Salı , Ekim 15 2024

Cevat Paşa (1871-1938)

(ORGENERAL ÇOBANLI)

Asıl adı İsmail Cevat’tır. Askeri sicil numarası 1307–P.4’tür. 14 Eylül 1871’de İstanbul’da Sultanahmet’te doğmuştur. Aslen Malatya Arapgirlidir. Annesi, Emine Hanım ve babası, eski Osmanlı Erkân-ı Harbiye reislerinden (Genelkurmay Başkanı) Müşir (Mareşal) Mehmet Şakir Paşa’dır. Eşi, Hâdiye Hanım’dır. Hasan Feridun ve Ayşe Faika adlarında iki çocuğu olmuştur.

Cevat Paşa, İstanbul’da sıbyan mektebinden sonra Mekteb-i Sultânî’ye (Galatasaray Lisesi) giderek ortaöğrenimini tamamladı. Aile mesleği olan askerliğe ilgi duyarak Haziran 1888’de Harbiye’ye (Harp Okulu) girdi. 1891’de Harp Okulu dereceyle bitirerek Mülâzım-ı Sânî (Teğmen) rütbesiyle Erkân-ı Harbiye Mektebi’ne (Harp Akademisi) devam hakkı kazandı. 1892’de Mülâzım-ı Evvel (Üsteğmen) oldu. 20 Mart 1894’te Harp Akademisi’ni birincilikle bitirdi ve Erkân-ı Harp (Kurmay) Yüzbaşısı olarak mezun oldu.

22 Şubat 1894’ten başlayarak 1909 yılına kadar Yaveran-ı Hazreti Şehriyari (Padişah Yaveri) olarak Maiyet-i Seniye Erkân-ı Harbiyesi’nde (Saray Kurmaylığı) görev aldı. 17 Kasım 1894’te Kolağası (Önyüzbaşı) oldu ve depremde zarar gören askerî binaların onarımı görevini yürüttü. 13 Mayıs 1895’te Binbaşılığa yükseldi. Ağustos 1895’te Fransız ordusu manevralarına katılmak üzere Paris’te bulundu. 27 Ocak 1898’de Yarbay (Kaymakam) rütbesine yükseldi. 6 Şubat 1899’da Bulgaristan’da görevlendirilen babası Şakir Paşa’nın maiyetinde görev aldı. 30 Nisan 1899’da Lahey’de toplanan Silahsızlanma Konferansı’na katıldı. 17 Ocak 1900’de Miralay (Albay) ve 4 Aralık 1901’de Mirliva (Tuğgeneral) rütbelerine terfi etti. 2 Ağustos 1904’te Hamidiye-Hicaz Demiryolu’nun Şam’dan Maan’a ulaşması ithafına düzenlenen törene katıldı. 1905 yılında Edirne’nin tahkimi için Tophane-i Âmire emrinde görevlendirilen kurulda yer aldı. 25 Aralık 1906’da Ferik (Korgeneral) rütbesine yükseldi. 4 Nisan 1907’de yeni örgütlenmenin hızlıca tertibi için dört aylığına 2. Ordu emrine tayin edildi ve tatbikatlar, manevralar, konferanslar düzenledi. Sonrasında İstanbul’a geri döndü.

31 Mart Vakası sırasında 1. Ordu’ya bağlı 2. Fırka (Tümen) Komutanı olarak görev yaptı. Tasfiye-i Rütbe Kanunu gereğince Ağustos 1909’da rütbesi Yarbaylığa indirildi. 28 Ağustos 1909’da Harp Akademisi Komutanlığı’na atandı. 29 Eylül 1910’da yeniden Miralay (Albay) oldu. Temmuz 1910’da Alman ordusu manevralarına katılmak üzere Berlin’e gitti. 15 Ocak 1911’de 1. Ordu Müfettişliği Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne (Kurmay Başkanlığı) atandı. 4 Mayıs 1911’de İngiltere Kralı’nın taç giyme törenine katılmak üzere Veliaht Yusuf İzzettin Efendi refakatinde Londra’ya gitti. 27 Temmuz 1912’den başlayarak kısa bir süre Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaset-i Saniyesi Vekâleti (Genelkurmay II. Başkan Vekili) görevini yürüttü. 29 Eylül 1912’de Trakya’da Şark Ordusu Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne (Doğu Ordusu Kurmay Başkanı) ve sonra Çatalca Ordusu Topçu Komutanlığı Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne (Kurmay Başkanlığı) tayin edildi. 4 Şubat 1913’te 9. Fırka (Tümen) Komutanlığı’na atandı ve fırkasıyla beraber Balkan Harbi’ne katıldı. 5 Haziran 1913’te Bulgaristan hududunun belirlenmesiyle ilgilenen Osmanlı-Bulgar sınır komisyonunda başkanlık yaptı. 6 Ocak 1914’te tekrar 9. Tümen Komutanlığı’na atandı.

