Cuma , Nisan 18 2025

Sestos Antik Kenti

Yazan: Yıldız Maden

Hellespont kıyısında, Abydos’un karşısında, rüzgâr ve akıntının avantajlı olduğu şimdiki Akbaş Limanı’na bakan tepenin üzerinde yükselen Sestos kenti, Antik Çağ’da birçok önemli olaya sahne olmuştur. Deniz seviyesinden 100 metre yükseklikte bulunan Sestos şehri hakkında Heredetos, boğazda bulunan en güçlü yer olarak tasvir emiştir. Şehrin avantajlı ve önemli konumu, Heredetos ve Strabon tarafından vurgulanmıştır. Strabon, Sestos kenti hakkında; “Sestos, Propontis’e doğru, Propontis’ten gelen akıntıların uzağında kurulmuştur. Bu nedenle Sestos’tan karşıya geçiş daha kolaydır. Önce kıyıdan Heros kulesine ulaştıktan sonra, akıntının yardımıyla karşıya geçilir. Fakat Abydos’tan karşıya geçecek olanlar, önce kıyı boyunca Sestos karşısındaki kuleye doğru aksi yönde sekiz stadia kadar çıkmaları ve geçişte akıntının şiddetini kırmak için eğik olarak seyir etmeleri gerekir.” ifadelerini kullanmıştır. Heredetos, Sestos şehri için Hellespont’daki  “en müstahkem yer” olarak tasvir etmiştir. Ayrıca Homeros da “Truva Atı” adlı kataloğunda şehirden söz etmiştir.

Şehir, Helenistik Çağ’da tahıl sevkiyatlarının korunması ve depolanması için kullanılmıştır. Sestos şehri konum avantajı sebebiyle Helenistik Çağ boyunca savunma merkezi olarak kullanılmıştır. Gelibolu Yarımadası, M.Ö. 8. yüzyıldan itibaren Yunanlı kolonistler tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanmıştır. M.Ö. 7. yüzyılda Lesbos Adası’ndan gelen Aioller, Sestos kentini ele geçirmişler ya da kurmuştur.

Pers Kralı I. Dairus, İskit seferi dönüşünde Gelibolu Yarımadası’ndaki bütün Atina şehirlerini ele geçirmiş ve yarımadanın tamamı Pers egemenliği altına girmiştir. Heredetos’un aktardığı bilgelere göre M.Ö. 5. yüzyılda Sestos halkı Aioller, Persler ve yandaşlarından oluşmuştur. Yarımada’daki Pers egemenliği M.Ö. 479 yılına kadar devam etmiştir. M.Ö. 479 baharında Pers kralı Kserkses ve ordusu, Abydos’tan Sestos’a yapmış oldukları yüzer köprüden geçerek Gelibolu Yarımadası üzerinden Yunanistan’a ulaşmıştır. Salamis Adası’nda aldıkları büyük yenilgiden sonra Persler, Gelibolu Yarımadası’ndaki egemenliklerini kaybetmiştir. Sestos şehri ve yarımadanın geri kalanı tekrardan Atinalıların egemenliği altına geçmiştir. Atina liderliğinde kurulmuş olan Attika-Delos birliğine Yarımada’daki bütün şehirlerin katılmasıyla Atina egemenliği daha da kuvvetlenmiştir.

M.Ö. 405 yılında, Yarımada’nın Lampsakos (bugünkü Lapseki) karşısında, Hellespontos kıyısında Aigospotamoi yakınlarında yapılan ve Spartalıların Atina donanmasını yok ettiği Peloponnesos Savaşı’nda sonrası Atinalılar bölgeyi terk etmiştir. Spartalılar Peloponnesos Savaşı sonrası Sestos’a yerleşimciler göndermiş ve bölgeyi savunma merkezi haline getirmiştir. Böylelikle savaş sonrası Atina’nın bölgedeki egemenliği son bulmuştur. M.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısı Gelibolu Yarımadası’nın hâkimiyeti, dönemsel olarak Sparta ve Atinalılara geçmiştir.

M.Ö. 387’de Pers Kralı ve Yunanlılar arasında imzalanan Kral Barışı anlaşması ile Avrupa’daki diğer şehirler gibi Sestos şehri de bağımsızlığını kazanmıştır. Şehrin bağımsızlığı uzun sürmemiş ve M.Ö.336’ da Persler, Traklar, paralı askerler ve Atinalıların yer aldığı mücadeleler yaşanmıştır. M.Ö. 353 yılında Atinalı General Khares Sestos’u işgal ederek şehirde bulunan bütün yetişkin erkekleri öldürmüş, geri kalanları ise köle olarak satmıştır.

