Kahraman Türk ordusu Trakya’da başladığı büyük manevralara devam ederken ben de Haluk Nihat’ın yeni çıkardığı “Çanakkale Destanı” adlı eserini okuyorum.[1] Bu destanı okurken yıllarca kapı kapı dolaşıp, sıkı sıkı her tarafı arayıp da bir türlü ele geçiremediği çok kıymetli bir şeyi hiç beklenmeyen bir zamanda kendi kendine bir gün yol üstünde gören bir adamın duygusu içinde buluyorum.
Büyük Harp’te Çanakkale, Mütareke’de Milli Mücadele! Bunlar insanlık âleminin hiçbir zaman unutmayacağı harikalardır. Türk milletini yeniden tarihin en yüksek şeref mevkiine getiren bu harikalar hakkında büyük eserler yazılıyordu.
Fakat şimdiye kadar bu mevzuların heyecanlı bir destan diline nakledildiğini görememek içimizde ıstırap noktası teşkil ediyordu.
Haluk Nihat’ın Çanakkale’sini alıp okumaya başlayınca içimizdeki bu ıstırap üzerine birdenbire bir şifa eli değdiğini duydum ve sevindim.
Haluk Nihat, İngilizlerin Çanakkale için destan yazdığını duyunca mektep sıralarında el yazısı ile çıkardıkları Anadolu Mecmuası’nın Çanakkale’ye mahsus sayısını hatırlamış ve bulmuş. Arkadaşı Hilmi Ziya’nın teşvikinden kuvvet alarak o büyük günlerin kahramanlıklarını bir destan dili ile tespite karar vermiş. İşte şimdi “Çanakkale” adı ile basılan bu eser o kararın bir neticesiymiş.
Haluk Nihat kendi ifadesi veçhiyle “edebiyatçı geçinenlerden” değildir. Yalnız lise talebeliğinden beri heyecan duydukça sade kendi zevki için birer manzume karalamak ve bunu yine kendi gibi yazan arkadaşlarına okumak âdetidir. Bununla beraber “Çanakkale” adlı eseri okuyanlar göreceklerdir ki bu edebiyatçı geçinmeyen şairin ortaya koyduğu eser gerçekten mükemmeldir. Üslubu öyle taklitçi bir heveskârın işi değil, olgun bir sanatkârın fırçası mahsulüdür. Yaşadığımız devirlerin büyük kütle mücadelelerini, devletler arasındaki dünya dolduran rekabet ve ihtiraslarla Büyük Harb’in, Mütareke günlerinin, Milli Mücadele’nin büyük hareketlerini temsil eden ifadeler, teşbihler arasında ince ve derin bir renk ve ahenk birliği vardır. Değerli yazıların başlıca vasfı olan bir fırça darbesi ile bir hayat levhasının tasviri kabiliyeti “Çanakkale” nin satırları arasında sık sık göze çarpar.
“Çanakkale” ilk bakışta Büyük Harb’in Türk şahametine sahne olan bir tarihî vakayı mevzu olarak intihap etmiş bir eser gibi görünür. Fakat hakikatte öyle değildir. Şair, eserine insanlık âleminin, müşterek medeniyet binasının (tepesi göklere değen büyük ehramın) kuruluş ehramı paylaşmamak yüzünden büyük devletler (Firavunlar) arasından çıkan büyük harple söze başlamıştır. Sonra büyük dünya mücadelesinin Çanakkale’de Türk milleti ile nasıl karşılaştığını, artık tarih sahasında yok olmuş farz edilen Türk milletinin nasıl harikalar yarattığını anlatmıştır. Onun için eserin başında “Ehramlar” ile “Dünya” başlıkları vardır. Bunlardan sonra da Seddülbahir cephesi ile İstanbul, cenup cephesi, Anadolu daha sonra Suvla ihracı, Seddülbahir ve Arıburnu muharebeleri ve nihayet Anafartalar zaferi gelmektedir.
Haluk Nihat “Çanakkale” sinde Türk’ün bu büyük destanın kendine mahsus güzel bir üslup ile anlattıktan sonra eserini şu sözleriyle bitiriyor:
Cesetlerin ehramı kaybolurken göklerde
Arzın kurtarıcısı doğuyor kanlı yerde.
Heybetli ordulara mezar oldu bu toprak;
Artık Çanakkale’ye kimse saldırmayacak,
Bu gaziler ile arzın övünmeye hakkı var.
Tarihler bundan sonra bilmem ne yazacaklar?
Şerefin güneşi doğdu yurdun bir köşesinde,
Çağları aydınlatan bir ışık var sesinde.
Ardında her koç yiğit vatanın bir dağıdır.
Ata’mız önlerinde kurtuluş bayrağıdır.
“Çanakkale” destanı burada bitmekle beraber eserin başındaki sözlerden anlıyoruz ki şairin kafasında tasarladığı mevzu bitmemiştir. Onun için “Çanakkale” destanını bir “Mütareke” bir de “Milli Mücadele” destanı takip edecektir. Eser ancak bu suretle tamamlanmış olacaktır. [2]
Asım
US[3]
[1] Haluk Nihat, 1898 yılında Selanik’e bağlı Katerin’de dünyaya gelmiş, Birinci Dünya Harbi’nde ailesi ile birlikte İstanbul’a göç etmiştir. Eğitimini tamamlamasıyla birlikte Nümune Mektebi’ne müdürü olarak atanmış ve memuriyet hayatı başlamıştır. Hayatının devamında kamu görevlerine devam eden Haluk Nihat, 1954 yılında Demokrat Parti Kütahya milletvekili, 1957 yılında İstanbul milletvekili seçilmiştir. 1960 askerî müdahalesi sonrasında siyasi hayatına son verdikten sonra 27 Mayıs 1972 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Asım Us’un yazısında bahsettiği büyük destan projesinin ilk bölümü olan Çanakkale’yi 1936 yılında yayımlar. 80 sayfadan ve 688 mısradan oluşan bu eser, “Ehramlar”, “Dünya”, “Arıburnu”, “Seddülbahir”, “İstanbul, Cenup Cephesinde Harpler Şiddetleniyor”, “Anadolu”, “Suvla İhracı”, “Conkbayırı Muharebeleri”, “Anafarta Zaferi” bölümlerinde oluşturulmuştur. Haluk Nihat’ın büyük destan projesinin ikinci bölümünü oluşturan “Mütareke” ise 1938 yılında yayımlanmıştır. 1940 yılında ise üçüncü destanı olan “Milli Mücadele” adlı eserini çıkarmıştır. Ayrıca bkz. http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/haluk-nihat-pepeyi
[2] Asım Us, Çanakkale Destanı, Kurun Gazetesi, 10 Ağustos 1936, s.1-2.
[3] Mehmet Asım Us, 1884 yılında Gördes kazasında dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatını tamamladıktan sonra Eylül 1907’de Ziraat Bankası Piyango Kalemi Kâtipliğine tayin edilmiştir. Memuriyet hayatını sürdürdüğü sırada Hüseyin Cahit Yalçın’ın çıkardığı “Tanin” gazetesine yazarlık yapmıştır. Daha sonrasında hem memurluk hem de yazarlıkla meşgul olan Us, Haziran 1918’de Ahmet Emin Yalman ile birlikte “Vakit” gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Siyaset yaşamına 1927 yılında III. Dönem TBMM’ne milletvekili seçilerek başlayan Mehmet Asım Us, 1950 yılına kadar bu görevi sürdürmüştür. Asım Us, 11 Aralık 1967 günü Kadıköy’de evine giderken bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetmiştir.