıştır. Bunun en net örneği Ohrili Kemal’in ateşkes görüşmeleri için götürülürken gözlerinin bağlanmasıdır. 19 Mayıs Genel Türk Taarruz’un da oluşan kayıpların ateşkes esnasında Türk eratı arasında yarattığı atmosfer, müttefikler ile savaşın ve düşmanlığın sekiz saatlik arada da devam ettiğinin kanıtıdır.
24 Mayıs 1915 günü sabah 08.00’den akşam 16.00’ya kadar her iki tarafta anlaşma maddelerini bozmamış fakat her iki tarafta bozulması durumuna karşı hazır bulunmuşlardır. Ateşkeste yapılması ön görülen işler bittiğinde her iki tarafın subayları el sıkışıp siperlerine dönmüşlerdir. Ateşkesin hemen sonrasında saat 17.00’de Türk tarafının ilk mermiyi ateşlemesi bir tesadüfün ötesinde kayıpların oluşturduğu psikolojinin bir yansımasıdır.
Ateşkes süresince Anzak askerine anlatılan ‘Barbar Türk’ imajı kırılmış, yerini ‘Jhonny Türk’ kavramına bırakmıştır. Savaş sonrasında da iki taraf arasında ağır bir düşmanlık devam etmemiştir. Bunun en güzel örneği Mustafa Kemal’in 1934’teki “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar. Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” sözleridir.
Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğrencileri Sezen
CESUR ve Batuhan DENİZER tarafından yazılmıştır.
Kaynakça
ALTAY,
Fahrettin, Çanakkale
Hatıraları, 2.Cilt, Arma Yayınları, İstanbul, 2002
Anzak
Koyu’nda Atatürk’ün Sözlerinin Yer Aldığı Kitabe Yenilendi, (23.11.2017),
Sabah, https://www.sabah.com.tr/marmara/2017/11/23/anzak-koyunda-ataturkun-sozlerinin-yer-aldigi-kitabe-yenilendi, (E.T. 14.05.2019)
Australian
War Memorial, https://www.awm.gov.au/collection/C45317
(E.T. 12.05.2019)
Herbert,
A. ve Morgenthau H. 2006, Devler Ülkesinde
Devler Savaşı Çanakkale,
3.baskı, İstanbul, Ataç
Yayınları
KARAMAN,
Gökhan
Tarkan (Ya.), Çanakkale’nin
Sırları 45. Bölüm (Tv Programı), TRT Haber
Televizyonu
YILMAZER,
Tuncay, Alçıtepe’den
Anafartalar’a Çanakkale,
Yeditepe Yayınevi, 4.baskı, İstanbul, 2007.
Hocam detaylı bir anlatım olmuş eline sağlık