Cuma , Ocak 24 2025

Uzmanlar Cevaplıyor! – 4 – “Askeri Tarihçiliğin Filizlenmesi”

Askeri tarih çalışmaları kapsamında neredeyse her araştırmacının özümsemesi gereken eserlerden biri olan ve Clausewitz tarafından kaleme alınan “On War”; harbi, politikanın başka araçlarla devamı olarak tanımlamaktadır. Nitekim başka tanımlamalar yapılsa da günümüze kadar gelen süreci incelediğimizde politika ve harp arasındaki ilişki bize bu tanımın hala geçerliliğini koruduğunu göstermektedir. Harp yahut harpler; gerçekleştiği dönemi, coğrafyayı etkilemiş ve tarihin şekillenmesinde büyük pay sahibi olmuştur. Dolayısıyla tarihin içindeki harbin tarihi de önem kazanmış ve her toplum bir önceki harbi yahut harpleri tecrübe sayarak muhtemel olan harbe hazırlık yapmıştır. Harp Tarihi’nin doğuşunu çok kısa bir şekilde yukarıdaki gibi açıklamak mümkün. Fakat disiplin olarak henüz tam anlamıyla konumlandırılmamış; askeri tarih, harp tarihi, savaş çalışmaları, güvenlik bilimleri, askeri bilimler gibi kavramlarla literatürde çalışmalar sürdürülmektedir. Uluslararası literatürü incelediğimizde daha düzenli bir kavramsal platforma oturtularak bir disiplin haline geldiğini gördüğümüz askeri tarih çalışmalarının sivil ve askeri akademik zeminde kurumsallaştığını görüyoruz. Fakat ülkemiz tarihçiliğinde yeni yeni çalışmaların filizlendiğini ve hem popüler hem akademik anlamda ilginin arttığını söyleyebiliriz. Sizce bu Türk harp tarihçiliği açısından bir geç kalınmışlık mıdır? Değerlendirmeniz her ne ise bunu sebepleri ile birlikte açıklayabilir misiniz? Ve ülkemizde Askerî tarih çalışmalarının bugün ve yarınına dair ne söyleyebilirsiniz?

Savaş aslında sonucu şekillendiren parametrelerin bir kombinasyonu. Yani savaş sadece tetiği çekmekten ibaret değildir. Eğer savaş aynı zamanda bir stratejiler çatışması ise, tarafların stratejilerine ve askerî hedeflerine ulaşmalarına hizmet edecek tüm unsurlar sürecin bir parçası. Aynı şey savaş dışında kalan diplomatik evreler için de geçerli. Bugün için yaptığımız bu değerlendirmeyi geçmişe de taşıyabiliriz. Yani geçmişte olmuş bitmiş bir askerî olayı değerlendirirken sadece tarafların kuvvetlerini değil, kuvvet çarpanlarını da dikkate almamız gerekir. Bir örnek vermek gerekirse; Sakarya Meydan Muharebesi’nin tarihini yazarken sadece iki tarafın kuvvet dengesini dikkate almak, Yunanların muharebeyi kazanmasının imkânsız olduğu sonucuna götürür. Burada arazinin bitki örtüsünü, akarsu/su kaynağı gibi lojistik unsurları, jeolojik/jeomorfolojik yapının taraflara sağladığı üstünlükleri/dezavantajları, iklim etkisini dikkate alan ve bu parametrelerin üzerine inşa edilmiş bir savunma stratejisi vardır. Bu stratejinin başarılı uygulanması sonucunda tarihini anlattığımız Sakarya Meydan Muharebesi zaferle sonuçlanmıştır. Kısaca; coğrafyası bilinmeyen bir harbin tarihi eksiktir. Tarihine vakıf olmadığınız bir harbin coğrafyası ise boştur. Burada söz konusu harp olduğunda tarih ve coğrafyanın içiçe geçtiğini, bütünleştiğini görüyoruz. Bunlar dikkate alındığında, evet, bütüncül harp tarihi çalışmaları açısından ülkemizde maalesef geç kalınmıştır.

Ayrıca Kontrol Et

KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARTMAK: ÇANAKKALE’DE ÇOCUKLAR DA MI SAVAŞTI!

Tarih biliminin çocuklara yönelik aktarımının nasıl olması gerektiğine dair özellikle pedagojik açıdan ve diğer sosyal …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.