10 Ağustos 1914’te Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki Komutanlığı’na atandı. 29 Kasım 1914’te Tümgeneralliğe terfi etti. Boğazdaki tahkimatı elindeki kısıtlı imkânlara rağmen oldukça güçlendirdi. Tabyaları elden geçirip mevcut bataryalara yenilerini ekleyerek tüm istihkâmı muharebeye hazır hale getirdi. Atıl kalan tahkimatı da değerlendirdi ve her türlü vasıtadan faydalanılmasını sağladı. Hazırladığı plan ve yaptığı düzenlemelerle son derece dayanıklı bir savunma sistemi oluşturdu. 1915 yılı başlarında gerçekleşen Çanakkale Boğaz Muharebeleri’ni yönetti. O sırada 19. Tümen Komutanı olan Yarbay Mustafa Kemal Bey (Atatürk) ile birlikte gözlem ve çalışmalarda bulundu. Nusret Mayın Gemisi’ne verdiği “7-8 Mart 1915 gecesi 26 adet mayını kıyıya paralel şekilde düşman donanmasının manevra bölgesi ve tabya ile bataryalarımızın kör noktası olan Erenköy Koyu’na dökmek” şeklindeki emriyle savaşın gidişatını değiştirdi. 18 Mart 1915’te Müttefik Donanması’nın dönemin yenilmez armadası olan güçlü filosuyla ve büyük bir özgüvenle gerçekleştirdiği kati taarruzu püskürterek onları ağır bir bozguna uğrattı ve İtilaf güçlerine İstanbul’a giden yolu kapattı. Bu başarısından ötürü “18 Mart Kahramanı” unvanıyla anılmaya başladı. Cevat Paşa, boğazı mağlup ve perişan halde terk etmekte olan düşman donanmasını seyrederken düşüncelerini “Gittiler… Geçemediler… Geçemeyecekler…” şeklindeki sözüyle belirtmiştir.

Zaferden sonra rehavete kapılmadı ve olası bir diğer taarruzu karşılamaya yönelik hazırlıklara ve tamir işlerine devam etti. İlerleyen günlerde düşmanın karadan bir harekâta kalkışabileceği öngörüsüyle savunma planları hazırladı. Sonrasında 9 Ekim 1915’te Seddülbahir’deki 14. Kolordu Komutanlığı’na atandı ve bu göreviyle Çanakkale Kara Muharebeleri’ne katıldı. 6’ncı ve 14’üncü Kolordulardan oluşan Güney Grubu Komutanlığı da kendisine verildi. Müttefiklerin yine ağır bir yenilgi sonucu Gelibolu yarımadasını tahliyesi sonrasında Cevat Paşa, 11 Ocak 1916’da Çanakkale Grubu Komutanı oldu. Müttefik Kuvvetler, donanmayla gerçekleştirdikleri harekâtın Cevat Paşa komutasındaki Türk tarafının güçlü direnişi karşısında başarısız sonuçlanması yüzünden Çanakkale Cephesi’nde kara muharebeleri odaklı yeni bir müşterek harekât yoluna başvurmak zorunda kalmışlardı. Fakat bu girişim de onlar için yenilgiyle sonuçlandı.

Cevat Paşa, 18 Kasım 1916’da 15’inci Kolordu Komutanlığı’na atandı ve kolordusuyla birlikte Galiçya Cephesi’nde görev aldı. Bu cephedeki muharebeler, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu topraklarında gerçekleşti. Osmanlı İmparatorluğu, müttefiklerine yardım amacıyla bölgeye birlik sevkiyatında bulundu. Galiçya’ya Türk genel karargâhı tarafından özellikle tecrübeli ve yetenekli birlikler seçilerek gönderilmişti. Cevat Paşa, emrindeki bu kuvvetlerle beraber Rus kuvvetlerine karşı son derece başarılı muharebeler yürüttü ve müttefik Alman Güney Ordusu’na fevkalade yardımcı oldu. Şubat 1917’de Alman İmparatoru Kayzer II. Wilhelm, Galiçya Cephesi’ne ziyarette bulunduğunda Türk birliklerinin başarılarını ve kahramanlıklarını överek yararlılık gösterenlere nişanlar verdi. Sonrasında Cevat Paşa’yı yemeğe alıkoydu ve ona iltifatlarda bulundu. Sofradakilere Cevat Paşa’nın hayatında iki kez general olma zevkini tattığı için aralarındaki en mutlu kişi olduğunu söyleyerek latife etti.

