PİYADE EFRÂD DERSLERİ. NO. 6 KARA VE DENİZ SUBAYLARININ NİTELİKLERİ, ÜSTLERİNE KARŞI TAVIR VE HAREKETLERİ, FARKLI YERLERDEKİ HAREKETLERİN GÖRÜNÜŞÜ

Özet

           Mekteb-i Harbiye tarafından 1327 (1909/1910) tarihinde basılan ve Piyade Endaht Mektebi Müdür Muavini Kolağası Ahmed Ali tarafından verilen 6’ıncı ders, çalışmanın içeriğini oluşturmaktadır. Çevirisi tamamlanan çalışmada, kara ve deniz askerlerinin üniforma özellikleri, rütbelerinin biçimleri ve tanımları, madalyaların şekilleri ve özellikleri, as ve üst ilişkilerinde dikkat edilmesi gereken kurallar, askerin sergilemesi gereken iyi hâl, hareket ve davranışların sivil yaşamdaki etkisi ile bu davranışların sergilenmesinde dikkat edilecek noktalar dışında son olarak toplu taşıma ve toplumun ortak kullanımındaki mekanlarda uyulması gereken zorunluluklar anlatılmıştır.

Giriş

             Piyade Efrâd Dersleri ile askerin bilinçlenmesine ve sorumluluklarının ne olduğunu öğrenmesine yönelik bir eğitim verilmek istenmiştir. Bu çatı altında serinin altıncı eğitim kitabı ile askeri ilişkilerde uyulması gereken kurallar, askerin üstünü tanıması, üstüne karşı davranışı ve sorumlulukları ile tüm bunların yanı sıra askerin görev esnasında ve sonrasında toplum ile olan ilişkileri, uyumsuzluk/uyumluluk ve yıkıcılık/yapıcılık potasında değerlendirilmiş; vatan ve millet için dikkat etmesi gereken noktalar en ayrıntılı şekilde eğitim sürecine dahil edilmiştir. Bu eğitim ile askerin görevdeki arkadaşlarına ve gündelik hayatında karşılaştığı toplumun diğer bireylerine sergileyeceği tutum, 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti sınırlarını etkileyen iç ve dış dinamikler ele alınarak modernleştirilmek istenmiştir. Modern devlet yüzünün inşasında her dönem somut gösterge olan Türk ordusunun bu yolda attığı adımların sadece teorik bilgilerde kalmayıp, bu bilgiler ışığında modern uygulama ve düşüncelere geçme arzusu tüm eğitim sürecinin belirleyicisi konumundadır. İşte altı numaralı bu eğitimin temelinde de Türk askerinin bünyesinde bulunan görevini en iyi şekilde yerine getirme arzusunu destekleme bilinci ve daha güçlü ordu yaratma isteği yer almaktadır.

Üstlerin Ayırt Edilmesinde Gerekli Bilgiler

            Askerin bilinçlendirilmesine yönelik başlatılan eğitimlerin bu dersinde detaylı bir anlatım ile üniformalar hakkında bilgilendirme yapılmıştır. Bu başlığın ilk sorusu “Küçük zabitanlar nasıl elbise giyerler” olmuş ve bu konuya açıklama getirilmiştir. Dünya genelinde birçok ordunun kamuflaj rengi olarak kullandığı ve kirli sarıdan başlayarak koyu yeşile dek uzanan renk çeşidinin ismi olarak karşımıza çıkan hâkî rengin Osmanlı askerinin de kullandığı üniforma rengi olduğu belirtilmiştir. Üniforma detaylarının anlatımına inildiğinde ise Onbaşıların kol kapaklarına bir parmak genişliğinde şerit ile iki parmak genişliğinde apolet taktıkları, Çavuşların kol kapaklarına biri geniş diğeri dar olmak üzere iki şerit ile apoletlerinin üzerine bir parmak genişliğinde sarı sırma şerit takarak ayırt edildikleri, Başçavuş muavinlerinin kol kapaklarına iki geniş şerit ile apoletlerine iki sırma şerit taktığı ve son olarak Başçavuşların kol kapaklarına üç geniş şerit ile apoletlerine üç sırma şerit taktığı belirtilmiştir.

            Askerin eğitimi piyade, süvari, topçu, makineli tüfekçi, istihkam, şimendüfer, nakliye ve sıhhiye küçük zabitanı gibi çeşitli mevkilerdeki ordu mensuplarının üniforma tarzları ve eklentilerinin anlatılması ile devam etmiştir. Söz konusu üstlerin taktığı kalpaklardan yakalarındaki parçalara ve kollardaki şeritlere dek renk farklarına değinilmiştir. Bu bağlamda piyadenin koyu hâki, topçunun koyu lacivert, süvarinin gümüşi, makinalı tüfekçinin yeşil, istihkamın mavi, nakliyenin turuncu, şimendüferin havai mavi ve sıhhiye bölüklerinin siyah üniformalar ile tanınabileceği belirtilmiştir. Bir diğer husus ise küçük zabitan ve efrâdın yakalarında bulunan numaraların ne anlama geldiği sorusudur. Buna göre yakanın sağında alay numarası ve solunda ise bölük numarasının bulunduğu, numarası olmayan kıtaların yakalarında ise kendilerine ait işaretlerin yer aldığı ifade edilmiştir.

Subaylar

            Askerin öğrenmesi zorunlu olan hususlar arasında subayların tanınması gelmektedir. Eğitimin temel amaçları arasında ilk basamakta yer alan bu hususa dair önemli ayrıntılar verilmiştir. Subayların giydikleri üniforma rengi, nasıl fark edilebilecekleri, rütbeleri, kimlere subay denileceği, ümeranın kimler olduğu, kime erkâb denildiği ve diğer ordu mensuplarının tanınmasına dair kavramlar ele alınarak detaylı anlatım sağlanmıştır. Bu çatı altında subayların hâki renkte veya lacivert üniforma giydikleri, apoletlerinden, sırmalı kılıç püskülünden, sırmalı kuşaktan ve bel kayışından fark edilebileceği belirtilmiştir. Rütbelerin öğretilmesi ise oldukça önemli bir konudur. Bu hususta “Zabitanın rütbelerini söyleyiniz” sorusuna cevaben Mülazim Sani, Mülazım Evvel, Yüzbaşı, Binbaşı, Kaymakam, Miralay, Mirliva, Ferik, Birinci Ferik ve Müşir cevaplarının verildiği görülmektedir. Muhtelif sınıflardaki subayların fark edilmesinde yakalarının ve kalpaklarının tepelerindeki renklerden faydalanılması gerektiği belirtilmiştir. Mülazım Sani, Mülazım Evvel ve Yüzbaşılara Zabit, Binbaşı, Kaymakam ve Miralaylara Ümera, Paşalara ise Erkâb denildiği eğitimlerde askerlere öğretilmiştir.

            Orduda muhtelif görevlerde bulunan diğer personelin tanımları, kıyafetleri ve onlara nasıl davranılması gerektiği üzerinde de durulmaktadır. Doktorların zabit olduğu, yakaları ile kalpaklarının tepelerinde siyah kadifenin bulunduğu, düğme ve kalpak sırmalarında beyaz işleminin yer aldığı ve değneğe sarılmış yılan şeklindeki armanın sıhhiyecileri işaret ettiği belirtilerek, doktorların bu özellikler ile tanınmasının kolaylığı vurgulanmıştır. Bir diğer grup ise katipler, imamlar, cerrahlar, eczacılar ve tüfek ustalarıdır. Tüm bu personel Memur-in Askeriye tanımına dahil edilmiştir. Katiplerin rütbeleri Alay Emini, Alay Kâtibi, Tabur Kâtibi ve Kâtip Muavini olarak sıralanmıştır. İmamların rütbeleri Ordu Müfettişi, Alay Müfettişi, Alay İmamı ve Tabur İmamı şeklinde tanıtılmıştır. Bu memurların birbirlerinden ayırt edilmesinin gerekliliği ve her birinin farklı tarzda giyimlerinin olduğu söylenmiştir. Katiplerin kalpaklarındaki sırmalar ve düğmeleri ile apoletlerinin beyaz olduğu ve elbiselerinin zabitlerden farksız olduğu belirtilmiştir. Katiplerin rütbeleri ise şu şekildedir; Alay Emin’inin apoletinde üç, Alay Kâtib’inin apoletinde iki ve Tabur Kâtib’inin apoletinde bir yıldız bulunmaktadır. İmamların fark edilmesine yönelik ayrımlarda da farklı eklemeler yer almaktadır. Ordu Müftüleri dörder, Alay Müftüleri üçer, Alay İmamları İkişer, Tabur İmamları birer beyaz sırma şerit takarak fark edilmektedirler. Eczacıların ise yakalarında defne dalı bulunmakta ve sıhhiye personeli olduğu anlaşılmaktadır.

