
Hazırlayan: Göktuğ KÜÇÜKÇOBAN
Anafartalar Meydan Muharebesi’nin en kanlı savaşlarından bir de 20 yıl önce bugün 10 Ağustos günü Conkbayırı’nda vuku bulmuş ve zafer perisi Atatürk’ün kamçısının ucuyla şahlanan Türk süngülerine râm olmuştu. Anlatalım:
İngilizler, Gelibolu yarımadasını müdafaa eden Türk Ordusu’nun sağ cenahını çevirmek için taze kuvvetlerle yeniden Suvla Körfezi’ne çıkarmışlar, bir kısım kuvvetleriyle de Arıburnu mıntıkasında mevcut fırkalarını takviye etmişlerdi. Suvla’ya çıkanlar, deniz kenarında vakit kaybedip dururken Arıburnu mıntıkasındaki 37 bin kişilik düşman kuvvetinden 20-25 bin kişi Gelibolu Yarımdası’nın kilidi demek olan Conkbayırı-Kocaçimen Tepesi hattı zapta memur edilmişti.
Bu kuvvet, bir taraftan kaymakam Mustafa Kemal kumandasındaki 19’uncu fırkamızın sol cenahına taarruz ederken diğer taraftan da üç koldan Conkbayırı’na doğru yürümeye başladı. Bu üç kolun önü yani Kocaçimen Tepesi-Conkbayırı hattı bomboştu.
Kaymakam Mustafa Kemal düşmanı Şahinsırtı ele geçirerek Kocaçimen Tepesi’ne doğru yürümekte olduğunu haber alınca yegâne ihtiyat taburunu Conkbayırı’na gönderdi. Bu tabur, zayıf bir avcı hattı ile Besimtepe-Conkbayırı hattını tutarak düşmanla müsademeye başladı.
İlk defa Conkbayırı yolunu düşmana kapayan ve o gün biraz sonra yaralanarak kumandayı bırakan Miralay Kannengiesser’in kumandasındaki 9’uncu fırka kıtaları yetişinceye kadar İngilizleri durduran 14’üncü alayın birinci taburuyla bunun solundaki 72’nci alayın ikinci taburundan iki bölüktü. Kocaçimen Tepesi-Conkbayırı hattındaki şanlı müdafaasının ve sonra Anafartalar zaferinin temelini, bu bir buçuk taburluk kahramanlar atmışlardır.
Düşman 7 Ağustos günü, bütün gayretine rağmen, burada ilerleyememişti. Saatler geçtikçe sağdan soldan gelen Türk takviye kıtalarıyla düşmanın karşısına Mehmetçiklerin imanlı göğüslerinden bir kale örülüyordu.
8 Ağustos sabahı İngilizler, donanmanın da iştirakiyle müthiş bir topçu ateşinden sonra Kocaçimen Tepesi-Conkbayırı hattına tekrar taarruz ettiler. İlk hücumda düşmanın sağ cenahı Conkbayırı’nı zaptetmişti, öteki İngiliz kuvvetleri geri atıldı veya oldukları yerde mıhlandı. Geceleyin geri atmak için yapılan mukabil taarruzlarımız akim kaldı. 9 Ağustos sabahı, İngilizler gene müthiş bir bombardımandan sonra, Conkbayırı-Besimtepe hattına taarruz ettilerse de püskürtüldüler.
Almanların devlet vesaik encümeni tarafından neşredilen büyük harp tarihinin Dr. Carl Mühlmann tarafından yazılan ve Çanakkale Muharebesine tahsis edilen birinci cildinde, 9 Ağustos sabahı yapılan İngiliz taarruzunun, İngiliz donanmasının bir hatası yüzünden akim kaldığı yazılırdı. Sözde İngiliz taarruzu muvaffakıyetle inkişaf ederken donanma, İngiliz piyadesinin üstüne ateş etmiş ve bunun üzerine kazanılan muvaffakıyet kaybedilmiş ve talih İngilizlerden yüz çevirmiş. İngilizlerin resmi Çanakkale Harp Tarihi tetkik edilince gerçi böyle bir hadise olduğu görülürse de bu, öyle bütün meydan muharebesi üzerinde azim bir tesir hâsıl edecek büyük mikyasta vahim bir yanlışlık olmamıştır. İngiliz Harp Tarihi bu hatayı şöyle anlatıyor:
“Bombardıman İngilizlerin şimdi işgal ettiği zirveye tevcih edilmişti. Binbaşı Allanson’un askerleri bu vaziyet karşısında şaşırmışlardır. Birkaç asker, Zakkum hattında görünerek burada İngilizlerin bulunduğunu anlatmaya ve işaret vermeye boşuna çalışmışlardır.
Bu işaretler fark edilmediğinden bombardımana devam edilmiştir. Bunun üzerine küçük kuvvetin bakiyesi daha ziyade burada duramayıp eski hatlarına dönmüştür. Bununla beraber tekrar zirveyi almak için bütün gün sağ cenahtan yardım bekleyerek hücuma hazır beklemişlerdir.
Bu askerler, kendilerini mevkilerinden çıkarmak için Türklerin defaat ile yaptıkları teşebbüsler tardetmiş ve ancak kat’î emir aldıktan sonra çekilmişlerdir. Verdikleri zayiat 200 kişiyi geçiyordu. Bütün 9 Ağustos günü, bu zirve Türkler tarafından da işgal edilmemiştir.”
Bir Gurkta taburuyla küçük bir İngiliz müfrezesinin yaptığı bu hareket, Alman muharririn yazdığı gibi, 9 Ağustos günkü muharebenin sıklet merkezini ve can alacak noktasını teşkil etmiyordu. Nitekim İngilizler de bundan ehemmiyet vermeden, şöyle bahsederken “küçük kuvvet” diyorlar. 9 Ağustos günü Conkbayırı etrafındaki bütün İngiliz kuvvetlerini durduran şey, bir taburun İngiliz donanmasından yediği birkaç gülle değil, Türk’ün sonsuz fedakârlığı ve kahramanlığı idi.
19’uncu fırka kumandanlığından Anafartalar grubu kumandanlığına tayin edilmiş kaymakam Mustafa Kemal, o gün daha şimaldeki Anafartalar cephesinde 7’nci ve 12’nci fırkalarla taarruz ederek Suvla’ya çıkan düşmanı geri almış, Anafartalar zaferinin ilk safhasını kazanmıştı.
Kaymakam Mustafa Kemal cephenin şimal kısmında İngilizlerin mıhladıktan ve böylece sağ cenahını emniyete aldıktan sonra Boğaz’ın kilidi Kocaçimen Tepesi ele geçirmeye çalışan Conbakbayırı’ndaki düşman grubunu da tepelemek istiyordu. 9 Ağustos günü, Anafartalar’daki taarruzu bitirince akşamüstü Conkbayırı’na geldi. Ve burayı zaptetmiş olan düşmanı geri atmaya karar verdi. Düşman Conkbayırı’na ve hele Kocaçimen’e adam akıllı yerleşirse bu yüksek yerlerden ağır toplarla Boğaz istihkâmlarını ateş altına alarak birer birer düşürebilirdi.
Küçük rütbeli Büyük Kumandan, bizzat bir keşif yaptıktan sonra taarruzu 10 Ağustos sabahı baskın şeklinde, tek bir top atmadan yapmaya kararlaştırdı. Conkbayırı mıntıkasında 9’uncu, 4’üncü ve 8’inci fırkalar vardı. Mustafa Kemal, şimdi Kamutay ikinci başkanı olan ve o günkü muharebe yaralanan Kaymakam Nuri’nin kumandasındaki 8’nci fırkayı asıl hücuma memur etti ve fırkanın kumandasını bizzat eline aldı. Sabahleyin 5.30’da Mustafa Kemal’in kamçısı havaya kalkar kalmaz 23’üncü ve 28’inci piyade alayları “Allah Allah!” naralarıyla ve müthiş bir savletle düşmanın üstüne atıldılar.
Gelibolu yarımadasının hafif, beyaz sisler içinde uykusundan uyanan tepeleri, uğrunda binlerce kişinin can verdiği Kocaçimen dağı, Türk aslanlarının bu korkunç hücumunu hayret ve dehşetle seyrediyorlardı. Mustafa Kemal’in çelik iradesiyle ileri saldıran savletine hiçbir şey dayanamadı.
General Hamilton’un “dünyada bir eşini görmediğim kahraman askerler” diye böbürlendiği gerçekten yaman adamlar olan Anzakları Mehmetçiklerin süngüleri öyle bir şişlemişti ki kasaturalarımızın altında can vermeyenler kaçmaktan başka bir şey yapamadılar. Aslan Mehmetçiğe ne levend Avusturalyalılar, ne yabani Gûrkalar, ne de vahşi Maoriler dayanamamıştı.
