Salı , Şubat 11 2025

Çanakkale Cephesi’nde Bir Ajan

Hazırlayan: Göktuğ KÜÇÜKÇOBAN

Savaş organizasyonlarında istihbarat ve casusluk faaliyetleri, düşmanı alt edebilmek için kritik bir unsurdur. Bu faaliyetlerin Çanakkale Harbi’nde de etkin bir şekilde yürütüldüğünü söylemek mümkündür. Özellikle İngiliz Gizli Servisi’nin istihbarat ve casusluk faaliyetlerinde, Rum ve Ermeni göçmenler önemli bir rol üstlenmiştir. İngilizler, gayrimüslimlerin hazırladıkları raporlar sayesinde Türk askeri hakkında detaylı bilgilere ulaşmıştır. Gayrimüslimlerin dışında Türk muhbirlerin de İngiliz Gizli Servisi’ne bilgi aktardığı bilinmektedir.[1]

İstihbarat faaliyetlerinin başka bir versiyonu ise cephe içerisine farklı kılıklarda casus göndermektir. İngiliz Gizli Servisi’nin bu yöntemi, Çanakkale Cephesi’nde kullandığı rivayet edilmektedir. Bu kişilerin kimi zaman derviş kimi zaman farklı kılıklarda bölgeye gönderilip, Türk askeri hakkında bilgiler aktardığı söylenmektedir. Bu örneklerin bir yenisi de İngiliz John Edwards’ın, İngiliz Gizli Servisi tarafından cepheye dilenci kılığında gönderilişinin hikâyesi…

Resmi İngiliz casusluk dairesinin (Entelijans Service) Müdürlerinden biri odasında yalnız başına oturuyordu. Kapısı şiddetle vuruldu ve içeriye üstü başı berbat, şaşkın halli bir adam girdi.

Bu, kimdi? Ne istiyordu ve ne isteyebilirdi? Bir bakışta müdür hükmünü verdi. Zile bastı ve dilenci kıyafetli adamın kapı dışarı atılmasını emretti. Aynı zamanda, daire içine böyle bir adamın sokulmuş olmasından dolayı da nöbetçileri şiddetle azarladı.

Hademeler adamı çalyaka ettiler, sürüklemeye başladılar. Bu sırada daireden içeri Yüzbaşı Lawrence giriyordu. (Bu Lawrence, mütareke senelerinde İngiliz zabıtasının İstanbul şefliğini yapan Miralay Maxwell’in muavinidir.)

Vaziyeti gördü, kısa bir işaret yaptı. Dilenci kıyafetli adam az sonra odasından içeri giriyordu. Yüzbaşı Lawrence sordu:

  • Burada ne arıyorsunuz? Entelijans Servis bürolarının herkese açık bir kahvehane olmadığını bilmiyor musunuz?

Sefil adam, muhatabının ciddiyeti, vaziyetin nezaketi karşısında gayrı ihtiyari selâm vaziyeti aldı. Fakat şu garip cevabı vermekten de çekinmedi:

  • John Edwards için her şey mümkündür.

Bu cüretkâr sözler, Yüzbaşı Lawrence’in hoşuna gitti, güldü.

Bu gülüş, meçhul ziyaretçinin cesaretini arttırdı ve şu vak’ayı anlattı:

  • Ben, dedi, Londra’nın en sefil mahallesi olan Whitechapel’de doğdum. Müşterisinin ekseriyeti Çinli ve Zencilerden mürekkep bir otel işletiyorum. Birkaç zamandan beri zabıta otelime musallat oldu. İddia ediyor ki otelimde gizlice kadınlar arasında boks maçları tertip edilmekte ve bir takım zevk düşkünü adamlara seyreltilmektedir. Hayatımdan bıktım. İstiyorum ki Londra’dan ayrılayım, hüviyetimi kaybedeyim ve yepyeni bir adam olayım!

Bir insan tezkiye edilmiş olsa, bundan daha berbat bir hayat sahibi olamazdı.

Yüzbaşı Lawrence hem bunu hem de insanların bazen ne sefil derecelere düşebildiklerini düşünüyordu. Dalgın dalgın sordu:

  • Demek memleketinize hizmet etmek istiyorsunuz?
  • Evet
  • Size her emredilen şeyi yapmaya razı mısınız?
  • Evet Sir.
  • Alâ! Şu İncil üzerine yemin et bakalım.
  • Yemin ediyorum.
  • Öyle ise bugünden itibaren Türkçe öğreneceksin.

