Yayına Hazırlayan: Yıldız Maden
Bölge, Çanakkale şehrinin Ege kıyısında bulunan Yeniköyü’nün güneyinde yer almaktadır. Daha önce yapılan araştırmalarda bölgenin ismi ‘Beşiktepe’ olarak adlandırılmıştır. Günümüzde bölge ‘Beşik- Sivritepe’ olarak bilinmektedir. Heinrich Schliemann tarafından 1879 yılında Troia savaşı kahramanlarının mezarının bulunması amacıyla gerçekleştirilen sondaj çalışmaları, istenilen neticeye ulaşmamıştır. Sondaj çalışmaları sırasında Schliemann’ın “çok eski” diye nitelendirdiği prehistorik çanak-çömlek kalıntıları bulunmuştur. Bu buluntular uzun süre Troas’ın (Troia Yöresi) en eski arkeolojik buluntuları olarak kabul edilmiştir. Beşik Koyu’nun; Troia’nın ve Akha donanmasının limanı olduğu düşünüldüğü için mimar Wilhelm Dörpfeld, Oscar Mey ve Martin Schede tarafından 1924’te koy içerisinde jeolojik çalışmalar yapılmış ve Schliemann’ın amaçladığı hedef doğrultusunda Beşik- Sivritepe’de ufak çapta kazılar yapılmıştır. İngiliz araştırmacı J. M. Cook ise antik kaynaklara dayanarak, Beşik-Sivritepe’nin Yunan ve Roma dönemi yazarlarının Akhilleus’un mezarı olarak kabul ettikleri yer olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre bugün Beşik-Yassıtepe olarak adlandırılan ve deniz kıyısında yer alan Beşik Burnu, kaynaklarda “Akhilleion” (Akhilleus’un Yeri) olarak bilinen yerleşime denk gelmektedir. Bu sebeple Cook, Beşik Koyu’nun Antik Çağ’da “Akhaların Limanı” olarak kabul gören yer olduğunu ileri sürmüştür.
1981’den itibaren Alman Arkeoloji Enstitüsü, Tübingen Üniversitesi, ve Alman Araştırma Derneği adına Menfred O. Korfmann önderliğinde, Beşik Körfezi’nin kuzeyindeki kazı çalışmaları yürütülmüştür. Kazılarda, Beşik-Yassıtepe’de küçük, müstahkem arkaik yerleşime dair kanıtlar bulunmuştur. Gerek Korfmann’ın yürüttüğü kazılarda ele geçirilen buluntular gerek koyda yapılan incelemeler yukarıdaki düşünceyle çelişmemektedir. Bütün sonuçlar Beşik Koyu’nda Troia için gelmiş olan gemilerin kullanabileceği bir liman olduğuna işaret etmektedir. Ayrıca Hellespont’u (Çanakkale Boğazı) geçmek isteyen gemiler, karşı yönden gelen rüzgar ve akıntılar sebebiyle bazen haftalarca bazen de aylarca bu koyda konaklamak zorunda kalıyorlardı. 1980’lerdeki yeni kazıların (1982-86’da Beşik-Yassıtepe; 1983, 1984, 1987’de Beşik-Sivritepe) amacı, Beşik-Sivritepe’deki prehistorik yerleşime ve Beşik- Yassıtepe’de Troia 1 dönemine ilişkin merak edilen soruları yanıtlamak olmuştur. Troia’da çözüme kavuşmamış sorunlar burada aydınlığa kavuşturmaya çalışılmıştır. İki denizin ve iki kıtanın arasında oldukça elverişli olan bu liman yeni araştırmaları ilginç bir duruma getirmiştir. Ayrıca kazılarda, Beşik-Yassıtepe’de Troia 1 yerleşimine ait olan mezarlığın arama çalışmaları esnasında (1984, 1985) raslantısal olarak, Geç Troia 4 dönemine ait ele geçirilmiştir.
“Troia Limanı” olarak bilinen Beşik Koyu, Hisarlık’ın 7 kilometre batısında bulunmaktadır. Koyun kuzeyinde üç kazı yerinde, 1982-87 yılları arasında arkeolojik araştırmalar yapılmıştır. Denize doğru uzanan kalker bir kayalık olan Beşik-Yassıtepe’de İlk Tunç Çağı (Prehistorik), Arkaik, Helenistik (Yunan) ve Bizans dönemlerine ait yerleşim kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Beşik Mezarlığın’da da M.Ö. 1300’lere ait mezarlar bulunmuştur. Beşik-Yassıtepe’nin yaklaşık 750 metre doğusunda, Helenistik bir tümülüs olan Beşik-Sivritepe’deyse, üstünde bu mezar anıtı bulunan Son Neolitik Çağ’a ait yerleşime dair bilgi edinmek amacıyla incelemeler yapılmıştır.
Beşik-Sivritepe
Yaklaşık 15 metre yüksekliğindeki tümülüs, genellikle Troia Savaşı kahramanlarının ve daha çok Akhilleus’un anıt mezarı olarak bilinmektedir. Antik Çağ’da da tümülüsün bu isimle tanındığı, Akhilleion (Akhilleus’un Yeri) yerleşimi ve bunun hemen yakınında bulunan Akhilleus’un gömülü olduğu tepeye ilişkin bilgi Strabon’dan öğrenilmektedir. Antik Çağ kahramanlarından Akhilleus için Makedon kral 3. Aleksandros (Büyük İskender) gibi hükümdarların kurbanlarını tepenin doğusunda sundukları düşünülmektedir. Tümülüs, kalker taşları ve killi toprak karışımı bir malzemeden kat kat yükselen oldukça iyi biçimde planlanmış bir yapıya sahiptir. Tepenin yamacı taşlarla kaplıdır. Anıtın, yapıldığı dönemde koni şeklinde beyaz taştan olması kıyıdan geçen gemilerin dikkatini çektiğini düşündürmektedir. Tümülüsü çevresi taşla kuvvetlendirilmiş, kuzeyde ve doğuda önündeki düz araziye uzanan bir sahanlık oluşturmuştur. Anıt yapılırken toprak tesviye edilmediğinden tümülüsün dolgu toprağında Geç Neolitik yerleşime ait oldukça fazla buluntu ortaya çıkarılmıştır. Araştırmanın ana hedefini oluşturan bu buluntuların Beşiktepe kültürüne ait olmadığı, yaklaşık tarihlemeyle Kumtepe ile aynı döneme denk geldiği anlaşılmaktadır. Karbon 14 verilerine göre sözü edilen buluntuları yaklaşık olarak Troia 1’den 1000 yıl öncesine tarihlendirilmesi şaşırtıcıdır.
Manfred Osman Korfmann’ın ölümünün ardından 2005 yılında Tübingen Üniversitesi, Tübingen Üniversitesi’nden Ernst Pernicka ve Peter Jablonka başkanlığında aynı ekiple kazılara devam etmiştir.
Kaynakça
M. Osman Korfmann, Troia Rüzgarı: Manfred Osman Korfmann’dan Seçme Makaleler, syf. 190-191, Çanakkale, 2012
https://www.troyexcavations.com/troia-hakkinda/?l=en