Yayına Hazırlayan: Onur KUŞKU
Otto Liman, 17 Şubat 1855 tarihinde Pomeranya bölgesindeki Stolp[1] kentinde doğmuştur. Doğum kayıtlarına geçen ismi Otto Viktor Karl Liman’dır. Babası Carl Leonhard Liman, Musevi bir aileye mensuptur ve Schwessin’de[2]malikâne satın alarak lordluk mertebesine ulaşmış zengin bir iş adamıdır. Annesi Emma née Michaelis’dir. Baba Leonhard Liman, Musevi olmasına karşılık oğlu Otto Liman’ın vaftiz işlemleri, Hristiyanlık ritüelleri gereğine uygun şekilde gerçekleştirilmiş ve Hristiyanlık dininin inançları doğrultusunda yetiştirilmiştir.
Otto Liman, lise eğitimini Berlin’de[3] bulunan Friedrich Wilhelm Gymnasium’unda[4] tamamlamış ve 13 Mart 1874 tarihinde Essen[5] şehrindeki muhafız birliğinde birinci sınıfa başlamıştır. 1875 yılında Teğmen rütbesini alan Liman, 1877 yılında Darmstadt[6] kentinde yaşayan Amelie von Sanders ile evlenmiş ve eşinin soy ismini almıştır. Evliliğinin ilk dönemlerini kapsayan 1878-1881 yılları arasını Harp Okulu’nda geçirmiştir. 1885 yılında Üsteğmen rütbesine yükselen Sanders, 1887 yılında Alman Erkan-ı Harbiyesi’ndeki vazifesine atanmış ve 1889 yılında Yüzbaşı olmuştur. 1900 yılında 2. Silezya Hussar Alayı’nı[7] Binbaşı olarak komuta etmiştir. 1904 yılında Albay ve 1908 yılında ise Tümgeneral olarak askerlik mesleğinde yükselişini sürdürmüştür.
Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’ndan sonra kara ordusunun kabiliyetini arttırmak için harekete geçmiştir. Revizyon çalışması için Almanya’ya ilk resmî başvuru 22 Mayıs 1913 tarihinde yapılmıştır. Almanya ise Türk Erkânıharbinin isteğine en iyi yanıtı Kassel[8] şehrinde bulunan 22.Tümen komutanı Korgeneral Otto Liman von Sanders’in vereceğini düşünmüş ve görev için yetkilendirmiştir. Ancak o dönem hâlihazırda Osmanlı Devleti’nde görev yapmakta olan Alman subaylarının da dâhil olduğu çoğunluk, Sanders isminin seçimine tepki göstermiş; General von Seekt yaşanan bu süreci daha sonra anlattığında muhalif grubun ortak sesi olmuştur. Seekt, ordunun iyileştirilmesi için görevlendirilen Sanders için: “Askeri heyet başkanının seçimi daha talihsiz olamazdı. Almanya’da bir kolorduya kumanda etmek için uygun bulunmayan Liman, tüm Türk ordusunun yeniden teşkilini üstlenecekti. Türk ordusunun gelişmesine olan bu lakaytlık, güçlü bir milleti yurtdışında temsil etmek için ancak en iyinin uygun olduğu temel prensibini anlamadığımızı daha kötü bir şekilde vurgulayamaz ve itiraf edemezdi. General von Sanders Alman ordusunda en iyi isimlerin emrinde çalışmaktan kaçınacağı kadar tanınıyordu” yorumunda bulunmuştur. Tüm tepkilere rağmen Sanders, 1913 yılının Kasım ayında Berlin’de görevlendirilme anlaşmasını imzalamıştır. Sanders, imza sonrası “Alman Askeri Misyonunun faaliyetleri kesinlikle askeri olacak. Anlaşma metni bunu açıkça belirtmektedir. Birçok yerde yazıldığı ve gazetelerde iddia edildiği gibi, Alman Askeri Misyonu siyasi olarak da faaliyet göstereceği tamamen gerçek dışıdır. Dışa karşı siyasi bir faktör olması ayrı bir konudur. Askeri heyet gönderme kararı, siyasi olarak kabul edilmemelidir, zira bu karar, çok önceden başlayan Türkiye siyasine istinat ediyordu” ifadelerini kullanmıştır.
Liman von Sanders, 14 Aralık 1913 tarihinde İstanbul’a gelmiş ve hatıratında İstanbul’a ayak bastığı ilk günü “14 Aralık sabahı İstanbul’a ulaştık. Sirkeci İstasyonu’nda bizi askeri bandoyla beraber İtfaiye Alayı’na mensup bir merasim bölüğü karşıladı. Bu alayı ben daha sonraları Çanakkale Savaşı’nda güzide bir birlik olarak tanıdım”[9] cümleleriyle anlatmıştır. Sanders, İstanbul’a geldikten kısa süre sonra Osmanlı Devleti I. Ordu Kumandanlığı görevini üstlenmiştir. I. Ordu Kumandanlığı görevi ile birlikte İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı görevini yürütmek için Sanders’in önü açılmış ancak bir Alman’ın bu görevi üstlenemeyeceği Osmanlı Erkânıharbi tarafından belirtilerek Merkez Komutanı Miralay Çolak Faik Bey, İstanbul Sıkıyönetim Kumandanlığı’na tayin edilmiştir. Sanders, İstanbul’a geldiği andan itibaren Türk Hükümeti’nin içinde bulunduğu diplomatik krizin ortasında kalmış; Almanya Askeri Misyonu’na karşı Rusya’da ve İngiltere’de duyulan öfke Osmanlı Devleti’ni iç ve dış ilişkilerde kargaşa ortamına itmiştir. Osmanlı Devleti, Liman von Sanders’in göreve başlamasından çok önce ordusunu modernleştirmek için harekete geçmiştir. 1800’lerin ortasından itibaren başlayan yenileşme hareketinin Almanya etabını Moltke[10] ve Goltz[11] gibi Alman subaylar temsil etmiştir. Nitekim Alman subayların müdahaleleri ile arzulanan modernleşme yakalanmak istenmiş; Liman von Sanders bu uğurda görevlendirilen son Alman subayı olmuştur.
28 Temmuz 1914 tarihinde Avrupa kıtasında başlayan Birinci Cihan Harbi, Osmanlı Devleti’ni etki alanına almak için fırsat kollamıştır. Osmanlı Devleti’nin ve Almanya’nın ittifak kurma çabaları, bir süre sonra Türk ordusunu resmen savaş ortamına itmiş ve 30 Ekim 1914 tarihinde Rusya’nın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesinin ardından İngiltere’nin ve Fransa’nın da bulunduğu İtilaf Devletleri’ne karşı Birinci Cihan Harbi’nde Türk bayrağı da dalgalanmaya başlamıştır. Bu süre zarfında Avrupa kıtasında tüm hızıyla devam eden kargaşa ortamı, savaşa yeni katılan devletlere alanını genişletmek için beklediği fırsatı yakalamıştır. İngiliz Hükümeti, Fransa’nın da desteğini alarak Çanakkale Cephesi’nin açılması için harekete geçmiş ve 3 Kasım 1914 tarihinde ilk saldırı boğazın giriş tabyalarına yapılmıştır. 3 Kasım 1914-18 Mart 1915 tarihleri arasında İtilaf Devletleri Birleşik Filosu, Çanakkale Boğazını geçmek ve İstanbul’a ulaşmak için tüm güçleriyle saldırmışlar; Türk savunması karşısında etkisiz hale gelmişlerdir.
18 Mart 1915 tarihinde İtilaf Devletleri’nin uğradıkları yenilgi sonrası başta İngiltere, amfibi harekât düzenlenmesi hazırlığına geçilmesi için düğmeye basmış ve yine Fransa destekli bu operasyonun başlaması 25 Nisan 1915 tarihini bulmuştur. 25 Nisan günü gerçekleşecek ilk çıkarma gününe kadar Osmanlı Devleti, savunma planlarını ve hazırlığını tamamlamak için hızla harekete geçmiştir. Zira bu hazırlıkların temelinde yeni bir ordunun kuruluşu yer almıştır. 5. Ordu’nun kuruluşu için ilk adımı atan Amiral Souchon, 24 Mart 1915 tarihinde Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya sunduğu teklifi, Türk Erkânıharbi değerlendirmeye almıştır. Bu teklife çok süre geçmeden olumlu cevap verilmiş ve içlerinde Alman subaylarının da olduğu muhaliflerce 5. Ordu’nun kuruluşu için aceleyle alınan bir karar yorumları yapılmış; ancak tüm muhalefete karşılık 5. Ordu’nun kuruluşu daha sonra Alman Islah Heyeti’nin bir başarısı olarak nitelendirilmiştir. Nitekim Osmanlı Devleti üzerindeki Alman nüfuzunun bir simgesine dönüşecek 5. Ordu’nun kumandanlığına, Liman von Sanders’in getirilmesi için içlerinde Alman konsolosluğunun olduğu destek ile nihai sonuç gerçekleşmiştir. Sanders, 24 Mart 1915 günü 5. Ordu’nun kuruluşu hakkında Harbiye Nazırı Enver Paşa ile görüşmesini “24 Mart günü öğleden sonra geç vakit Enver telefon ederek benimle konuşmaya geleceğini bildirdi ve kendisi gelmeden önce büromdan ayrılmamamı rica etti. Az sonra Enver göründü ve gelir gelmez Çanakkale’de teşkile karar verdiği 5.Ordu komutanlığını üzerime alıp alamayacağımı sordu. Derhal müspet cevap verdim ve şunu ilave ettim: Oradaki birlikler derhal takviye edilmelidir; zira artık kaybedecek vakit kalmamıştır” ifadeleriyle anlatmıştır.Liman von Sanders, 5. Ordu’nun kumandanlığına atanması sonrası Mareşal rütbesine yükselerek Gelibolu’ya hareket etmiş ve orada kullanacağı karargâhı için de hazırlıklara başlanmıştır.
Mareşal Liman von Sanders, 5. Ordu’ya atandıktan iki gün sonra 26 Mart 1915 tarihinde Gelibolu’daki yeni karargâhına ulaşmıştır. Sanders, Gelibolu’daki ilk günlerini “26 Mart’ta Gelibolu limanına vardık ve karargâhımızı kurduk. 3. Kolordu Karargâhı da birkaç gün önce buraya gelmişti. Maiyetimdeki birkaç kişi ile birlikte bize gösterilen bir eve yerleştik. Sonradan bu binanın Fransız Konsolosluğu olduğunu öğrendim. Binada yalnız yuvarlak bir masa ve benim her iki odamda birer duvar aynası vardı. Diğer eşya, herhalde biz gelmezden önce çalınmıştı. Yatak ve diğer lüzumlu eşyayı, kaymakam, şehirden tedarik etti. Dört hafta sonra bu evi terk ettiğimde, çamaşırlarımın çoğu kaybolmuştu. Sonradan hayretler içinde duydum ki, Rumlar, benim bu evi talan ettiğimi ve eşyaları aldığımı her yana yaymışlar! Çanakkale Harbi’nde yuvarlak bir masa ile iki duvar aynasını yanıma alıp gezdirmekten herhalde daha önemli işlerim vardı” ifadeleri ile Gelibolu merkezinde bulunan karargâhından ayrıldıktan sonra ve duyduklarına biraz da serzenişte bulunarak anlatmıştır. Sanders, 28 Mart günü emrine verilen otomobil ile cepheyi inceleme yolculuğuna çıkmış ve tartışmaları da beraberinde getirecek savunma planının değişikliğine dair ilk hamlesini bu yolculuk esnasında belirlemiştir.