Makedon Kral II. Philippos, M.Ö. 340 yılında Gelibolu Yarımadası ile beraber Trakya’yı ele geçirmiş ve egemenliği altına almıştır. II. Philippos, M.Ö.336 yılında Aigai’de muhafız birliğine mensup Pausanias adlı kişinin saldırısına uğrayıp ölmüştür ve yerine tarihte “Büyük” olarak anılan III. Aleksandros (İskender) geçmiştir.  III. Aleksandros, M.Ö. 334 yılında Asya seferine çıktığında ordusuyla birlikte Sestos’a gelmiştir. Ordusuyla birlikte Sestos’tan Abydos’a geçerek Anadolu üzerinden seferine devam etmiştir. Bu savaş sonrası Yunanistan’dan Hindistan’a kadar uzanan büyük bir imparatorluk kurmuştur. M.Ö. 323 yılında Babil’de ani ölümünden sonra imparatorluk generalleri arasında paylaşılmıştır. Trakya ve Gelibolu Yarımadası’nın sorumluluğu, Büyük İskender’in generallerinden biri olan Lysimakhos’a verilmiştir. Lysimakhos, burada Lysimakheia adında Bolayır merkezli şehir devletini kurmuştur. Böylelikle Yarımada, tarihinde ilk defa büyük bir güce sahip olmuştur.

Asya ve Avrupa arasında geçiş noktası olan şehir, birçok büyük gücün egemenliği altına girmiştir. Yarımada, Trakya üzerinden gelen barbar Galatlar (Keltler) tarafından saldırıya uğramış ve daha sonra Bergama Krallığı’nın egemenliğine geçmiştir. Bergama Krallığı’nın egemenliğinden sonra şehir, Roma hâkimiyetine girmiştir. Roma döneminde şehrin önemi nispeten azalmıştır. Şehrin batısında kurulan Coela, Roma’nın Hellespont’daki en önemli deniz üssü olmuş ve Sestos giderek önemini yitirmiştir. M.S. 4. ve 5. yüzyıllarda Trakya üzerinden gelen Got ve Hun akınları ve korsan saldırıları, şehir giderek zayıflatmış ve nüfusun azalmasına sebep olmuştur. Bölgede yaşanan şiddetli depremler sonucunda ise şehir tamamıyla terk edilmiştir.

M.S. 6. yüzyılda Bizans İmparatoru Justinianus tarafından Sestos şehrine boğazdan gelecek saldırılara karşı önlem almak için kale inşa edilmiştir. Şehirde Bizans döneminde inşa edilen kale kalıntısı haricinde diğer yapılar toprak altında kalmıştır.

Sestos’daki ilk arkeolojik çalışmalar, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi ve bölüm başkanı Prof. Dr. Reyhan Körpe tarafından 2012 yılında başlatılmıştır. Arkeolojik araştırmalar sonucunda yerleşim yerinin ilk defa M.Ö. 3. bin yıl içinde kurulduğu anlaşılmıştır. Tepenin kuzey ve kuzey-doğu eteklerinde oldukça fazla bulunan Erken Tunç Çağı dönemine ait çanak çömlek parçaları, en eski yerleşimin bu bölgeye ait olduğunu göstermektedir. Genç Tunç Çağ yerleşiminin klasik yerleşim alanına kadar genişlediği, bulunan seramik kalıntılarının dağılımına bakılarak tespit edilmiştir. Bu durum sadece Gelibolu Yarımadası’nın değil, Trakya bölgesinin en büyük prehistorik yerleşim yerlerinden biri olduğunu göstermektedir. Geç Tunç Çağı’ndaki yerleşim, Homeros’un sözünü ettiği Trak şehri olduğu düşünülmektedir. Bölgedeki bu yerleşim yeri Toria da dahil olmak üzere depremler ve istilalar sebebiyle hırpalanarak terk edilmiştir. 

Kazı çalışmalarına göre Sestos’un en parlak dönemleri, M.Ö. 4. ve 5. yüzyıllarda yaşanmıştır. Bu döneme ait bulunan seramiklerin fazla sayıda ve kaliteli olması buna işaret etmektedir. Sestos bu dönemde Thepompos ve Derkylidas’ın da bahsettiği üzere tüm şehir ve liman, kuvvetli surlarla çevrilerek korunmuştur. Surların şehri ne şekilde kuşattığı arazinin topografyasından anlaşılmaktadır. Şehrin surlarında kullanılan taşların devşirme olduğu bugün bile görülmektedir.  Ancak günümüzde bu surlara ait herhangi bir kalıntı bulunmamaktadır.

Kaynakça

Reyhan KÖRPE, 2016 Yılı Sestos ve Çevresi Arkeolojik Yüzey Araştırması, 39. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, Bursa, 22-26 Mayıs 2017, ss.1-40.

Reyhan KÖRPE, Çanakkale Boğazı’nın ve Gelibolu Yarımadası’nın En Büyük Kenti: Sestos, Çanakkale Troia, Sayı 25, Aralık 2019, ss.19-21.

Reyhan KÖRPE, Gelibolu Savaş Alanlarındaki Arkeolojik Kalıntılar: Bölgenin Eskiçağ Tarihi, Anafarta, Sayı 14, İlkbahar 2022.

Sarah B. POMEROY, Antik Yunan’ın Kısa Tarihi: Siyaset, Toplum ve Kültür, Çev. Oğuz Yarlıgaş, İstanbul: Alfa Yayınları, 2016.

http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus:text:1999.04.0064:entry=sestus-geo Erişim Tarihi: 7 Mayıs 2022

Ayrıca Kontrol Et

Alexandria Troas

Yayına Hazırlayan: Yıldız MADEN Alexandria Troas, III. Aleksandros (Büyük İskender)’un generallerinden Antigonos Monophthalmus tarafından Antigoneia …

1 Yorum

  1. Çok güzel bir yazı olmuş. Keyifle okudum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.