Cevat Paşa, 19 Ağustos 1917’de tekrar 14’üncü Kolordu Komutanı oldu. 8 Kasım 1917’de 8. Ordu Komutanlığı’na atandı. 24 Kasım 1917’de vekâleten 2. Ordu Komutanlığı görevini yürüttü. 2 Aralık 1917’de yeniden 8. Ordu Komutanlığı’na atandı ve bu göreviyle Sina-Filistin Cephesi’nde Yıldırım Ordular Grubu bünyesinde Mirliva Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ile beraber faaliyet gösterdi. Fakat Cevat Paşa komutayı devraldığında ordu hâlihazırda ciddi kayıplar vererek erimiş haldeydi ve elde kalan az sayıdaki birlik de muharebe azmini kaybetmiş durumdaydı. Yine de Cevat Paşa ve diğer ordu komutanları ile subaylar ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Gerçekleşen muharebeler sonucunda 8. Ordu cephesi yarıldı ve yok olacak vaziyete geldi. Sonrasında Cevat Paşa İstanbul’a döndü.

28 Temmuz 1918’de Ferik (Korgeneral) rütbesine yükseldi. 3 Kasım 1918’de Karargâh-ı Umumi Riyaseti’ne (Genel Karargâh Başkanlığı) atandı. 19 Aralık 1918’de Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı / günümüzde Milli Savunma Bakanı) oldu. 14 Mayıs 1919’da Erkân-ı Harbiye Umumiye Dairesi Riyaseti’ne (Genelkurmay Başkanlığı) tayin edildi. 9 Ekim 1919’da istifa etti fakat yeniden göreve getirildi. Bu sıralarda Ferik (Korgeneral) Fevzi Paşa (Çakmak) ile birkaç kez görev değişimi yaptılar. Yine bu devir işleminin yapılacağı bir sırada Fevzi, Mustafa Kemal ve Cevat Paşalar bir araya gelerek uzun müzakereler sonucunda Fevzi Paşa’nın “Üçlü Misak” adını verdiği kararları aldılar. Bu mutabakat, Milli Mücadele’yi başlatmaya ve desteklemeye yönelik eylemlerin tatbikini içeriyordu. Cevat Paşa, Anadolu Hareketi’ni destekleyici tavırlar sergilemesi, İngilizlerin isteklerine karşı gelmesi ve bazı subayları İtilaf temsilcilerine karşı koruması sebebiyle Müttefikler nazarında dikkat çeken ve uzaklaştırılması gereken isimlerden biri haline gelmişti. İtilaf Devletleri temsilcileri, Cevat Paşa’yı, otoritelerini hiçe sayma hususunda başlıca akıl veren kişilerden biri olarak görüyor ve dolayısıyla kendisini rahat bırakmıyorlardı. Hükümete baskı yaparak görevden alınmasını istiyorlardı. Cevat Paşa, Anadolu’da önemli görevlere Kuvâ-yı Milliye hareketini destekleyen subayların atanmasını sağlıyor, birlik sevkinde bulunuyor ve cephane kaçırılmasına göz yumuyordu. Mirliva Mustafa Kemal Paşa’nın (Atatürk) 9. Ordu Müfettişliği’ne geniş yetkilerle atanmasını desteklemiş, hatta Paşa Samsun yoluna çıkmadan önce Sadrazam Damat Ferit ile birlikte yapılan bir görüşmede yetkileri konusunda güvence vererek rahatça ayrılabilmesini sağlamıştı. Atatürk’ün anlatımına göre, bu olay sonrasında Mustafa Kemal ve Cevat Paşalar, Teşvikiye sokaklarından geçerken saklamaya gerek duymadıkları bir sevinçle ağabey-kardeş gibi kol kola söyleşiyorlardı. Cevat Paşa, görev başında bulunduğu süre boyunca Mustafa Kemal Paşa ile şifreli konuşmalar gerçekleştirdi. Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a çağrılmasının arka planında tutuklanması girişimleri planlanırken Cevat Paşa uyarılarda bulunmuştu. Aralarındaki bu samimi arkadaşlık ömürlerinin sonuna kadar devam etmiştir.

