2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile imzalanan gizli ittifak antlaşmasının ardından Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilan etti ancak diğer yandan savaş için seferberliğini sürdürüyordu. Eylül ayına gelindiğinde Osmanlı Devleti hala topyekûn bir savaş için hazır değildi. Almanya’nın ittifak stratejisi gerçekten de başarılıydı. Osmanlı Devleti ile imzalanan antlaşma sırasında Rusya’ya savaş ilan edip donanmasını da Atlantik Okyanusu ve Akdeniz’e gönderdi. Almanya’nın Akdeniz Donanması’nda bulunan Goeben ve Breslau savaş gemileri 1-4 Ağustos 1914 tarihinde Avrupa Cephesi’ne asker sevkiyatını engellemek adına Fransız sömürge limanlarını bombardıman etti. Bu sırada Almanya ile İngiltere fiili bir savaşın içinde değildi ve Akdeniz’deki Kraliyet Donanması teyakkuz halinde bu olaya seyirci kalmıştı. Alman gemileri bu bombardımandan sonra ittifak antlaşmasına binaen Çanakkale Boğazı’na gitme emri almıştı. Nitekim 5 Ağustos 1914 tarihinde İngiltere Almanya’ya savaş ilan ettiğinde Alman gemileri çoktan gözden kaybolmuş Çanakkale Boğazı’na doğru yol almıştı. 7 Ağustos’a gelindiğinde Alman gemilerinin Çanakkale Boğazı’na doğru gittiği istihbaratını öğrenen Birleşik Filo (İngiliz ve Fransız Donanmaları) bu Alman gemilerinin peşine düştü. Aslında bu durum Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmıştı. Çünkü daha önce de belirtildiği gibi Osmanlı Devleti bu savaş henüz hazır değildi. Ancak Osmanlı Devleti, Almanya ile imzalanan antlaşma gereği olarak bu durumda bir aksiyonda bulunmak zorundaydı.
Bunun üzerine 4 Ağustos 1914 tarihinde Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı olan Enver Paşa, Alman gemilerinin boğazdan içeri alınması emrini gayet acil ve gizli ibaresiyle Çanakkale Müstahkem Mevki Kumandanlığı’na iletmişti. Nitekim Goeben ve Breslau 10 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Boğazı’ndan içeri girdi. Ancak iş bu kararı vermekle de bitmiyordu. İngiltere ve Fransa’ya daha önce tarafsızlığını bildiren Osmanlı Devleti bu durumunun devam ettiğini bildirmek adına bu olaya bir senaryo hazırlamak zorundaydı. Bu amaçla Sadrazam Sait Halim Paşa’nın konağında toplanan devletin yüksek erkânı bu gemilerin Osmanlı Devleti tarafından satın alındığını duyurmaya karar verdi. Bu senaryo hem tarafsızlık ilkesine tamamıyla aykırı değildi hem de boğaz önünde bekleyen Birleşik Filo için kısmen mantıklı bir cevaptı. Aksi takdirde Osmanlı Devleti ya bu gemileri kara sularından terke zorlayacaktı ya da tüm teçhizatını söküp limana bağlayacaktı. Bu şartlar altında alınan karar tedbiren en mantıklı yoldu.
Alman gemilerinin Osmanlı Devleti’nin donanmasına dahilinden sonra Almanya, Osmanlı Devleti’nin bir an evvel savaşa girmesini istiyordu. Çünkü o sırada Almanya hem doğuda Ruslarla hem de batıda İngiliz ve Fransızlarla savaş halindeydi. Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi Almanya’yı Rus cephesinde bir nebze de olsa rahatlatabilirdi.
Bu sırada İstanbul’da bulunan ve Türk sancağı çekilen savaş gemileri Goeben ve Breslau’nun (yeni isimleriyle Yavuz ve Midilli’nin) da içinde bulunduğu Osmanlı Donanması’nın başına Alman Amiral Souchon getirildi. Amiral Souchon, Osmanlı Devleti’ni hızlı bir şekilde savaşın içine çekmek için Karadeniz’de bulunan Rus Donanması ve limanlarını bombardıman etmek niyetindeydi. Bunu takiben Amiral Souchon komutasındaki Osmanlı Donanması, 27 Ekim 1914 tarihinde Karadeniz’e açıldı.
27 Ekim’de Karadeniz’e açılan Osmanlı Donanması 29 Ekim sabahı Rus karalarına ulaştı. Taarruz planına göre hareket edilerek Rusya’nın Sevastopol, Odessa, Feodosya ve Novorosiski limanları bombardıman edildi. Rus Donanması bu bombardıman sırasında büyük zarara uğratıldı. Bombardımanı takiben Osmanlı Donanması İstanbul’a geri döndü ve böylelikle Almanya’nın savaşın odağını dağıtma girişimi başarılı oldu. Yapılan ittifak anlaşması gereğince Osmanlı Devleti, Almanya’nın Avrupa’daki cephe yükünü bir nebze de olsa azaltmış oldu. Bu olay ile Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na fiilen dâhil olmuş oldu.