Cuma , Ocak 24 2025

U21 Alman Denizaltısı, Triumph Gemisini Nasıl Batırdı?


Hazırlayan: Göktuğ KÜÇÜKÇOBAN

Büyük harbin en mühim düğüm noktası Çanakkale idi. Lord Kitchener, bu düğüm çözülürse harp biter, demişti. Bu iddia, sevkulceyş bilgisi bakımından doğru idi. Fakat böyle mühim bir iddiayı ileri sürerken kapıyı tutan adamın azmi iradesini, milli duygularını da göz önünde bulundurmak gerekti. İşte Çanakkale harekâtına karar verilirken bu ihmal edildi. İşte nihayet Türk evlatları, başlarında en yakın bir zamanda kendilerine Ata olacak, bir kumandan olduğu halde çok büyük kuvvetlerle boğuştular ve bu parçanın kendilerinin has malı olduğunu ispat ettiler.


Bir tecrübe bin dersten evlâdır. Türk askerinin gösterdiği bu büyük varlık, müttefiklere ders oldu. Büyük ve küçük rütbeli birçok denizci subaylar Türkiye’de çalışmak istediler. İşte U21 denizaltı gemisi kaptanı Hersing de bu şeref tarlasından bir hisse almak için Çanakkale’ye gelmek istedi.

Denizaltı gemisi bir devlet için mühim bir silahtır. Biz onu ehemmiyetli olduğu kadar basit de görürüz. İşin içyüzünü bilmediğimiz için su altından yürüyüp, düşman gemisini kolaylıkla vurabileceğini zannederiz. Halbuki bu silâhı kullanmak, onu suyun altından sevketmek çok müşküldür. Düşününüz ki su üstü gemileri cesametinden küçük olmayan bu gemiyi bir insanın tek gözü kullanılıyor. Gemi kaptanı pek güvendiği tek gözünü periskopuna dayıyor ve talim terbiyeden makine haline gelmiş olan tayfayı büyük bir özgüven ile idare ediyor.

Yüzbaşı Hersing kendisine güveni pek fazla olan genç bir gemi kaptanı idi. Türkiye sularına gelmek için amirleriyle çok uğraştı. Mevzu bahis mesele şu idi. U21, Cebelitarık, Sicilya, Girit ve birçok Ege Adaları gibi düşman tarafından tutulmuş geçitlerden geçerek ve boğaz önünde çalışan ve siperlerimizi bombardıman eden İngiliz gemilerini batıracaktı.

Alman bahriyesinin büyükleri böyle bir işin yapılabileceğine pek akıl erdirememekle beraber, bu genç kaptanın arzusunu kırmak istemediler ve hareket müsaadesi verdiler.
Hersing gemisini bu tehlikeli sefere hazırlarken aldığı müsaadenin etrafta duyulmamasına önem veriliyordu. Çünkü yukarıda sıralanan tehlike çemberleri ancak büyük bir sessizlik sayesinde geçilebilecekti. Eğer casusular bir geminin Çanakkale’ye gideceğini bir kere haber alsalar, denizaltı gemisinin yakalanması ve batırılması bir hiç meselesi olurdu. Kaptanlarına büyük bir itimat ile bağlanmış olan tayfa geminin büyük bir sefere hazırlandığını hissetmiş ve ailelerine, genç komutanın gene bir sergüzeşte atılmak hevesinde olduğunu yazmışlardı.

Nihayet gemi hazırlandı ve 1915 Nisanı’nda yola çıktı. Artık meselenin gizlenmesine mana kalmamıştı. Genç kaptan tayfasını toplayarak aldığı mühim vazifeyi onlara anlattı ve gemi ailesi yüzlerini vatanlarına çevirerek milli şarkılarını söylediler ve anne, babalarına uzaktan selâm gönderdiler. Bu, bahriyelilerin kendi aralarında nasıl bir aile teşkil ettiklerine güzel bir misal teşkil ediyordu. Ölürlerse beraber öleceklerdi…
Mürettebat gitgide gözden kaybolan vatanlarının, ufukta bıraktığı son izleri seyrederken genç yüzbaşı ilk kararını veriyordu: “Manş kanalından gidersem belki yakalanırım. Zarar yok, biraz geç gidelim fakat güç gitmeyelim”

Derhal ikinci süvarisine emir verdi:

-İngiltere’nin kuzeyinden dolaşmak üzere yol veriniz!

Nisan olmasına rağmen mıntıkanın soğukluğu, U21 tayfasını pek yoruyordu. Böylelikle mürettebat daha düşman ile karşılaşmadan dalgalar ve soğuklarla mücadele zorunda kaldı. Denizciler dalga ve denizin verdiği sıkıntılardan hem bezmiş olur hem de onları severler. Çünkü bilirler ki bu müşkül anları iyi günler takip edecektir.

İşte U21 bu fırtına sayesinde ilk tehlikeyi atlatmıştı. Kuvvetli bir yağmur sağanağı onları, İrlanda Adası’nın kuzeyinde karakol gezen, gemilerin gözünden kurtardı. Bu vaka talihin U21 ile beraber olduğuna dair ilk delil oldu.

İkinci tehlike Cebelitarık’ta atlatıldı. Gemi kaptanı bu kadar dar bir Boğaz’da İngilizlerin kuvvetli bir nöbet teşkilâtı kurmuş olduklarını biliyordu. Onun içindir ki Hersing, Cebelitarık’tan gece geçmeyi tasarlamıştı. Fakat haftalarca süren seyahatte, ticaret gemilerine görünmemek için o kadar çok manevra yaptı ki; nihayet Cebelitarık’a ancak sabahleyin ulaşabildi. Boğaz’a yaklaşırken bir İngiliz torpidosunun süratle kuzeye doğru koştuğunu gördü. Bu torpidoya görünmemek için denize dalmak lâzımdır. Fakat denizaltı gemileri suyun altında o kadar hızlı gidemezler. Cebelitarık’ı suyun altından geçmek gün meselesidir. Herhalde sabırlı, soğukkanlı olmalı; vaziyeti iyi tetkik ettikten sonra dalma kararı vermelidir. Hersing dalmaya hazırlık emrini vermekle beraber gözlerini dürbününden ayırmıyor, düşman tarafından görülüp görülmediğini farketmek istiyordu. Gemi içinde etrafını göremeyen mürettebat nefessiz bir vaziyette kumanda bekliyorlardı. Sanki nefes alırlarsa İngiliz torpidosu onları görecek…

Bu esnada genç kaptanın saati her şeyi halletti. Saat sekizdi. Bu saatte hem gemideki insanlar ve hem de gemiler birbiriyle nöbet değiştirirler. Bu uluslararası bir âdettir. İşte İngiliz torpidosu da nöbet değiştirmeye gidiyordu. Hersing de bunu anladı ve mürettebatına müjdeyi verdi. U21 ikinci tehlike hattından da görülmeden geçti.

Akdeniz sularının rengi denizaltının mürettebatına yeni bir hayat vermişti. Denizin sükûnet ve yeşilliği Atlantik fırtınalarının bütün sıkıntı ve dertlerini unutturmuştu. Bununla beraber bu denizde daha dikkatli bulunmak lâzım geliyordu. Akdeniz’in ufuk bulunması, seyrüsefer hatlarının çok olması herhangi bir denizaltını Atlantik’e nazaran daha çok görünmek tehlikesine maruz bırakır. Bundan dolayı ya gündüz saatlerini suyun altında geçirmelidir veyahut da yalnız göz kesilerek çok dikkatli davranmalıdır. Suyun altında çok yavaş gidildiği için denizaltıcılar ekseriyetle ikinci hali tercih ederler. İşte Hersing de öyle yaptı. Yolda yakaladığı birkaç yolcu gemisinden erzak ve malzemesini tamamladı ve yoluna devam etti. Talih gene onunla beraber olacak ki görülmedi ve görülmeden asıl hedefi olan Çanakkale’ye sağ salim geldi.

Denizaltı gemiler su üstü gemilerinden daha mükemmel bir vasfa maliktirler. Su üstü gemileri düşmanı gördüğü zaman hemen ona saldırmak mecburiyetindedirler. Hâlbuki denizaltılar, görülmedikleri için avlarını uzun uzadıya gözlemler, onun zayıf bulunduğu bir anı kollayarak hücum ederler.