Liman von Sanders, Müstahkem Mevki Komutanlığı’nın hazırladığı planı uygulamadan çekmek için henüz tanımadığı bir coğrafyada hızla karar vermiş, yeni bir plan hazırlığına girişmiş ve eski savunma planını terk etmiştir. Terk edilen savunma planında birlikler olası çıkarma bölgelerine yakın konuşlandırılacak iken yeni savunma planında birlikler, kıyı hattında uyarı vermek için bekletilecek ve asıl kuvvetler yarımadanın stratejik noktalarındaki iç kesimlere yerleştirilecektir. Bu plan ile birlikte daha önce Müstahkem Mevki Komutanlığı tarafından olası çıkarma yerleri olarak ön görülen yarımadanın güney ucundaki Seddülbahir ve yine kuzeyindeki Kabatepe, Sanders için önemsiz görülmüş; Bolayır ve Beşige kıyılarına düşman kuvvetlerinin çıkacağı inancı ile Sanders planını bu doğrultuda tamamlamıştır. Nitekim 25 Nisan günü Sanders’in beklentisi boşa çıkmış ve daha önce Müstahkem Mevki Komutanlığı tarafından işaret edilen noktalarda kara muharebeleri başlamıştır. Başta Mustafa Kemal (ATATÜRK) olmak üzere Sanders’in görüşlerine ısrarla katılmayan ve inisiyatif alarak harekete geçen Türk komuta takımı, Türk ordusunu büyük bir hezimetten kurtarmış; çok zayiat verilmesine karşılık yerinde müdahaleler ile düşmana geçit verilmemiştir. Bu yaşananlar Türk-Alman komuta ekibinde muharebeler bitene kadar hizipleşmeleri beraberinde getirmiş ve muharebeler süresince Alman komuta takımının yetersizliği gün yüzüne çıkmıştır. Kara muharebelerine umduğu gibi başlayamayan İtilaf Devletleri, ilk çıkarma yaptıkları noktalarda kalarak bir ilerleme sergileyememiştir. Bu durumu Türk ordusunun lehine çevirmek isteyen Sanders, yeni taarruzlar planlamaya başlamıştır. İtilaf Devletleri kuvvetlerinin devrin teknolojik imkânlarını sonuna kadar kullanarak amfibi harekât düzenledikleri ve zafere ulaşmak için son sistem silahlarla donatılmış hatlarda yerlerini korudukları, Sanders tarafından ön görülememiş; Nisan ve Mayıs aylarında yaşanan Türk taarruzlarında büyük zayiatlar verilmiştir. Türk ordusunda yaşanan kayıplar sonrası Türk ve Alman komuta takımı, düşmanın denize dökülmesinin zor olduğu görüşü ile güçlü bir savunma hattının kurulmasına karar vermiştir.
Liman von Sanders, her geçen gün kaybedilen Türk kuvvetleri ve savaşın uzaması sebebiyle büyük bir strese girmiştir. Sert mizacıyla bilinen Sanders, yaşanan aksaklıklar ve düşmanın cepheden atılamaması sebebi ile Türk-Alman komuta takımı arasındaki sorunları çözememiş; görevden almalara başlamıştır. Yaz aylarındaki Türk taarruzları İtilaf Devletleri kuvvetlerini bunaltmış ve zafere ulaşmaya uzak olan İngiliz ve Fransız birlikleri komutanlarını sorgulamaya başlamıştır. Bu süre zarfında Türk kuvvetlerinin başarılı hamleleri düşman ilerleyişini durdurmuş; Sanders’in Türk komuta takımı ile hareket etmeye alışması genel ruh halinde de bir takım değişimleri beraberinde getirmiştir. Zira bu başarıların arkasında bulunan Türk komutanlara olan güven duygusu da Sanders cephesinde oluşmaya başlamış ve Alman komutanlara duyulan toleransını gün geçtikçe bitirmiştir. Yaz sonunda İtilaf Devletleri kuvvetleri, Türk savunmasını geçmek için neticesiz kalacak girişimlerde bulunmuştur. Ağustos ayında gerçekleşen Suvla çıkarması ve Conkbayırı muharebelerinden bekleneni alamayan İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Türk savunma hattının aşılamayacağını bir kez daha görüşmüşlerdir. Geri çekilme kararını tetikleyen Ağustos muharebeleri sonrası tahliye planına başlanmıştır. İtilaf Devletleri, Çanakkale Cephesi’ni sonlandıracak tahliye harekâtını 8/9 Ocak 1916 tarihinde gerçekleştirerek, düşman Çanakkale’den kara mağlup ayrılmıştır.
Liman von Sanders, Çanakkale Muharebeleri’nin Türk zaferi ile sonuçlanmasının ardından Birinci Cihan Harbi’nin devam ettiği Sina-Filistin Cephesi’nde Türk ordusundaki görevini sürdürmüştür. 1917-1918 yılları arasını kapsayan bu görevinde 4’üncü, 7’nci ve 8’inci Osmanlı ordularından oluşan Yıldırım Ordular Grup Komutanlığı görevinde, İngilizlerin bölgedeki saldırılarına karşı koymak için çaba sarf etmiş; ancak burada başarı sağlayamamıştır. İngiliz birliklerinin Filistin’deki gerçekleştirdiği taarruzlar karşısında Türk ordusunun hattı dağılmış ve Sanders’in görevini 31 Ekim 1918 tarihinde Anafartalar kahramanı Mustafa Kemal (ATATÜRK) devralmıştır. Sanders, komutayı devrettikten sonra Almanya’ya gitmek için yola çıkma hazırlıklarına başlamıştır. Ancak beklemediği bir şekilde İngilizler tarafından yakalanarak Malta’ya sürgün edilmiş ve Almanya’ya dönüşü 1919 yılında olmuştur. Malta’da savaş suçlusu olarak tutulduğu bu süre zarfında hatıralarını kaleme almış ve bu notlar 1920 yılında Berlin’de “Türkiye’de Beş Sene”[12] ismi ile basılmıştır. Osmanlı Erkânıharbi Askeri Tarih Encümeni girişimiyle tercüme edilen hatırat, 1921 yılında İstanbul’da kamuoyuna paylaşılmıştır. Sanders’in eseri Askeri Tarih Encümeni tarafından sıklıkla eleştirilmiş; gerçeği yansıtmadığı düşünülen olaylar ve bilgiler tenkit edilmiştir. 1919-1929 yıllarını kapsayan son on yılını emekli yaşamı ile Almanya’da geçirmiştir. Sanders’in Türkiye ile olan bağı 1921 yılının Mart ayında bir kez daha hatırlanmıştır. Berlin’de Talat Paşa’nın Soğomon Tehliryan tarafında öldürülmesi davasında bilirkişi olarak mahkemeye çağırılmış; Tehliryan bu davadan beraat etmiştir. Sanders 22 Ağustos 1929 yılında 74 yaşında iken Münih’te ölmüştür.
KAYNAKÇA
Carl Mühlmann, Çanakkale Savaşı Bir Alman Subayının Anıları, Çev. Sedat Umran, Timaş Yayınları, İstanbul, 2009.
Deutsche Biographie (https://www.deutsche-biographie.de/sfz51440.html#ndbcontent)
Erich R. Prigge, Çanakkale Savaşı Günlüğü, Çev. Haz. Bülent Erdemoğlu, Timaş Yayınları, İstanbul, 2011.
Klaus Wolf, Gelibolu 1915 Birinci Dünya Harbi’nde Alman-Türk Askeri İttifakı, Çev. Eşref Bengi Özbilen, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014.
Liman von Sandres, Türkiye’de Beş Sene, Çev. Eşref Bengi Özbilen, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010.
Neue
Deutsche Biographie (https://www.ndb.badw-muenchen.de)
[1] Stolp günümüzde Polonya sınırları içinde bulunmaktadır.
[2] Schwessin (Lehçesi Swieszyno), günümüzde Polonya’nın Batı Pomeranya kırsal kesiminde bulunan bir köydür. Köslin kırsal bölgesi olarak ta bilinmektedir.
[3] Günümüzde Almanya’nın en büyük kenti ve başkentidir. Almanya 16 Eyaletten oluşmaktadır. Berlin “Kent Eyalet” olarak kendi topraklarına sahiptir.
[4] Gymnasium, Almanya’da ilkokul sonrası eğitimin en üst seviyede tutulduğu eğitim kurumudur. Gymnasium isminin kökeni Latinceden gelmektedir.
[5] Almanya’nın Kuzey Ren-Vestfalya Eyaleti’ne bağlı bir kent.
[6] Almanya’nın Hessen Eyaleti’ne bağlı bir kent.
[7] Almanca 2. Schlesische Husaren-Regiment seçkin birlik.
[8] Almanya’nın Hessen Eyaleti’ne bağlı bir kent.
[9] Sanders’in bahsettiği birlik Çanakkale Cephesi’ndeki aynı birlik değildir.
[10] Alman Mareşali Helmuth Karl Bernhard von Moltke, 1835-1839 yılları arasında Osmanlı Ordusu’nda eğitim vermiş ve müşavirlik görevinde bulunmuştur.
[11]Alman Mareşali Wilhelm Leopold Colmar Freiherr von der Goltz (Goltz Paşa), 1883-1916 yılları arasında Osmanlı Ordusu’nda görevde bulunmuştur.
[12] Fünf Jahre Türkei