Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN
Mehmet Esat Paşa, 18 Ekim 1862 tarihinde Sultan II. Murad zamanında fethedilen Yanya’da (Yunanistan) dünyaya gelmiştir. Bununla beraber Esat Paşa, kendi yazdığı özgeçmişinde “Ben Mehmed Esat, 18 Ekim 1862 Pazartesi günü, Yanya’da Kale içinde bulunan ecdadımın konaklarında doğmuşum.” diyerek doğum tarihine ve yeri konusuna açıklık getirmiştir. Esat Paşa’nın eşi Esma Asime Hanım’dır. Esat Paşa’nın babası köklü bir aileye mensup olan Mehmet Emin Efendi, annesi ise Fatma Hanım’dır. Esat Paşa’nın Mehmet Vehip ve Mehmet Nakıyüddin adında iki tane kardeşi vardır. Son dönem Osmanlı kumandanları arasında yer alan Mehmet Esat Paşa’nın soyu, Taşkent’ten (Özbekistan) Anadolu’ya gelen ve oradan da Rumeli’ye geçen “Kaçı” veya “Kaçın” Özbek Türk boyuna dayanmaktadır. Atalarının Yanya’yı sulh ile fethettikleri ve bu şehrin idarecileri arasında bulundukları bilinmektedir. Ataları hakkındaki bilgileri yine Esat Paşa kendi yazdığı özgeçmişinde şöyle belirtmiştir:
“1456 yılında Selanik’e gelmiş olan Taşkentli Mehmet Kaçı’nın ahfadındanım. Mehmet Kaçı, Sultan II. Murad zamanında Yanya’yı teslim alan kimsedir. Dedem Yanya İlçesi Emlak Müdürü Vehib Efendi’nin torunu ve Yanya Şehreminisi (Belediye Başkanı) Mehmet Emin Efendi’nin oğluyum.”
İlk ve orta öğrenimini Yanya’da alan Esat Paşa, eğitimini dönemin Yanya’daki kaliteli eğitim veren okullarından biri olan Zosimea Rum Mekteb-i İdadisi’ne gitmiştir. 1879 yılında Manastır Askeri İdadisi’nin giriş sınıfına kaydolmuş çok geçmeden bir yıl sonra İstanbul’da bulunan Kuleli Askeri Lisesi’ne naklini yaptırmıştır. Kuleli Lisesi’nde zorlandığını ve hatta ilk başlarda öğrenim hayatında başarısızlığa uğradığını şu şekilde ifade etmiştir: “Türkçeyi tamamıyla öğrenmemiş olduğum için bu yılın genel sınavlarında her dersten iyi ve pekiyi not aldığım halde, Genel Tarih’ten sıfır aldım ve sınıfta kaldım.” Esat Paşa’nın sınıfta kalma sebebinin ana dilinin Rumca olduğu ve şehre yeni geldiği için tam anlamıyla adapte olamadığından, Türkçeyi öğrendikten sonra öğretim hayatında böyle bir sıkıntı yaşamadığını belirtmiştir. Üç sene sonra Askeri Lise sınıflarını birincilikle bitirecek ve tarihler 28 Mayıs 1884’ü gösterdiğinde Pangaltı’da bulunan Harp Okulu’na gidecektir. Harp Okulu’nda da üst seviye başarı gösteren Esat Paşa, burada her sınıfı birinci bitirerek 1887 yılında Teğmen (Piyade Teğmen) rütbesiyle kurmay sınıfına geçmiştir. Aynı yıl içerisinde Erkan-ı Harbiye Mektebi’ne girmiş ve bir sene sonra 1888’de Üsteğmen rütbesine yükselmiştir. Burada da yüksek başarı gösteren Esat Paşa, 1889-1890 yıllarında Erkan-ı Harbiye Mektebi’nden Kurmay Yüzbaşı olarak birincilikle mezun olmuştur. Osmanlı’daki eğitim hayatını bitirdikten sonra 10 Ekim 1890 tarihinden 27 Mayıs 1984 yılında kadar Almanya’da eğitim görmüş ve Alman Harp Akademisi’nden mezun olmuştur. Yine bu dönemde Alman ordusunun farklı yerlerinde birlik ve karargâhlarda staj eğitimi almıştır. Almanya’daki eğitimi bittikten sonra yurda dönen Esat Paşa, 27 Eylül 1894’de Binbaşılığa terfi etmiş ve aynı tarihte Erkan-ı Harbiye 11’inci Şube Müdürlüğü’ne tayin edilmiştir. Daha sonra Fransa’daki askeri bölgelere gönderilmiş ve 2 Kasım 1895’de Mektebi Erkan-ı Harbiye’de öğretmenlik yapmıştır. 2 Aralık 1895 tarihinde Yarbay rütbesine terfi etmiştir. Üstün başarı ve azimli çalışmayla beraber kariyer basamaklarını birer birer atlayan Esat Paşa’nın aktif görevlerde bulunmasıyla beraber sorumlulukları da artmıştır.
23 Temmuz 1883 tarihinde sınırları belirlenen Yunanistan, bu sınırlarla yetinmemiş ve Osmanlı’dan toprak alma eğilimine girmiştir. Batı Rumeli’nin tamamını elde etmek isteyen Yunanistan, Girit Adası’na göz koymuştu. 18 Nisan 1897’de savaşın patlak vermesi üzerine Esat Paşa, 7 Mayıs 1897 tarihinde Alasonya Ordusu’nun emrine verilmiştir. 4 Temmuz 1897’de otuz beş yaşında Yanya Kolordu’nda Erkan-ı Harbiye Kaymakamı olarak yarbay rütbesiyle görev almıştır. Esat Paşa bu görevi sırasında 1’inci Tümen’in kurmaylığını yapmış ve askerlerin eğitimleri hususunda görevlendirilmiştir. Savaş, 4 Aralık 1897’ de Yunanistan’ın bozguna uğramasıyla sona ermiştir. Esat Paşa’nın ilk büyük savaş deneyimi, kariyeri için büyük bir adım atmasına sebep olmuştur. Savaştaki başarılarından dolayı “Yunan Muharebe Madalyası” ve “Dördüncü Osmani Nişanı” ile ödüllendirilmiştir. Sonrasında Albay rütbesine terfi ederek “Gümüş İmtiyaz Madalyası” na layık görülmüştür. Savaştan sonra İstanbul’a dönen Esat Paşa, eski görevi olan Erkan-ı Harbiye öğretmenliğine geri dönmüştür. Öğretmenlik yaptığı seneler boyunca orduya önemli askerler yetiştiren Esat Paşa’nın öğrencileri arasında Kazım Karabekir, Mustafa Kemal [ATATÜRK], Enver Paşa, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele gibi önemli isimler yer almıştır. 1899-1907 yılları arasında askeri hayatındaki en uzun görevi olan Ders Nazırı (Öğretim Kurul Başkanı) görevini üstlenmiştir. Bu süreçte daha çok insanla tanışmış ve kendini daha fazla geliştirme fırsatı bulmuştur. Yaşadığı bu birikimler ve başarılar sonucunda 1899’da “Üçüncü Mecidi Nişanı”, 1900’de “Altın İmtiyaz Madalyası”, 1901’de “Altın Liyakat Madalyası”, 1902’de “İkinci Mecidi Nişanı”, 1904’de “İkinci Osmani Nişanı” ve 1905’de “Birinci Mecidi Nişanı” na layık görülmüştür. Bu süreçte Esat Paşa 11 Aralık 1901 yılında Tuğgeneral ve 10 Aralık 1906 yılında Korgeneral rütbesine yükselmiştir.
1912-1913 senesinde Balkan Savaşı ilan edildiği sırada Esat Paşa 3. Ordu’yu Yanya savunmasını komuta etmiştir. Fakat bu savaşta Osmanlı Devleti çok fazla eksik ve yetersiz kısımdan oluşuyordu. Siyasi sebeplerden dolayı yıpranan Osmanlı halkı savaşa hiç motive değildi ve komutanlar arasında yetersizlik ve düzensizlik hâkimdi. Yaklaşık dört aylık süre zarfında Esat Paşa ve Vehbi Paşa’nın savunması başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Esat Paşa atalarının yüzyıllardır toprak edindiği Yanya’yı teslim etmenin üzüntüsü ve kederi içindeydi.
Esat Paşa, Yunanlıların şehre girişini şu şekilde yazmıştır:
“Şafak sökerken Yanya hükümet meydanında yüreklerimizi parçalayan bir boru öttü. Düşmanın zafer borusu… Vehib ile birbirimizin yüzüne ağlayan gözlerle bakıyoruz; artık müdaafanın sonu gelmiş ve her şey hakikaten bitmişti…”
Yaklaşık 9 aydır Atina’da esaret hayatı süren Esat Paşa, 2 Aralık 1913 tarihinde İstanbul’a geri dönmüş ve ardından 30 Aralık’ta merkezi Halep olan 6’ncı Kolordu Komutanlığı’na tayin edilmiştir. Fakat Enver Paşa, Esat Paşa’nın İstanbul’a yakın bir yerde görev yapmasını istiyordu. Bunun üzerine Esat Paşa Halep’e gitmemiş ve 1914 senesinde Tekirdağ’da 3’üncü Kolordu Komutanlığı’na atanmıştır. I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı ordusunun durumu pek iç açıcı değildi. Bununla beraber Esat Paşa tayin edildiği Tekirdağ’da hasta nakilleri, silah teminatı, askeri talimler ve bunun gibi birçok işle bizzat kendisi ilgilenmiştir. Birinci Dünya Savaşı başlamadan evvel Esat Paşa’dan boğazların güvenliğini ve kontrolünü sağlaması istenmiştir. 2 Kasım 1914 tarihinde 1’inci Ordu Kumandanlığından Esat Paşa’ya Gelibolu’ya giderek birliklerin tümünü komuta etmesi görevi verilmiştir. 4 Kasım’da 1914 tarihinde 3’üncü Kolordu Gelibolu’ya nakledilmiştir. 8 Kasım günü Esat Paşa ağır bir hastalık geçirmiştir. Bunu duyan Alman Mareşal Liman von Sanders tarafından acil şekilde bir telgraf yollamıştır. Liman von Sanders telgrafta şunları yazmıştır:
“Enver Paşa ile görüştüm. Vaziyeti askeriyenizde kalmanızı sizden talep ediyorum. Böyle mühim bir anda, vatan en iyi zâbitlerinden mahrumiyeti kabul edemez. Tahriratla mükemmel salâhiyeti haiz yeni emirler alacaksınız. Bu salâhiyete binaen karargâhı umumunuzu hemen Gelibolu’ya nakledersiniz.”
Amiral Carden tarafından hazırlanan plan çerçevesinde 19 Şubat 1915 tarihinde Müttefik Donanması Çanakkale’de harekâta başlamıştır. Bu sırada Gelibolu’da Kolordu Karargâhında bulunan Esat Paşa, genel karargâh tarafından verilen emirleri kendi tümenlerine bildiriyordu. Aynı zamanda boğazdan geçen birçok savaş gemisi Esat Paşa tarafından takip ediliyordu. 18 Mart 1915 tarihinde Müttefik Donanmasının düzenlemiş olduğu harekât başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Başarısızlıkla sonuçlanan Boğaz harekâtı sonrası Müttefik Kuvvetlerin karadan saldıracağı tahmin ediliyordu. Bunun üzerine kara birliklerini güçlendirmek üzere bir karar alınmıştır. Esat Paşa’nın emri altında olan 3’üncü Kolordu, Bolayır’dan başlayarak Gelibolu Yarımadası’nı korumakla görevlendirilmiştir.
24-25 Nisan günü saat sabah karşı 05.50’de 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Esat Paşa’yı aramıştır. Mustafa Kemal, zırhlı gemilerin, kruvazörlerin ve nakliye gemilerinin Saros, Seddülbahir ve Arıburnu’na ilerlediklerini söylemiştir. Bunun üzerine Esat Paşa derhal karargâhına gitmiştir. Arıburnu bölgesinden top seslerini duyan Mustafa Kemal, bir süvari bölüğünü Kocatepe istikameti bölgesine keşif için göndermiştir. Çıkarma başladığında Bigalı Köyü Değirmenlik Mevkii’ndeki karargâhında bulunan Mustafa Kemal, inisiyatif alarak 07.45’te karargâhından 57. Alay ile birlikte yanına bir dağ bataryasını alarak hareket etmiştir. 09.40’da Kocaçimen Tepe’ye vardığında Arıburnu görüşü dışındadır. Bulunduğu yerde askerlerine istirahat verdikten sonra çıkarmayı gözetlemek için beraberindeki birkaç subay ile atından inmiş ve yaya olarak Conkbayırı’na doğru hareket etmiştir. Mustafa Kemal’in inisiyatif alarak tümenini zamanında savaşa sokması, Kocaçimen Tepe’nin düşman eline geçmesini engellemiş ve düşmanın Boğaz’a hâkim olma planlarını sonuçsuz bırakmıştır. 25 Nisan günü Mustafa Kemal’in başarısından dolayı Gümüş İmtiyaz Madalyası’nı bizzat Esat Paşa kendisi takmıştır.
15 Mayıs’ta 3’üncü Kolordu Komutanı Esat Paşa, 19’uncu Tümen Komutanı Mustafa Kemal Paşa ve 5’inci Ordu Kurmay Başkanı Kazım (İnanç) Paşa üstün başarılarından dolayı ödüllendirilmişlerdir. Liman von Sanders, Esat Paşa’ya kendisi bizzat “Birinci Sınıf Demir Salib Nişanı” takmıştır.
Esat Paşa, 17 Mayıs günü daha merkezi bir yerde olduğu için emri altındaki askerlerle beraber Kemalyeri’ne geçmiştir. Bunun üzerine aynı günün akşamı Liman von Sanders, kendi el yazısı ile yazdığı taarruz emrini Bigalı’dan Esat Paşa’ya göndermiştir. Esat Paşa, 18 Mayıs günü tarafından tümenlere gönderilen emirle 19 Mayıs günü yapılacak taarruzu için gereken önlem ve düzenlemelerin yapılması gerektiği açıklamıştır. Büyük bir titizlikle yapılması planlanan bu harekât, düşman mevzileri ele geçirilse de yan taraflardan açılan mitralyöz atışı Türk askerlerini çok fazla zarara uğratmıştır. 19 Mayıs taarruzu sonrasında bölgede korkunç bir manzara oluşmuştur. Şehit düşen yaklaşık 3.000 Türk askeri çoğunluğu Anzak siperleri önünde olmak üzere etrafta yatmaktaydı. Cesetler kötü durumdaydı ve yayılan koku özellikle Anzak askerleri için siperlerde barınmayı çekilmez hale getirmiştir. Kanlı çatışmalar sonucunda iki tarafın da ölüleri çok fazlaydı ve bu askerlerin bir şekilde gömülmesi gerekiyordu. Bunun sonucunda 23 Mayıs günü iki tarafın da ölülerinin gömülmesi için 9 saatlik bir ateşkes anlaşması imzalandı.
22 Temmuz 1915’de 3’üncü Kolordu Kumandanı Mehmet Esat Paşa’nın savaşta gösterdiği başarılardan dolayı rütbesi Korgeneralliğe yükseltildi. Esat Paşa’nın rütbesi II. Meşrutiyet döneminde, Tasfiye-i Retub Kanunu gereğince mirlivalığa indirilmişti. Yıllar sonra da olsa rütbesi tekrar Korgeneralliğe yükseltilmiştir.
Çanakkale Savaşı’nın başarısında rol oynayan önemli kişilerden biri hiç şüphesiz Esat Paşa olmuştur. Esat Paşa’nın hayatı ve karizmatik kişiliği batılı tarihçiler tarafından da tanınmıştır. Esat Paşa, çevresiyle iyi ilişkiler kurarak gerek Türk gerek Alman subaylara güven sağlamıştır. Beraber çalıştığı subaylar ile birlikte Balkan Savaşları’nın ortaya çıkardığı etkiyi, Çanakkale’de gösterdikleri üstün başarı sonucunda ortadan kaldırdılar.
I. Dünya Savaşı’nın bitmesinin ardından Esat Paşa emekliliğine kadar ki olan süre zarfında 5 Ocak 1919’da Askeri Okullar Genel Müfettişliği görevine atanmıştır. Aynı zamanda 15 Nisan’da bazı talimnamelerin tahsisi için oluşturulan Komisyon Başkanlığı’nda görevlendirildi. Esat Paşa son görevinden istifa ederek 19 Ekim 1919 tarihinde 5.000 kuruş maaşla emekliliğe ayrılmıştır. Emekliliğe ayrıldığında 57 yaşında olan Esat Paşa, emekliliğe ayrılınca İstanbul’da kaldı ve Kadıköy Acıbadem’de, Esat Paşa Sokağı’nda 2 numaralı köşkte oturmaya devam etmiştir. Soyadı Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle beraber “Fışkırmış, kabarmış, taşmış” anlamına gelen “Bülkat” soyadını almıştır. Hayatı boyunca politikadan daima uzak duran Esat Bülkat, vaktini ailesine, birtakım özel işlere ve hatıralarını yazmaya adamıştır. 90 yıllık yaşamının sonunda İstanbul’da 1 Kasım 1952’de hayata gözlerini yummuş ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Esat Paşa’nın Katıldığı Savaşlar:
– 1897 Osmanlı – Yunan Harbi
– 1912 – 1913 Balkan Harbi
– 1914 – 1918 Birinci Dünya Savaşı
Esat Paşa’nın Aldığı Nişan ve Madalyalar:
– Farkı tarihlerde olmaklar beraber; Dördüncü, Üçüncü, İkinci Ve Birinci Dereceden Mecidi Nişanı
– Fransa Hükümeti tarafından Lejion De Honour Nişanının Şövalye Rütbesi
– Yunan Muharebe Madalyası
– Dördüncü Dereceden Osmani Nişanı
– Gümüş İmtiyaz Madalyası
– Altın İmtiyaz Madalyası
– Altın Liyakat Madalyası
– İkinci Dereceden Osmani Nişanı
– Harp Madalyası
– Gümüş İmtiyaz ve Altın Liyakat Madalyaları
– Altın İmtiyaz Madalyası
– Alman Birinci Sınıf Demir Salip Nişanı
– Avusturya Arşidükü Tarafından İkinci Dereceden Askeri Liyakat Madalyası
– Avusturya – Macaristan Devleti tarafından Harp Nişanı ile Croix de Fer Nişanının Birinci Rütbesi
– Birinci Dereceden Kılıçlı Mecidi Nişanı
– Alman Birinci Sınıf Kılıçlı Kırmızı Kartal Nişanı
Eserleri:
– Çanakkale Hatıraları
– 1912 – 1913 Balkan Harbi
– Bir kısmı telif bir kısmı da tercüme suretiyle meydana getirdiği geometri ve matematik üzerine dört eseri bulunmaktadır.
Kaynakça
Bıyıklı M. (2011) Esad Paşa’nın Çanakkale Savaşı Yazışmaları, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul.
Nizamoğlu, Y. (Bahar 2014), Çanakkale Savaşları Komutanlarından Esat Paşa’nın (Bülkat) Balkan Savaşları Sonuna Kadar Olan Hayatı. Çanakkale Araştırmaları. Türk Yıllığı, Sayı 16, s.1-14.
Savaş, Mustafa Talha. Son Dönem Osmanlı Kumandanlarından Mehmed Esad (Bülkat) Paşa (1862-1952) Sakarya: Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Aralık, 2019.
Uğurlu, N. (der), Ilgar, İ. (der). (2003) Esat Paşa, Çanakkale Savaşı Hatırları, İstanbul: Örgün Yayınevi.
Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri Cilt, I, Ankara, 2009.