U21, Çanakkale önlerine geldiği zaman Türk siperlerini bombardıman eden büyük gemilerin torpidolarla sıkı surette emniyete alındıklarını gördü. Birçok torpidolar bu gemilerin etrafında sağa sola delice koşuyorlardı. Herhalde düşman, U21’in buraya geleceğinden haberdar olmuştu. Buraya verilecek iki karar vardı. Ya hücum, ya geri dönüş…

Hersing bir an düşündü. Buraya niçin gelmişti? İşte civarına çok yaklaştığı milletin cesareti onu ümitlendirdi ve:

-Hücuma hazır ol! Emrini verdi.

Mürettebat bir taraftan bütün kovanlardaki torpilleri hazırlıyor, diğer taraftan da en mühim tehlikenin muvaffakiyetle geçmesi için dua ediyordu.

Şimdi gemi dalmış, her tarafı geniş bir sükûnet kaplamış, büyük küçük komutanın vereceği emri ve bu emrin yapacağı tesiri bekliyordu. U21 mürettebatı hayat ile ölüm arasında bulunan birkaç saniyeyi yaşıyordu. Yüzbaşı Hersing’in düşmanı daha uzak buluyordu. İngiliz gemi ve torpidolarından görülmemek için periskopunu suyun altına çekti. Artık kaptan bile suyun üstünde ne olduğunu görmüyordu. Eğer bir kaptan periskobunu hep suyun üzerinde tutarsa düşman tarafından görülür. Maharet de periskopla az bakarak iş görmektir.

U21 böylece 15 dakika yürüdü. Kaptan periskopunun ikinci defa suyun üstüne çıkardığı zaman hedefine pek yaklaşmış olduğunu gördü. Hedefin Triumph zırhlısı olduğunu tanıdı. Esasen yazısı da ayan beyan okunuyordu. Fakat garip bir tesadüf olacak ki daha iyi bir hedef arayım diye periskopunu sağa çevirdiği bir sırada bir torpidonun denizaltına çarpmak üzere son süratle geldiğini gördü. Bu anda gemi içerisinden de aynı torpidonun pervane gürültüleri işitiliyordu. Genç kaptan şimşek süratiyle kararını verdi:

– Çabuk, son süratle daha derinlere dalınız. Diye bağırdı.

Kaptan, daha ilk talimlerinde tayfasını o derece yetiştirmişti ki geminin 20 metreye kadar dalmasını için çok vakit geçmedi. Bu anda torpido denizaltının üstünden geçiyor ve onun pervane gürültüleri gemiyi sarsıyordu. Ses uzaklaşmaya başladığı bir sırada Hersing enerjik kumandasını verdi:

– 10 metreye çıkınız!

Aynı süratle periskopunu tekrar su üzerine sürdü. Triumph yavaş bir süratle gene yakınında dolaşıyordu. Artık beklemekte mana yoktu. Yüzbaşı:

– Torpil!

Emrini verdi. Bu andan itibaren gemideki heyecan en yük derecesine varmıştı. Acaba torpil Triumph’a vuracak mı?

Bu heyecanın en büyüğünü kaptan duyuyordu. Çünkü o düşmana doğru koşan torpilin su üstünde bıraktığı izini, periskopundan seyrediyordu. İki dakika sonra Triumph’ta müthiş bir gürültü duyuldu. Torpil, Triumph’a 300 metre mesafeden atıldığı için çarpmadan denizaltı da etkilenmişti.

9 dakika sonra Triumph mavi sulara gömülmüş ve denizin üstünde çırpınan birkaç kişi kalmıştı. U21’in muzaffer mürettebatı suyun altından kaçarlarken bir taraftan galibiyeti kutluyorlar, diğer taraftan da kendilerini yeni bir zafere hazırlıyorlardı. [1]


[1] Son Posta Gazetesi, 19 Haziran 1938, s.7-13.

Ayrıca Kontrol Et

ÇANAKKALE MERKEZ HASTANESİ’NİN BOMBALANMASI

Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN Her savaşta olduğu gibi cephede bir tarafın öldürmeye çalışması ve cephe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.