İngiliz harp tarihi, yalnız altı Türk taburunun yaptığı bu süngü hücumunu şöyle anlatıyor:
“Mustafa Kemal, bu mukabil darbeyi hayret ve takdire değer bir surette düşünmüş ve hazırlamıştır. Sabaha karşı, saat 5.45’te İngilizler, ansızın kesif Türk hücum dalgalarının coşup geldiğini görmüşlerdir. İngiliz siperlerinin muhafızlarından pek azı kurtulabilmişti. Bu esnada 5’nci Wiltshire İngiliz taburu, muharebe hattının gerisinde ve aşağıdaki vadide, silah ve teçhizatını bırakmış dinleniyordu.
Bu tabur da baskına uğrayarak efradı çil yavrusu gibi etrafa dağılmıştı. Beş dakika sonra Türkler, Kuletepesi’ni zaptetmişlerdir. Fakat bu noktada Türklerin hücumu, (Apex Zirve) deki Anzak makineli tüfeklerinin ateşiyle durdurulmuştu. Bu sırada Rhododendron-Zakkum çıkıntısının şimali tarafından Mustafa Kemal’in hücum hattının sağ cenahı, Conkbayırı’nın dik yamaçlarında aşağı çiftlik yaylasına doğru akın ediyordu. Türklerle İngilizler arasında çiftlik yaylasını ele geçirmek için süngü süngüye bir boğuşma oldu. Bu müthiş ve kanlı boğuşmanın doğru tafsilâtı elde edilememiştir. Fakat bu muharebede İngilizlerin verdikleri zayiat çokluğu yeni İngiliz ordusu kıt’alarının kahramanca müdafaada bulunduklarına delildir.”
General Birdwood’un 27 bin kişilik kolordusu, üç günden beri 20 bin kişi zayi etmişti. 10 Ağustos sabahı yaptığımız süngü hücumunda 3.500 İngiliz, General Balvin ile liva kumandanı Türk süngüleri altında can vermişlerdir. Diğer bir general de ağır yaralanmıştı. Düşmanın 10.500 mevcutlu 12’nci fırkası 6.000 zayiat vermişti. O akşam muharebe meydanında 12.000 İngiliz ve 10.000 Türk kanlar içinde yatıyordu.
Fransız erkânıharp binbaşısı Larcher de kitabında, bu muharebeleri anlattıktan sonra diyor ki:
“General Liman von Sanders, kazandığı muvaffakiyeti, Mustafa Kemal’in azim ve tehlikeli mukabil taarruzları bizzat idare etmiş ve Türk kıt’aları da bu muharebelerde pek yüksek cengâverlik göstermişlerdir.
Türklerin son derece fedakârlıkla ve “Allah Allah” naralarıyla yaptıkları hücumlar gene İngiliz kıt’aları üstünde büyük bir tesir yapmıştır.”
General Hamilton kitabından bu hücumlar için şöyle diyor.”
“Türkler durmandan saldırıyorlar ve Allah’ın isminden yardım dileyerek pek mükemmel harp ediyorlardı.”
İngiliz Harp Tarihi’nin yazdığı gibi “9 ve 10 Ağustos’ta İngilizlerin hem Suvla’da hem de Kocaçimen’de uğradıkları çifte hezimetle – ki her ikisi de Mustafa Kemal’in himmetiyle olmuştu – General Hamilton’un Ağustos taarruz planı iflas etmişti. Hâlbuki 9 Ağustos sabahı şafak vaktine kadar Türk ordusunun vaziyeti tehlikeli idi.”
Fakat 9 Ağustos sabahı şafak zamanında, Mustafa Kemal sağ cenahta, Suvla’ya çıkarak Anafarta’ya yürüyen düşmanı şiddetli bir taarruzla durdurup geri atmış, 10 Ağustos sabahı şafak zamanında ise gene aynı Mustafa Kemal son cenahta, Conkbayırı’nı zapetmiş ve Kocaçimen’e yürümeye hazırlanmış olan İngilizleri geri atmıştır. Yıldırım Beyazıd’ın Kosova Meydan Muharebesi’nde yıldırım gibi bir cenahtan ötekine yetişip zaferi kazanmasını andıran bu kumandanlık şaheseriyle, Atatürk dün de söylediğimiz gibi, Çanakkale Boğazı’nı, İstanbul’u ve Türkiye’yi kurtarmıştı. Hem de üç buçuk ay ara ile, ikinci defa olarak…
Abidin DAVER[1]
[1] Halkın Sesi Gazetesi, 13-14-15 Ağustos 1935, s.2.