PİYADE EFRÂD DERSLERİ. NO. 7 İLERİ KARAKOL, PİYADE KEŞİF KOLLARI, MANEVRA KAVAİDİ KONAK VE ORDUGÂH HİZMETİ, İAŞE, AĞIRLIKLARDA EFRADIN SURET-İ HAREKETİ

Buğra TERZİ*

Öz

Piyade efrad dersleri kapsamında karşımıza çıkan 6 numaralı ders kitapçığı, Piyâde Endâht Mehtebi Müdür Muavini Kolağası Ahmed Ali tarafından kaleme alınmıştır. Bu ders kitapçıklarının bütününde piyade efradına muharebe taktik ve manevraları ile başlarına gelebilecek her durum için soru cevap şeklinde ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Ahmed Ali’nin kaleme aldığı bu ders kitapçığında ise, cephe hattında ileri karakolların ve keşif kollarının özellikleri, ne surette tesis edilmeleri ve muharebeye tesiri, yapılacak manevranın ne surette yapılması gerektiği, askerin konaklama ve ordugâh tesisi ile konak vaziyetindeki vazifeleri, iaşe ve ağırlıklarda askerin ne surette hareket edeceği ile ilgili ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Bu kitapçık, 1329 [1913] tarihli olup orijinal nüshasından günümüz Türkçesi’ne çevrilerek değerlendirilmiştir.

Giriş

1329 [1913] tarihli olan bu kitapçık Balkan Harbi’nden sonra Osmanlı Ordusu’nda görülen talim ve terbiye zafiyetlerini gidermek amacıyla hazırlanan, ordudaki modernizasyonun eğitim alanındaki atılımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Askeri eğitim anlamında zafiyeti olan ordunun muharebelerde daha etkili olması amacıyla basılan bu kitapçıkları askere aktarmak ise çoğunlukla küçük birlik zabitlerinin vazifesi olmuştur. Bu bağlamda ordunun modern taktik ve manevralara hâkim olmasından bu zabitler sorumludur. Balkan Harbi’nde özellikle ordunun manevra ve harekât bazındaki zafiyetleri ile yetersiz ileri karakol ve keşif kolu bilgisi -ki buna eski subay kadroları da dahildir- Balkan Harbi yenilgisinin başlıca sebepleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda Balkan Harbi yenilgisinden dersler çıkarılarak yeni subay kadroları oluşturulmuştur. Yeni ve genç subaylar, askeri anlamda daha eğitimli ve asker yönetiminde daha modern ve gelenekselci olmayan bir yaklaşım sergilemişlerdir. Subayından efradına ordu içerisine sirayet etmiş geleneksel yöntemlerin muharebe alanında büyük facialara yol açması orduda büyük bir reformu beraberinde getirmiştir. Nitekim bu çabaların, Balkan Harbi ve hemen akabinde yaşanan I. Dünya Harbi karşılaştırıldığında meyvesini verdiği açıkça görülmektedir. Ordudaki bu eğitim reformu kapsamında hazırlanan bu kitapçık, muharebe alanında ve cephe hattı gerisinde efradın ne surette vaziyet alması gerektiği ve vazifesinin ne olduğu ile ilgili ayrıntılı bilgiler içermektedir.

İleri Karakol

İleri karakolların muharebe sahasındaki en temel vazifesi düşmanın baskın taarruzunu engellemektir. Bu karakollara ileri karakol denmesinin sebebi, cephe hattı ile düşman mevkii arasında tesis edilmeleridir. Bu karakollar muharebenin yoğunluğu ve mahiyetine göre büyük veya küçük karakollar şeklinde tesis edilebilir. İleri karakollar, düşmanın keşif kolları gibi ufak çaplı birliklerine karşı muharebeye girerek düşmanı defetmekle görevliyken büyük çaplı baskın taarruzlarına karşı esas cephe hattındaki kıtaatın muharebeye hazırlanması için düşmanla oyalama muharebesine girer. Bu ileri karakollardan çıkarılan keşf kollarıyla düşmanın vaziyeti daima tarassud altında tutulur. İleri karakoldaki bölükler cephe hattındaki kıtaattan tesis edilir ve mensup oldukları alay ve bölük numaralarını muhafaza ederler. İleri karakol bölüklerinin ileriye çıkardığı küçük karakollar, bölükleri dahilinde sağdan sola doğru numaralandırılır. Bu küçük karakollar da kendilerini muhafaza etmek için ileri hatta çifte nöbetçiler veya küçük zabit postaları çıkarırlar.

Soldan Sağa: Küçük Karakol Numro 3, Küçük Karakol Numro 2, Küçük Karakol Numro 1, Çifte Nöbetçi Numro 2, Küçük Zabit Postası Numro 1.

Bir küçük karakol kuvveti, bir mangadan bir takım kuvveti kadar olabilir. Bir küçük zabit postasında altı asker ile bir küçük subay bulunurken çifte nöbetçi postası iki askerden oluşur. Bu çifte nöbetçiler küçük karakollardaki askerlerle vardiyalı bir şekilde nöbet tutar. Bu çifte nöbetçiler kendi kıtalarının 400-500 metre önünde konuşlanır. Bu çifte nöbetçi mevzilerine herhangi bir taarruz olursa ileri karakol kıtaatının bu mevkie intikali yaklaşık dört dakika kadardır. Bu çifte nöbetçilerin birincil vazifesi düşman hareketini gözlemektir. Bu çifte nöbetçilerden birisi kayda değer bir hareket görülürse kıtasına gidip rapor verirken diğeri mevziini asla terk etmezken rapor veren asker raporunu verdikten sonra derhal nöbet mevziine geri döner. Bir diğer seçenek olarak kıtadan çıkarılan keşf kolu vasıtasıyla kıtaya raporlamalar olabilir. Çifte nöbetçilerin tarassud işini kesmeleri kesinlikle yasaktır. Tuvalet ihtiyaçlarını dahi gideremezler. Çok elzem durumlarda tuvalet ihtiyaçlarını giderseler bile bu esnada tarassuda devam etmek zorundadırlar. Bu nöbetçilerin kabalaklarıyla kulaklarını sarması yasaktır. Bunun sebebi düşmandan gelecek en ufak sesi dahi duymaları gerekmesidir. Çifte nöbetçiler gündüzün lüzumlu zabitan, keşf kolu ve haberci haricinde bölgede izinsiz bulunan her askeri vurma yetkisine sahiptir. Geceleyin çifte nöbetçi mevziine yaklaşanlara “Dur kimdir o!” diye seslenilir, bu iki defa daha tekrar edildikten sonra cevap alınamazsa derhal ateş açılır. Bunun yanında çifte nöbetçiler düşmanla göz teması kurduğunda kesinlikle ateş açmaz ve düşman faaliyetini tarassud eder. Ancak düşmanın keşif kolları çifte nöbetçi mevziine doğru hareket eder ve yakınlaşırsa ateş açılır. Düşman külliyatlı kuvvetle çifte nöbetçi mevziine doğru hareket ederse kıtaatı uyarmak amacıyla durmadan düşmana ateş eder ve nöbetçilerden biri kıtaata haber vermek üzere geri gelir, diğeri ateş etmeye devam eder. Çifte nöbetçi mevzii baskına uğrarsa her iki asker de düşmanla çatışır ve ana kıtaata doğru değil, kanatlara doğru geri çekilir. Böylece küçük karakolun ateş hattından çıkarak düşmanı başka bir yöne çeker. Çifte nöbetçiler araziyi ve arazide bulunan mevkiinin isimlerini veya numaralarını mutlaka çok iyi bilmelidir. Çifte nöbetçi mevziini terk eden askerin cezası ölümdür.

Keşf ve Devriye Kolları

Keşf kolu, düşmanın durumunu ve hareketini haber almak için düşman mevzilerine gönderilen küçük kıtalara denir. Devriye kolu ise emniyet zinciri dahilinde posta ve nöbetçiler ile tutulmayan yerleri tarassud etmek ve yan yana bulunan kıtalar arasında haberleşmeyi sağlar. Keşf ve devriye kollarının en az kuvveti bir subay, iki askerdir. Keşf kolları, postalar hattının ilerisindeki araziyi beller ve gerektiğinde bu arazide kılavuzluk eder. Keşf kollarının getirdiği raporlar oldukça önemlidir. Bu raporlar, üç kaideyle belirlenmiştir. Buna göre ilk kaide, en iyi rapor geç kalırsa hiçbir işe yaramaz. İkinci olarak keşf kolu, gördüğünü, işittiğini, zannettiğini ve ahaliden duyduğunu birbirinden ayırmalıdır. Son olarak yanlış verilen rapor, felaketlere yol açar. Bir keşf kolu askeri bu üç kaideyi iyi bilmelidir. Keşf kolu, düşmanın kuvvetini, sınıfını, yürüyüş istikametini ve mahiyetini tarassud edip raporlar. Bununla beraber arazi hakkında da raporlar verilir. Bu mahiyette keşf kolları; yolların, suların, meskun ve mezru mahallerin, ormanların, hendeklerin halini ve vaziyetlerini ve askeri ehemmiyetlerini raporlar. Keşf kolları kendi vazifesini bırakıp başka bir yere yardıma gidemez kendilerine hangi görev verildiyse onu yapmaya devam eder. Keşf kolu kumandanı aldığı emri koldaki tüm askerlere anlatır ve tek tek tekrar ettirir. Alınan emrin iyice anlaşıldığını teyit eder. Keşf kolları vazifelerini icra ederken çifte nöbetçilere vazifelerini söylerler ve ne tarafa doğru gideceklerini iyice anlatır. Çifte nöbetçiler de keşf koluna düşmanın durumu hakkında bilgi verir. Keşf kolları düşmana doğru ilerlerken araziyi muntazam şekilde kullanmalıdır. En ufak tümseği maharetle kullanarak keşf kolunun hareketi düşmana sezdirilmez. Keşf kolunun yürüyüş vaziyeti birkaç şekilde olabilir. Bunlar, otuz adam mesafe ile birbirinin gerisinde, biri önde ikisi arkada, ikisi önce biri arkada ya da bir hat üzerinde üçü de yan yana şeklindedir. Ancak her yürüyüş tarzında otuz adamlık mesafe korunur.

Bu yürüyüş düzenlerini keşf kolu kumandanı vazifeye ve araziye göre tayin eder ve askere uygulatır. Keşf kolunda düşman tarafından tespit olunmadığı takdirde koşmak yasaktır. Çünkü koşan asker etrafını tarassud edemez ve düşmana tespit olunur. Keşf kolu kumandanı tarassud ettiği ve raporlayacağı bilgiyi keşf kolundaki diğer askerlere de anlatır ve anlamalarını sağlar. Bunun sebebi, geri dönüşte ölmesi halinde raporun kıtaata ulaşmasıdır. Keşf kolu düşman mevziilerine giderken kullandığı yolu geri dönerken kullanmaz. Böylece daha geniş bir arazi taranmış olur. Bunun yanında eğer düşman keşf kolları ileri hareket yolunu tespit ettiyse dönüşte başka yol kullanmak pusu ihtimalini de ortadan kaldırır. Keşf kolları kıtaya dönerken edindikleri bilgileri yolda çifte nöbetçilere raporlar. Böylece çifte nöbetçiler tarassudunu bu bilgiler üzerinde yoğunlaştırır.

Keşf kolları vazifeleri esnasında düşman keşf kolu ile karşılaşırsa kendini göstermeden düşman keşf kolunu tarassud eder ve düşman keşf kolunun etrafından dolaşarak vazifesine devam eder. Çünkü keşf kolunun vazifesi muharebe değil tarassuddur. Ancak düşman keşf kolu ile tesadüf edilince ve düşmanın keşf kolu doğruca üzerlerine ilerliyorsa ateş mesafesinde ateş açılır. Keşf kolları vazifeleri sırasında düşmana rast gelir ve fark edilirse bu dikkatsizlik ve beceriksizlik olarak kabul edilir. Düşmanla çatışmaya giren keşf kolu kumandanı, dikkatsiz ve beceriksiz olarak addedilir. Ancak düşman keşf kolları ileri karakollara yaklaşıp hücuma hazırlanırsa keşf kolu ileri karakolu uyarmak için düşmana durmadan ateş eder. Keşf kollarında esas tarassudu daima kumandan yapar. Vereceği rapordan kendisi mesuldür. Düşman postaları görüldüğü takdirde keşf kolu raporlama için geri gider yahud bir asker vazifelendirilerek geri gönderilir. Keşf kolları düşman tarafından farkedilir ve sıkıştırılırsa küçük karakola doğru geri çekilir. Eğer düşman ileri karakollara doğru ilerliyorsa keşf kolu vazifesini bırakarak derhal durumu haber verir. Eğer düşman ileri karakol mevzilerine tehlikeli bir mesafede ise keşf kolu geri çekilmez ve derhal düşmana ateş açar. Bu sırada bir asker de geri koşarak durumu raporlar. Keşf kolu kumandanı Kuzey Yıldızını ve ayın durumunu iyi bir şekilde bilmelidir. Bu şekilde kaybolmaz ve karanlıkta dahi yolunu bulur.

Yukarıdan aşağıya: Kutub Yıldızı, Dübb-ı Ekber (Büyük Ayı Takımyıldızı), Dübb-ı Asgar (Küçük Ayı Takımyıldızı).

Manevra Kavaidi

Dost ve düşman tarafı kırmızı ve mavi şeklinde isimlendirilir. Manevra fişeği, karşı karşıya talimler yapıldığında 100 metre ve daha uzak mesafeden atılabilir. Daha kısa mesafeden ateş edilirse karşıdakine zarar verebilir, 15 metreden az mesafeden ateş edildiğinde ise öldürücü olabilir. Manevra fişeği ateşlemeden önce silahın bakımı muhakkak yapılmalıdır. Namlu içi temizlenmeden ateş edilmemelidir. Aksi takdirde hem silah hem de silahı atan asker zarar görebilir. Manevra fişeğinin ateşlenmesi sırasında namludan çıkan kıvılcımlar yangına sebep olabilir. Bu sebeple ateş sırasında bulunulan ortam doğru seçilmelidir. Manevra esnasında kati emir gelmedikçe ekili tarlalara girip zarar verilmez. Ekili tarlalara giren asker tarlaya zarar vereceği gibi verdiği zararı maddi olarak ödemekle yükümlüdür. Hatta ve hatta köylünün aç kalacağı derecede bir zarar olursa cezası hapistir. Bu sebeple bir manevra esnasında girilmesi yasak olan yerler, tepesine saman bağlanmış bir sırıkla işaretlenir. Bunun dışında bir manevrada asker; evler, dükkanlar, havaliler, bahçeler, mahsusen birleştirilmiş küçük korular, yeni dikilmiş ormanlar, ekilmiş tarlalar haricindeki her yere girebilir. Manevra esnasında karşı taraftan esir almak yahud üzerindeki raporlara el koymak yasaktır. Manevralarda piyadeler düz kırmızı, süvariler düz beyaz ve topçular da düz sarı renkli flamalarla gösterilir. Ağır topçunun flaması top sedası veren fişeklerdir. Telefatı gösteren flama ise ilgili sınıfın bayrağı üzerine siyah artı şeklinedir. Manevrada topçular, piyadeye ateş ederken kırmızı, süvariye ateş ederken beyaz flama gösterir. Bu birlik flamaları fırka kumandanı ve daha büyük kumandanların yanlarında bulunmalıdır. Padişahı simgeleyen flama ise düz kırmızı ve ortasında güneşi, güneşin de ortasında tuğra-yı hümayunu barındırır. Ordu karargahının flamasının üst ve alt tarafı kırmızı yanları ise beyazdır. Kolordu karargahının üst tarafının yarısı kırmızı altı beyaz olan bir flaması vardır. Fırka karargahının flaması ise üç köşelidir. Üst tarafının yarısıs kırmızı ve alt tarafı beyazdır.

Manevralarda hakemler tayin edilmelidir. Bu hakemler manevra sahasında bulunur ve belli olmaları için kollarına ve başlarına beyaz bezler sararlar. Ayrıca manevra sahasında Jandarmalar devriye atar. Bunlar ise boyunlarına astıkları ferahilerle belli olur.[1] Bu jandarma devriyeleri inzibatı sağlamak için görevlidir.

Konaklar

Konak, askerin kasabalarda, köylerde, kapalı mahallerde oturmasına denmektedir. Yürüyüş konağı ise yol üzerindeki köylere yerleşerek bir gece veya bir gece ile bir istirahat günü geçirilen konaklardır. İntizar konağı, düşmanın baskın icra etmesinden endişelenildiği zaman asker toplu şekilde silahları ellerinde teçhizatı üzerlerinde olarak konakladıkları yerlere denir. Kıta-i muntazıra, düşmanın yakınında bulunan her an bir muharebeye hazır olarak toplu halde bulundurulan kıtaya denir. Askerlerin konaklarda yatak veya yorgan isteme hakkı yoktur. Askere sadece kuru ot verilir ve asker bu otun üstünde kaputuyla yatmaya mecburdur. Askerin altına verilen bu ot, konak süresi uzun olursa sekiz günde bir değiştirilir. Konak esnasında asker evlerde konaklamaz. Konaktaki askerler ahırlara, samanlıklara ve diğer kapalı mahallere yerleştirilir. Konak sırasında askerler tüfeklerini kolay ulaşabilecekleri şekilde duvara çakılan çivilere asarlar. Ancak duvarda hal-i hazırda çivi yksa duvara çivi çakmak suretiyle zarar vermek kesinlikle yasaktır. Bu durumda silahlar uygun yerlere dayanır. Asker çantasını yastık suretiyle kullanır. Yemek pişirirken askerler kendi kaplarını kullanmak zorundadır. Konak sahibinden kap kacak talep etmek kesinlikle yasaktır. Ancak konak sahibinin inisiyatifiyle konak sahibinden kaplar alınır ise zarar veren asker bedelini ödemek zorundadır. Konak esnasında mumlar gece 03.00’e kadar yanar 03.00’te herkes yatar ve mum söndürülür. Askere üzerine yatması için verilen oy kesinlikle kuru olmalıdır. Aksi takdirde yaş otun kokusu şiddetli baş ağrısına sebep olur. Askerler konaklarından izinsiz ayrılamazlar. İzinsiz konağını terk eden asker firari sayılır.

Ordugâh Hizmeti

Ordugâh konaklara yerleşmeyip açıkta konaklamaya denir. Köy ordugâhı köyün yanındaki bahçelerde ya da birleştirilmiş avlularda kurulan konaklardır. Açık ordugâh, açık araziye kurulan konaktır. Çadırlı ordugâh çadırlı konaklara verilen isimdir. Ordugâhlar ordugâh kumandanının komutası altındadır.

Açık Ordugâh

Açık ordugâhta asker silahlarını çatar ve teçhizatlarını da silah çatılarının yanında veya gerisinde bulundurur. Silah çatılarının gerisinde teçhizat kullanılan mahalle yoklama mahalli denir. Silah başına emri verilince her asker teçhizatını alıp silah çatılarının başına gelir. İzinsiz ordugâh dışına giden asker firari olarak sayılır.

Çadırlı Ordugâh

Çadır kurmak için teorik bilgi verilmesine ihtiyaç yoktur. Askere uygulama şeklinde gösterilmesi yeterlidir. Silahlar hava iyiyse dışarıda çatılır değilse çadıra alınır. Çadıra alınan silahlara ağız kapakları takılı halde çadır direğinin etrafına dizilerek bir ip ile bağlamak en uygun surettir.

İaşe

Manevra esnasında askerin iaşesi, konak sahibi tarafından, beraberinde getirilen erzaktan, para ile ahaliden toplanarak veya ambarlardan getirtilerek sağlanabilir. Askerin iaşesi konak sahibi tarafından verilirse pişmiş yemek şeklinde verilir. Asker konak sahibi ne kadar yemek verirse o kadarını alabilir ancak verilen miktar da bir askerin günlük istihkakından daha az olmamalıdır. Askerin çantasında üç günlük yedek istihkak bulunmalıdır. Bu istihkak mutlaka çok elzem olunca kullanılır. Bu yedek istihkak zabit tarafından emir verilmeksizin asker tarafından tüketilemez. Eğer asker yedek istihkakını emir almaksızın tüketirse, silahını kaybetmiş ya da bir yere atmış gibi muamele görür ve başka yedek istihkak verilmez. Erzak ahaliden temin edilecekse parası mutlaka ödenmelidir. Düşman memleketlerinin ahalisine denk gelinirse onlara nezaket içerisinde davranılmalıdır ki düşmanlıkları ziyadeleşmesin.

Ağırlıklarda Askerin Hareket Tarzı

Ağırlıklara tabur kumandanları kumanda eder. Her bölük ağırlığında ilgili bölükten bir küçük zabit ile lüzumu kadar asker bulunmalıdır. Asker, ağırlıklarını taşıyan araba veya mekkarilerin yanında yürümekle yükümlüdür. Böylece ağırlıkların düşmesine yahud yüklerin devrilmesine dikkat eder. Bir beygire en fazla 100 kilogram yük yüklenir. Bir estere en fazla 130 kilogram yük yüklenir. İki beygirli bir at arabasına 500 kilograma kadar yük yüklenebilir. Yüklü hayvanlara veya arabalara askerin binmesi kesinlikle yasaktır. Ağırlığa memur askerler kendi çantalarını hayvanatın yük sınırı aşılmadıysa hayvanlara veya arabalara yükleyebilirler. Arabalara binmek ancak zabitin emriyle mümkündür. Hayvanlar hareketten 15 dakika evvel yüklenir ki boşuna yük altında bırakılmaz. Yarım saatten fazla mola verilirse hayvanların yükleri indirilir. Büyük molalarda ahırlarda hayvanların semerleri çıkarılır. Tekrar semer vurulacağı zaman hayvanın sırtı mutlaka tımar edilmelidir. Yola çıkmadan önce hayvanların bakımı mutlaka yapılır.

Sonuç

Piyade efrad dersleri kapsamında karşımıza çıkan 6 numaralı ders kitapçığı, oldukça ayrıntılı hazırlanmış ve içerisinde muharebe taktik ve manevraları ile başlarına gelebilecek her durum için soru cevap şeklinde ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Bununla beraber manevraların ne surette yapılacağı konak esnasında ve manevra esnasında nasıl davranılması gerektiği ile de ilgili bilgiler ayrıntılandırılmıştır. Bu bilgiler ışığında Osmanlı askeri eğitilmeye çalışılmıştır. Özellikle ileri karakolda keşf ve devriyelerde yapılması gerekenlerin uygulamaları, muharebe sahasında da Osmanlı ordusuna büyük katkı sağlamıştır. Özellikle Birinci Dünya Savaşı ve akabinde patlak veren Kurtuluş Savaşı’nda Türk askerinin bu alanlardaki mahareti gözler önüne serilmiştir. Askeri eğitimi yanında insani olarak ve nezaket kurallarını askere aşılamaya çalışan bu eğitim kitapçıkları şüphesiz ki Türk askerini birçok açıdan geliştirmiştir. Kendini her alanda geliştiren askerin muharebe sahasında daha aklı başında hareket etmesi muharebelerin kazanılmasında büyük rol oynamıştır.


* Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi, [email protected].

[1] Ferahi: Osmanlı döneminde polis ve inzibat görevlilerinin boyunlarına taktıkları, üstü yazılı, ayça biçiminde metal arma.

Ayrıca Kontrol Et

Çanakkale Savaşı’ndan Günümüze Ulaşan Tek Gemi: HMS M33

Yazan: Onur KUŞKU Avrupa ana karasında başlayan Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) çok geçmeden geniş coğrafyalara …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.