Cevat Paşa, 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgali sırasında İngilizler tarafından tutuklandı. 1915 yılında kazandığı büyük zaferin yıl dönümünde, 18 Mart 1920’de işgale karşı gelen diğer askeri ve siyasi yetkililerle birlikte Malta’ya sürüldü. 2773 numaralı sürgün olarak kayıtlara geçti. Sıkıntılı bir sürgün süreci geçirdi. İngilizler tarafından “Müttefiklere karşı silahlı direniş örgütlemek” suçuyla yargılandı. Sevr Anlaşması sonrasında İngiliz Yüksek Komiserliği tarafından belirlenen bazı isimlerin bırakılmasına karar verildi. Fakat Cevat Paşa, yurda dönüşü, Anadolu Hareketi’ne katılma olasılığı bulunduğu için askerî açıdan tehlikeli görülen isimler arasındaydı ve adada kalmaya devam etti. Sonrasında Malta tutsaklarının İngiliz tutuklularıyla değiştirilerek iade edilmesi konusunda görüşmeler neticelendi. Cevat Paşa da 31 Ekim 1921’de İnebolu limanına inerek yurda geri döndü. Vakit kaybetmeden Anadolu’ya geçti ve Mareşal Mustafa Kemal Paşa ile görüştü. 9 Şubat 1922’de El-Cezire Cephesi Komutanlığı’na atandı. Böylece en başından beri destek olduğu fakat sürgün sebebiyle uzakta kaldığı Milli Mücadele hareketiyle kurtulan yeni ve güçlü devletin ordusunda kıymetli bir komutan olarak tekrar aktif görev almış oldu. 29 Ağustos 1923’te Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile taltif edildi. Cevat Paşa, Kurtuluş Savaşı’na katılan en yaşlı ve kıdemli komutanlarımızdandır.

21 Ekim 1923’te 3. Ordu Müfettişliği’ne tayin edildi. Aynı zamanda II. Dönem Elaziz Mebusluğu (Elazığ Milletvekilliği) görevini de yürüttü. 31 Ekim 1924’te Ordu Komutanlığı görevine son verildi ve milletvekilliğine devam etti. 25 Aralık 1924’te Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine askerlik ile milletvekilliği arasında seçim yaparak Elazığ Milletvekilliği’nden istifa etti ve Askerî Şûra üyeliğine atandı. Paşa, siyasetle uğraşmaya pek ilgili değildi. O, daha çok, vazifelerini en iyi şekilde yerine getirme odaklı hareket ederdi. 7 Ocak 1925’te Musul sorunu için ve 28 Kasım 1925’te Irak hududu meselesi için Cemiyet-i Akvam’da (Milletler Cemiyeti) görevlendirilen heyetlerde Askerî Müşavir olarak bulundu. Cevat Paşa, çok iyi derecede Almanca ve Fransızca bilgisine ek olarak İngilizce de bildiği için çeşitli yurtdışı görevlerinde ve komisyonlarda çokça yer almıştır.

30 Ağustos 1926’da Birinci Ferik (Orgeneral) rütbesine terfi etti. 28 Nisan 1927’de İstanbul Erkân Divan-ı Harp Riyaseti’ne (Generaller Askeri Mahkemesi Başkanlığı) atandı. 12 Mart 1928’de Cenevre’de toplanan Tehdit-i Teslihat Konferansı’nda (Silahların Azaltılması) delegelik yaptı. 2 Eylül 1934’te ek görev olarak Tetkik Merci Encümeni Reisliği’ne atandı. Aynı yıl içinde çıkan soyadı kanunu ile “Çobanlı” soyadını aldı. 14 Eylül 1935’te Askerî Şûra Üyesi iken yaş haddinden dolayı askerlikten emekli oldu.

Cevat Paşa, 13 Mart 1938’de İstanbul’daki evinde sabah saatlerinde vefat etti. Ertesi gün kalabalık bir halk kitlesinin katılım gösterdiği askeri törenle Erenköy’deki Sahrayı Cedid Mezarlığı’na eşi Hâdiye Hanım’ın yanına defnedildi. 6 Kasım 1981’de çıkan 2549 sayılı Kanun ile İstiklal Savaşı’nda en az tümen komutanlığı yapmış olan ve politik özelliklere uyan önemli askeri ve siyasi şahsiyetlerinin bulunacağı bir Devlet Mezarlığı yapılmasına karar verildi. Cevat Paşa’nın naaşı, bu kapsamda, Sahrayı Cedid Mezarlığı’ndan alınarak Ankara’ya taşındı ve 26 Eylül 1988’de düzenlenen törenle Atatürk Orman Çiftliği arazisi içinde yer alan Devlet Mezarlığı’na defnedildi.

Katıldığı savaşlar ve yerine getirdiği görevlerde Osmanlı, Alman, Avusturya-Macaristan, Bulgar ve İspanya devletlerince çeşitli nişan ve madalyalarla taltif edilmiş ve son olarak da TBMM tarafından İstiklâl Madalyası ile ödüllendirilmiştir.

Cevat Paşa, babacan tavırları, otoriter ve kararlı yapısı, neşeli halleri, tatlı ve yumuşak mizacı, merhametli, çalışkan, uyumlu, olgun, ileri görüşlü, cömert ve yüksek ahlaklı kişiliği ile çevresindeki herkes tarafından sevilen, takdir edilen ve saygı duyulan bir kişi olmuştur. Özellikle astlarına karşı sergilediği cesaretlendirici, cana yakın, korumacı ve nüktedan halleriyle bilinmektedir. Askerlerine “benim kahraman çocuklarım, fedakâr evlatlarım” şeklinde hitap ederdi; kendini ön plana çıkarmadan onların kahramanlıklarını ve başarılarını vurgulardı. Hayatı cephelerde geçmiş; ateş hattında ve zor şartlar altında korkmadan, usanmadan vazifesini sürdürmeye devam etmiş ve silah arkadaşlarına daima örnek olmuştur. Orduyu gençleştirmek, saraya bağlılığa göre hızlıca yükselmiş olan liyakatsiz subaylardan arındırmak ve yeni usulleri yerleştirmek amacıyla İttihat ve Terakki hükümetinin ön ayak olduğu kanun sebebiyle rütbesi düşürüldüğünde gocunmayarak birçok meslektaşının aksine görevine sarılıp, yenilikleri destekleyip aynı şevkle çalışmaya devam etmesi ve vazifelerini yerine getirmesi de takdire şayandır. Gerek yabancı dil, gerek genel kültür bilgisi ve gerekse de askerlik alanındaki yeteneğiyle daima dikkat çekmiştir. Eğitime çok önem vermiş, görev aldığı bazı yerlerde okullar yaptırmıştır. Bunların yanısıra ülkemizin çeşitli yerlerinde yaptırdığı cami, çeşme ve yetimhane gibi yapılar da mevcuttur. Mezunu olduğu Galatasaray Lisesi’nin ve kulübünün etkinlikleriyle yakından ilgilenmiştir. Sağlığına özen göstermiş, içki ve sigara kullanmamıştır. Yaşamı boyunca aşırılıktan uzak durmuş, vazifesi dışındaki zamanını kitaplarıyla meşgul olarak geçirmiştir. Paşa’nın özenle oluşturduğu kütüphanesi, notları ve hatıraları Mondros Mütarekesi (Ateşkes Anlaşması) döneminde İtalyanlarca evi işgal edildiği sırada çıkan yangında yok olmuştur. Paşamızın değerli düşüncelerinden ve anılarından bu ölçüde faydalanamamak literatür için önemli bir kayıp olsa da çeşitli mülakatları ve vazife arkadaşlarının aktardığı bilgiler mevcuttur.

Cevat Çobanlı Paşa, kurtuluşa ve milletine olan inancını ve azmini daima diri tutmuş, yaşamının her evresinde vazifelerini layıkıyla yerine getirerek memleketin bekâsı ve selameti uğruna emek vermiştir. Vatanperver uğraşlarıyla ve örnek kişiliğiyle şanlı tarihimize ismini altın harflerle yazdırmayı başarmıştır.

KAYNAKÇA

Ahmet Yurttakal, 18 Mart Kahramanı Cevat Paşa, Çanakkale Belediyesi, Çanakkale, 2019

Ahmet Yurttakal, Cevat Çobanlı Paşa: Çanakkale Kahramanı, Malatya Kitaplığı, İstanbul, 2014

Hülya Toker ve Nurcan Aslan, Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri c.1, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2009

Nusret Baycan, Orgeneral Cevat Çobanlı, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi c.7 s.368-389, 1991

Nurdan Baş, Orgeneral Cevat Çobanlı’nın Askeri ve Siyasi Faaliyetleri, Gazi Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013

Selçuk Osmanoğlu, Orgeneral Cevat Çobanlı’nın Askeri Faaliyetleri, Marmara Üniversitesi, Doktora Tezi, İstanbul, 2020

Türk İstiklâl Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1989

Hatice Özlem Özhan, Çanakkale Cephesi’nde Cevat Paşa (Çobanlı), Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 1. Dil ve Kültür Çalışmaları Öğrenci Sempozyumu, Kayseri

Milli Mücadele Komutanları / Cevat Çobanlı – Orgeneral, ata.msb.gov.tr

Ayrıca Kontrol Et

ÇANAKKALE MERKEZ HASTANESİ’NİN BOMBALANMASI

Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN Her savaşta olduğu gibi cephede bir tarafın öldürmeye çalışması ve cephe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.