Entelijans Servis’in şimdilik senden istediği budur.

Ve aynı gün, John Edwards A.T 80 işareti ile Londra civarında Devonshire’deki casus mektebine kaydedilmişti. İki gün sonra ise Whitechapel polis merkezi, madam Edwards’e bir tezkere göndererek kocasının sokakta ölü bulunduğunu, cenazesinin de belediye tarafından teçhiz ve tekfin edilerek gömdürüldüğünü bildiriyordu.

Entelijans Servisin A.T 80 numaralı memuru iki sene müddetle Devonshire casus mektebinde kaldı, büyük bir inat ile her gün birkaç saat Türkçeye çalıştı şimdi sıra Türkçe lisanının pratik kısmını öğrenmeye gelmişti. İstanbul’a hareket etmesi bildirildi.

John Edwards’ın Beyoğlu’nda bulunduğu müddet zarfında ne gibi vazifeler gördüğü maalesef meçhuldür. Fakat büyük harp patlak verdiği zaman bu adamın izine Çanakkale’de tesadüf ediliyor.

Filhakika John Edwards 1915 senesinde Çanakkale’ye asker çıkarıldığı zaman İngiliz İhraç Kuvvetleri Kumandanlığı’nın emri altında bulunuyordu. Vaziyet nazikti. Çünkü Türk ağır topçusu, İtilâf Devletleri donanmasına bir hayli zarar vermiş, bir zırhlı, iki Fransız kruvazörü birkaç saat içinde Çanakkale’nin mavi suları arasında kaybolup gitmişti. İngiliz amirali, Türk hatlarına kadar erişebilecek bir memura lüzum gösterdi. Bu memurun vazifesi, düşman ileri hatlarının vaziyetini mümkün olduğu kadar tespit edecek, ağır topçunun yuvalarını anlayacaktı.

Bu vazife, tehlikelerle dolu idi ve büyük bir cüret gösterilmesini istiyordu. Bu işi John Edwards üzerine aldı.

Karanlık bir gece, küçük bir Avigo A.T. 80 numaralı İngiliz casusunu Gelibolu kıyılarında karaya çıkardı. A.T. 80 dilenci kıyafetinde idi. Yerde sürünerek Türk ileri siperlerine kadar sokuldu. Fakat aksi bir tesadüf neticesi olarak bir keşif kolu ile karşılaşmıştı. Türk müfrezesi John Edwards’ı yakaladı, derhal kurşuna dizmeye hazırlandı.

Fakat Entelijans Servis’in memuru çok açıkgöz bir adamdı. O derece mükemmel bir Müslüman dilenci rolü oynamaya muvaffak oldu ki müfreze kumandanı herifi serbest bıraktı ve bu suretle sahte dilenci bir ay müddetle Gelibolu civarında dolaştı, ağır topların yerlerini tespit etti. Sonra yine bir gece, sözleşilmiş olan saatte kendisini Türk sahillerine bırakan küçük bir harp gemisine mülâki oldu. Fakat İtilaf gemisinin şüpheli surette sahilde dolaşması Türk topçusunun nazarı dikkatini celp etmişti. Küçük gemi müthiş bir mermi yağmuruna tutuldu. Bu sırada John Edwards da kulağından yaralandı. Fakat hayatını kurtarmaya muvaffak oldu.

Bu hadise, onu bir kulaktan etmişti. Fakat verdiği rapor sayesinde, Boğaz’ı müdafaa eden Türk istihkâmlarından üçü de susturulmuştu. Whitechapel’in serseri, uslanmaz serkeşi, şimdi emeline muvaffak olmuş, başka bir adam olmak hususunda dileğini yerine getirmiş ve harp meydanında çavuşluğa terfi ettirilmişti.

R. Boucard[2]


[1] Mehmet Kıbıl, Anafarta Dergisi, Sayı:9 (2020 Kış), s.77-82.

[2] Son Posta Gazetesi, 2 Aralık 1932, s.1-8.

Ayrıca Kontrol Et

ÇANAKKALE MERKEZ HASTANESİ’NİN BOMBALANMASI

Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN Her savaşta olduğu gibi cephede bir tarafın öldürmeye çalışması ve cephe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.