            Askerin öğrenmesi gereken bir başka hususta bir üstün zabit olup olmadığının nasıl kolay anlaşılabileceğidir. Bu soruna cevaben omzunda zabit apoleti varsa ya zabit veya zabit derecesinde bir üsttür şeklinde açıklama getirilmiştir. Zabit apoletlerinin bu noktada ne şekiller de olduğunu bilmek zorunludur. Zabitlerde iki parmak genişliğinde ince iplik gibi sarı sırmadan yapılma apolet ve üzerinde ipekten kırmızı çizgi bulunduğu belirtilmiştir. Ümera ve Erkan’ın ise farklıdır. Ümeranın iki parmak genişliğinde üç sıra sırma kaytandan yapılmıştır. Kaytanların üzerinde kırmızı çizgi bulunmaktadır. Paşaların ise üç parmak genişliğinde beş sıra sırma kaytan yer almaktadır. Paşaların ayrıca yakaları ve kalpaklarının tepesi kırmızı (Al) çuhadır. Pantolonlarının zırhları geniş ve çiftedir. Zabitanın boyun apoletleri yarım ay şeklinde ve püskülsüzdür. Ümera ve Erkan’ın boyun apoletleri ise sırma püsküllüdür. Ancak, Erkan’ın püskülleri birbirine yapışıktır.

            Zabitan, Ümera ve Erkan’ın rütbeleri arasındaki farkların askere öğretilmesi ve bunun karıştırılmaması önemli görülen ayrıntılar arasında yer almıştır. Buna göre, Mülazım-ı Sâni’nin apoletinde yıldız bulunmaz. Mülazım-ı Evvel’de bir yıldız, Yüzbaşı’da iki yıldız, Binbaşılarda da yıldız bulunmamaktadır. Kaymakamlarda bir yıldız, Miralaylarda iki yıldız ve yine Mirlivada da yıldız bulunmadığı belirtilmiştir. Feriklerde bir yıldız, Birinci Feriklerde iki yıldız ve Müşirlerde ise üç yıldız bulunduğu öğretilmiştir. Erkân-ı Harp zabitanlarının yakaları ile kalpaklarının şekli ve rengi de önemlidir. Buna göre kalpak vişne çürüğü rengindedir. Pantolonlarının zırhlarını geniş ve çifte olduğu belirtilmiştir. Jandarma’nın ise koyu mavi renkte çuha elbise giydiği ve yazın beyaz/hâki renge geçiş yapıldığı ifade edilmiştir. Jandarma kalpaklarının tepeleri ve yakalarının ön taraflarının açık kırmızı renkte olduğu belirtilmiştir. Mevsimsel değişimlerde subayların giydikleri kıyafetler de değişim göstermiştir. Buna göre kışın giyilen kaput ile üstlerin fark edilmesinin zorlaşmaması için önlemler alınmıştır. En önemli detay ceketlerde olduğu gibi kaputların omuzlarına da apolet takılması ile bu sorunun ortadan kaldırılmış olduğudur. Pelerinin ise zabitanlar tarafından giyildiği anlatılmıştır.

            Osmanlı Devleti, sağlanan başarılara karşı askerine nişan ve madalya taltif etmektedir. Bu nişan ve madalyalar şekil ve cinslerine göre değişimler göstermektedir. Eğitim kitabının içeriğine eklenen bu kısım ile askerlerin bilgilendirilmesi sağlanmıştır. Buna göre Osmanlı Devleti nişanları arasında Murassa’ İmtiyaz, Murassa’ Mecidi, Murassa’ Osmanî ve Murassa’ İftihar Nişanları görülmektedir. Madalyalar ise Altın İmtiyaz, Altın Liyakat, Gümüş İmtiyaz, Gümüş Liyakat, Sanayi, İftihar ve Muharebe Madalyaları olarak belirtilmiştir.

Deniz Subayları

            Osmanlı Devleti’nin gelişiminde donanmanın önemli bir payı vardır. Donanmaya dair bilgilerin askerlere öğretilmesine titizlikle çaba gösterilmiştir. Piyade Efrâd Derslerinin bu bölümünde de deniz subaylarının tanıtılmasına, askerlerin bu subaylara karşı usul, hal ve hareketlerinin ne olacağına yönelik bilgilendirilmesine ve görev süresince hata yapmayı aza indirgemek için eğitimde yoğun çabalar harcandığı değerlendirilmiştir. Bu bağlamda deniz subaylarına dair rütbeler, üniformalar, görev dağılımları ve diğer önemli görülen hususlarda aydınlatıcı bilgiler verilmiştir. Öncelikle rütbelerden konuya giriş yapılmıştır. Buna göre donanmada da kara teşkilatının yapılanmasının bulunduğu belirtilmiştir. Mülazım-ı Sâni, Mülazım-ı Evvel, Yüzbaşı, Kolağası, Binbaşı, Kaymakam, Miralay, Mirliva, Ferik, Birinci Ferik ve Müşir rütbeleri görülmektedir. Üniformalar ise detaylıca ele alınmış ve anlatılmıştır. Buna göre subaylar siyah (Baruti renkte) çuhadan veya beyaz ketenden üniforma giymektedirler. Başlarına ise fes ve başı bozuk püskülü tabir edilen bir kep taktıkları belirtilmiştir. Üniforma çeşitlerinin ise iki farklı tarzda olduğu ifade edilmiştir. Bunlardan uzun eteklisine setre, kısasına ise ceket denilmektedir. Beyaz keten üniformanın tarzının ise siyah ceketler gibi olduğu ve buna uyumlu olarak beyaz kumaş pantolon ile tamamlandığı söylenmiştir. Diğer üniformalara bakıldığında ise subayların bayramlık elbiselerine dikkat çekilmiştir. Paşalar ile büyük subaylara ait siyah çuhadan yapılan merasim kıyafetlerinin detaylarında dış dikişi üzerinde sarı sırma şerit bulunan pantolon önemli bir ayrıntı olmuştur. Bu üniformalar ile rütbelerin nasıl ayırt edileceğine dair merak yine eğitim dahilinde askerlere öğretilmiştir. Buna göre subayların siyah üniformalarının kollarındaki beyaz sırmalardan, ceket ve kaputların omuzlarındaki apoletlerden (omuzluk) ayırt edilebileceği belirtilmiştir.

            Deniz subaylarına ait apolet detaylarına bakıldığında ise, Müşir paşaların kollarında iki parmak genişliğinde bir sarı sırma şerit ile bir küçük parmak genişliğinde dört tane sırma şerit vardır. Birinci Ferik’te iki parmak genişliğinde bir sarı sırma şerit ile bir küçük parmak genişliğinde üç sırma şerit, Ferik Paşaların aynı genişlikte bir genişle iki dar, Livarlarda ise aynı genişlikte bir geniş bir dar sırma şerit bulunduğu belirtilmiştir. Miralaylar bir küçük parmak genişliğinde dört sıra sarı sırma şerit takarlar. Komodorluk memuriyetine atanan Miralaylar (Komodor denir) ise paşaların taktığı gibi geniş şerit gibi yalnız bir geniş şerit takarlar ve üzerinde küçük parmak genişliğinde sırma şeritten bir halka bulunmaktadır. Kaymakamlar, üçü bir küçük parmak genişliğinde ve yukarıdan birinci ile ikinci arasındaki yere küçük parmak genişliğinde olmak üzere dört sıra sırma şerit takmaktadırlar. Binbaşılar, bir küçük parmak genişliğinde üç sıra sırma şerit takarken; Kolağaları ise bir küçük parmak genişliğinde iki sırma ve arasına yarım küçük parmak genişliğinde bir sıra olmak üzere üç şerit taktıkları belirtilmiştir. Yüzbaşılar, bir küçük parmak genişliğinde iki sırma şerit, Mülazım-ı Evveller biri bir küçük parmak diğeri yarım küçük parmak genişliğinde iki; Saniler ise yalnız küçük parmak genişliğinde bir sıra sırma şerit taktıkları anlatılmıştır.

            Deniz subaylarının arasındaki sınıf farklarının nasıl anlaşılacağına dair askerlere detaylı bilgiler verilmiştir. Sınıf-ı Harb’tenolanların kollarındaki sırma şeritlerinin üzerinde sarı sırmadan bir halka bulunduğu ve diğer sınıflarda bu halkanın olmadığı ifade edilmiştir. Çarkçıların kollarındaki sırmaların aralarının kırmızı, doktorların koyu kırmızı, zabitanın mavi olduğu belirtilmiştir. Paşaların beyaz ceketleri ve kaput omuzluklarının özellikleri ise; düz sarı sırmadan olup kenarları çuhadır. Üzerlerinde bir çapa ile Livaların bir, Feriklerin iki, Müşirlerin üç sarı yıldız bulunmaktadır. Birinci Feriklerin üç yıldızı olup ortadaki yıldız beyazdır. Umeranın omuz kenarları bir küçük parmak genişliğinde sarı sırma ortası çuha olup üzerlerinde bir çapa ile Binbaşılarda bir, Kaymakamlarda iki, Miralaylarda üç sarı yıldız bulunmaktadır. Zabitanın omuzluklarının kenarlarında ince sarı sırma bulunur. Üzerlerinde bir çapa ile Kolağalarının üç, Yüzbaşılarda iki, Mülazımlarda bir sarı yıldız bulunduğu belirtilmiştir. Zabitanın sınıfları ise omuzluklardan fark edilebilir. Buna göre çuha kısımlarının renkleri farklıdır. Sınıf-ı Harb’ ten olanlar siyah, çarkçılar kırmızı, doktorlar koyu kırmızı, inşa zabitanının mavidir.

Üstlere Karşı Tavır ve Hareket

            Orduda disiplin her şeydir. Bu amaçla askerin hal ve hareketlerinin iyiye yöneltilmesi, disiplin altına alınması ve verilen bu eğitimlerin askerin görev sonrasında döneceği sivil yaşamına da aksettirilmesi için uğraş verilmiştir. Bu noktada askere hitap etme şekli, vücut davranışları ve diğer tavırların geliştirilmesinde mühim eğitimler uygulanmıştır. Bu bağlamda öncelikle Binbaşıya dek olan komuta zincirine yönelik hitap şekli anlatılmıştır. Rütbelerden sonra efendim kelimesinin ilave edilmesi -Yüzbaşı Efendi gibi- zorunlu tutulmuştur. Paşalar içinse Paşa Hazretleri denmesi önemlidir. Padişah için “Padişahımız Efendimiz Hazretleri” denmesi mutlaktır. Bir üstün sabah selamlaması yapmasına cevap olarak “Sabah şerifleriniz hayırlı olsun efendim” ya da “Merhaba Efendim” denmesi gerekmektedir. Bir asker ismiyle çağırılırsa “Efendim” ya da “Buyurun Efendim” şeklindeki hitap uygun görülmüştür. Bir üst askere soru sorduğunda vücut dili disipline girmelidir. Hazır ol vaziyet alınmalı ve sayıklamadan yüksek sesle cevap verilmelidir. Başın kesinlikle kıpırdatılmaması ve üstün yüzüne bakılması gerekmektedir. Asker kendisine sorulacak soruyu beklerken hazır ol vaziyette, üste altı adım uzaklıkta ve sessiz kalması gerekmektedir.

            Orduda iletişim her şeydir. Asker ve üstlerinin arasındaki ilişkiler hiyerarşik düzen dahilindedir ve asker üstüne bir şey sormak istediğinde o an orada daha üst rütbeli bir subay var ise önce daha üsttekinden müsaade alınmalıdır. Bir iş için üstün evine gidildiğinde hizmetçi nefer ile haber gönderilmelidir. Müsait duruma göre asker kabul edilir ve bu esnada askerin davranışlarına çok dikkat etmesi gerekmektedir. Asker kendisine haber gelene dek kapıda beklemeli, geliş sebebi sorulduğunda birkaç adım kadar üste yaklaşılmalı ve söylenmesi gereken mesaj iletilmelidir. Bu esnadan sonra gayet hafif bir şekilde geriye dönülerek dışarı çıkılmalı ve kapı kapatılmalıdır. Şayet hizmetçi yoksa kapıya yavaşça vurulur. İçeriden gelecek sese göre hareket edilir ve bu esnada ses gelmezse bir ton daha yüksek şekilde kapı tekrar çalınabilir. Tüm bunların yanı sıra talim eden askerlerin ve üstün arasından geçilmesi ile yine koşarak üstün yanından geçilmesi yasaktır. Bir üst kaputunu giymek istediğinde çağırılmak beklenmeksizin yarım edilmelidir. Bir üst elinden bir şey düşürürse askerin görür görmez derhal kaldırması gerekmektedir. Bir üst bir yerden girmek ya da çıkmak istiyorsa derhal kapısı açılıp kapatılmalıdır. Bir üst ile merdivenlerde denk gelinirse askerin kenara çekilmesi ve yol vermesi gerekmektedir. Bir üst kapıda, merdivende ya da herhangi bir dar alanda duruyorsa asker müsaade etmeli ya da askerin geçmesi gerekiyorsa müsaade istemelidir. Bir üst sigara içen askere bir şey söylerse asker buna karşı sigarasını sol avuç içerisine almalı, üstü konuştuğu müddetçe sol avucunda tutmalı ve kesinlikle içmemelidir. Bir üst ata bineceği zaman asker sağ el ile atın kayışından sol el ile zahmet kayışından tutarak aşağı doğru çekmeli ve binmek için uygun pozisyonu verdirmelidir. Birlikte yürüyüş esnasında asker ve üstün konumu önemlidir. Asker üstünden altı adım gerisine geçmeli eğer üstü bir şey sorarsa sol tarafının gerisine yarım adım yaklaşıp cevap vermelidir. Toplu vaziyeti bozmamak zorunludur. Asker üstünün izin verdiği ölçüde ve sırayla konuşmalıdır. Kargaşa yaratmamalıdır.

Askerin Sokakta Dikkat Etmesi Gereken Hal ve Hareketler

            Askerin aldığı eğitimi sivilde yaşayanlara uygulaması önemlidir. Asker için saygı her şeydir.             Öncelikle yürümesine dikkat etmelidir. Sağına soluna çok bakmamalı, başı önüne eğilmemiş olmalı ve sallanmayarak canlı bir biçimde doğru yürümelidir. Yürürken kimseye çarpmamaya ve rahatsız etmemeye gayret göstermelidir. Olası bir kaza ile çarpışma esnasında özür dilemelidir. Başkası askere çarpıyorsa önemli değil tarzında uygun kelimeler seçilerek cevap verilmelidir. Sokakta bir üste denk gelinirse yol verilmelidir. Ayrıca kadın, ihtiyar ve sakatlara da yol verilmesi zorunludur. Yolda yürürken kadınların gözlerinin içinde bakmak çok büyük terbiyesizlik ve namussuzluk olarak değerlendirilmektedir. Yolda yürürken kavgaya denk gelindiyse oradan derhal uzaklaşılmalı ve geçip gidilmelidir. Askeri kavga edenlerden birisi çağırırsa karışmayıp polis ya da jandarma çağırılmalıdır. Kavga ayırmak askerin vazifesi değildir. Dükkanların önünde toplanıp vitrinleri uzun süre izlemek saygısızlıktır. Sokak ortasında tanıdıklarla muhabbeti uzun tutmamak ve muhabbet esnasında yolu kapatmamak gereklidir. Aksi hali nezaketsizliktir. Birisiyle göz göze gelinirse sağ tarafa bakılmalıdır. Sokakta yürürken yemek yemek en büyük terbiyesizliktir. Yürürken ellerin pantolona sokulması en büyük ayıplardan birisi görülmektedir. Islık çalmak, şarkı söylemek, burun karıştırmak terbiye noksanlığının belirtisidir. Sokakta durduk yere koşulmaması gerekmekte; acil iş varsa hızlı adımlar kullanılmalıdır. Hava sıcak olduğunda kalpağı geriye giymek, boynuna mendil koymak ve yaka açmanın cezası vardır. Cami avlusunda taşlar üzerine oturmak askerin şerefini azaltan davranış olarak sayılmaktadır. El ele tutuşmak ve kol kola girmek yasaktır. Yolda bir şey bulunursa polis ya da jandarmaya teslim edilmelidir. Toplu yürümenin adabı vardır. İki ya da üç asker yan yana yürümelidir. Dört ve daha fazla askerin yürüyüşleri geriye doğru sıralanmalıdır. Yanında at bulunan asker kaldırımları kullanmamalıdır. Orta yoldan normal yürüyüş ile ilerlemelidir. Şehir içinde dört nala ata binmek yasaktır. Şayet acil bir durum var ise kimsenin olmadığı yerlerde ve yine dört nala olmayıp orta hızda gidilmelidir. Ata binmesini bilmeyen asker buna kalkışmamalıdır. Kendisini, başkasını ve atı yaralayabilir. At arabası sürerken kesinlikle işini düşünmeli, kimseye çarpmamaya gayret göstermeli, dalgın olmamalı, ayaklarını uzatıp kullanmamalı, sağ-sola bakmamalıdır. Arkadaşları ile konuşmak, kahkaha atmak ve çok hızlı konuşması da yasaktır.

Çeşitli Yerlerde Dikkat Edilmesi Gereken Kurallar

1. Tramvay

            Tramvaya durduğu zaman binilmelidir. Binilirken kalabalık varsa kimse itilmemelidir. Yer yoksa ayakta durulmamalıdır. Binildiği halde yer yoksa derhal memura söylenmeli, tramvay durdurulmalı ve inilmelidir. Bilet memurunun işini yavaşlatmamak için para hazır edilmeli, kolaylık sağlanmalı ve kabalık edilmemelidir. Bilet ya da para yok ise tramvay boşuna durdurulmamalı şayet binildiğinde para yetersiz ise inilmelidir. Alınan bilet yolculuk boyunca saklanmalı ve memurun görmek istediği vakit bilet gösterilmelidir. Tramvayda sağa-sola dönmeyerek, ayaklar aşağıda ve kimseyi rahatsız etmeden oturmak gerekmektedir. Bacağı bacak üstüne atmak yasaktır. Tramvay giderken inmek tehlikeli ve yasaktır. Tramvayda yemek ve içmek yasaktır.

2. Şimendüfer

            Toplu taşımanın en önemli araçlarından olan trenlere yönelik askerin dikkat etmesi gereken kurallar vardır. Bu kurallar sadece asker için değil toplumun tamamı içinde geçerli görülmektedir. Bu çatı altında tren gitmeye başladıktan sonra binmek ve inmek tehlikeli ve yasaktır. Cezai yaptırımı vardır. Tren bileti almak zorunludur. İstasyonlardaki görevlilerin yardımlarına ve bilgilendirmelerine ihtiyaç vardır. Yolculuğu sevk edecek olan bu kişilerin sözlerine harfiyen riayet edilmesi gerekmektedir. Aksi taktirde askerin başına istenmeyen işler açılabilir. Bilet alındıktan sonra yolculuk öncesinde ve sonrası atılmamalıdır. İstendiği taktirde gösterilmelidir. Bilet atılmış ya da kaybedilmiş ise kontrol esnasında bilet alınmamış olarak muamele edilmektedir. Tren yolculuğu esnasında şarkı söylemek, bağırmak ve işaretler de bulunmak yasaktır. Vagonlardaki eşyalar kişinin kendi malı gibi kullanılmalıdır. Temiz tutulmalıdır. Ayak uzatmak yasaktır. Pencere açmak müsaade istemeye tabidir. Giyime dikkat edilmelidir. İstasyonlarda göğüs açık, kalpak geriye atılmış ve ayakta terlik ile dolaşmak yasaktır. Olası bir üst ile denk gelme esnasında cezası kaçınılmazdır. Bu sebeple her an bir üst ile karşılaşılacak gibi giyime dikkat edilmelidir.

3. Vapur

            Şehir içi ve şehirler arası toplu taşımanın önemli bir aracı olan vapurlar, toplumun nezaket kurullarına uyması gereken önemli bir taşıtıdır. Askerin de azami suretle dikkat edeceği kurallar bulunmaktadır. Bu kurallar daha önce yazılan trende uyulması gereken kuralların tamamen aynısıdır.

4. Kahvehaneler

            Sosyalleşmenin yaşandığı en önemli merkezlerden birisi olan kahvehaneler de askerin dikkat etmesi gereken önemli nezaket kuralları bulunmaktadır. Bu kurallar şu şekildedir; Toplu vaziyette oturulmalıdır. Ayakları yanlardaki masalara sandalyelere dayamak, dirsekleri masa üzerine koyup yatar gibi oturmak, bağıra bağıra konuşmak, kahkaha ile gülmek, şakalaşmak ve uzak masalardakilerle konuşmak en büyük terbiyesizlik olarak görülmektedir. Kahveci yanından geçerken sessizce çağırılmalıdır. Eğer kahveci uzak ise çok sesli olmayacak şekilde masayı tıkırdatarak çağırmakta mümkündür. Kahvehaneyi pisletmek, dağıtmak ve tükürmek en büyük pislik olarak belirtilmiştir.

5. Lokanta

            Toplumun kaynaştığı önemli merkezlerden birisi hiç kuşkusuz lokantalardır. Bu merkezlerde dikkat edilmesi gerekli kurallara askerler de tabidir. Asker burada da kahvehanelerde olduğu gibi hal ve hareketlerine özen göstermelidir. Yemek yerken karşı masadakileri iğrendirmemelidir. Ağzını açmamalı, yediği etlerin kemiklerini yere atmamalı, yere tükürmemeli, çıkardıklarını gizlemeli, aceleyle yememeli, lokmaları sakin yemelidir. Aksi hali büyük terbiyesizlik olarak görülmektedir. Eğer yediği yemek yağlı veya az ise bu söylenmemelidir. Bu gibi bir durumda kalınırsa bir daha o lokantaya gitmemek kafidir. Lokanta sahibine daime siz şeklinde hitap edilmelidir. Sen demek ayıptır. Kötü muamele etmek terbiyesizliktir. Hizmetçilere de aynı şekilde kötü muamele edilmemelidir. Sokakta her zaman siz şeklinde hitap edilmelidir.

            İyi muamele görmek için her zaman her yerde iyi muamele edilmelidir.[1]

Sonuç

            Piyade Efrâd Dersleri’nin 6 numaralı dersinde bir askerin hal, hareket ve sorumluluklarının neler olduğu üzerinde durulmuştur. Görev esnasında ve gündelik yaşamında uygulaması gereken nezaket kuralları öğretilmiştir. Modern ordu yapılanmasının bir parçası olarak değerlendirilmesi gereken bu sürecin en önemli noktası önce insan olunması gerekliliği üzerinden ele alınmıştır. Türk askerine yakışır bir zihniyet ve davranış sergilemenin sonucunda karşılaşılması mümkün yıkıcı ve yine vatan/millet için yapıcı şartların akıl ve mantık çerçevesinde karşılanması amacı güdülmüştür. Bu eğitimler dik duruş sergilemek için önemli görülmüştür. Türk örf, adet ve geleneklerinin bir yansıması olarak birlik ve beraberlik duygusuyla hareket etmenin önemi ve en başta bunun sağlanması için gösterilen gayret Türk ordu sisteminin eğitim gücünü göstermesi açısından değerlidir. 


[1]Piyade Endaht Mektebi Müdür Muavini Kolağası Ahmed Ali, Berrî ve Bahrî Zâbitanın Alâmet-İ Fârikaları, Mâfevke Karşı Tavrı ve Hareket, Muhtelif Mahâllerde Sûret-İ Hareket, Ders No. 6, Dersaadet, Sene 1327.

Ayrıca Kontrol Et

Çanakkale Savaşı’ndan Günümüze Ulaşan Tek Gemi: HMS M33

Yazan: Onur KUŞKU Avrupa ana karasında başlayan Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) çok geçmeden geniş coğrafyalara …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.