Sahi, Çanakkale Savaşlarına dair sahip çıkılacak ilk miras, insanî unsur değil mi?
Peki, elimizde Milli Savunma Bakanlığı’nın yayınladığı Şehitlerimiz isimli, oldukça hatalarla dolu, eserden başka ne var, bir-iki müstakil çalışma dışında.. ?? Ki bu çalışmalar da, ya şahsi çabalarla akademik dert ile yapılmış ya da harp mecmuası benzeri eserlerdeki “yaşayan ölülerimiz” kısmından apartılmış.
Şehitliklerimizin yerinin bile 100 yıl sonra ortaya çıktığı günümüzde, bunu daha ne kadar ihmal edebiliriz?
Gelibolu Yarımadası’nda, son 20 yılda bu konuda oldukça önemli işler yapıldığı ortada. Özellikle Şevki Paşa haritasının ortaya çıkmasını müteakip şehitliklerimizin nispeten koruma altına alındığını görüyoruz. Çünkü Şevki Paşa haritası, görseldi ve sunduğu veriler, tarihçi dahi olmayan kişilerin tespit edebileceği kadar açıktı. Ancak, Şevki Paşa haritasının gösterdiği alanlar dışında kalan bölgeler de var. Müstakil alanlar da var. Gelibolu yarımadasını bir tarafa bırakalım: Anadolu yakasında muharip iken defnedilen ya da yaralı iken hastanede şehit olanlar var.. İsimleri bir yerlere yazılmayanlar, anılmayanlar var.. Bunlar, Çanakkale Zaferi’nin parçası değil mi? Üstelik sayıları üç-beş de değil; binleri buluyor…
Turizm ya da popülizm odaklı işler, çağımızın olmazsa olmazı.. Çağımız, bunun peşinde.. Lakin, övgüler sıraladığımız, milletimizin topyekun bir olduğu Çanakkale Savaşları’nı, Cumhuriyetimizin önsözü dediğimiz bu mücadeleyi anarken mekansal dokulardan çok daha önce gerçek sahiplerinin hakkını teslim etmeye çabalamak gerekmez mi?
Akif’in, bu topraklar için toprağa düşmüş askere söylediği:
“Bu taşındır” diyerek Kâbe’yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,
Sonra gök kubbeyi alsam da rida namiyle
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan.
Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına.
Türbedarın diye ta fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem.
Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana…”
dizelerine bakmayıp da sadece şu satır mı, bağlamından kopup aklımızda kalan:
“Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber”