Özet
1909 yılından itibaren Mekteb-i Harbiye Talimi Muallimi Binbaşı Ahmed Ali tarafından 8 derslik piyade efrad dersleri verilmiştir. Bu derslerden 3 numaralı dersin çevirisi çalışmanın içeriğini oluşturmaktadır. Çalışmada, yeryüzü hakkındaki ilk bilgiler, hangi kıtaların olduğu, Osmanlı Devleti’nin tarihi, askerliğin tanımı, efradın görevi ve uyması gereken kurallar, sancağın önemi, efradın üstüne karşı davranışları, kurallara uyulmadığı takdirde alınan cezalar ve bunların içerikleri incelenirken aynı zamanda efradın hangi davranışlarda mükâfatlandırılacağı açıklanmıştır.
Giriş
Asker, askerlik görevi dışında bulunduğu bölge ve çevresi hakkında dil, din, etnik köken bilgisi edinmek zorundadır. Buna göre Osmanlı Devleti’nin jeopolitik konumu ve önemi hakkında detaylı bilgilendirmeler içeren ilk bilgiler kısmı ile başlayan 3 Numaralı Piyade Efrad dersi; Dünya’da kullanımda olan Takvim çeşitlerini, yeryüzündeki kıtalar ve Osmanlı çevresindeki diğer ülkelerin tematik nüfus kıyaslamalarını anlatmaktadır. İlerleyen Osmanlı Tarihi bölümünde ise, Kayı boyuna mensup olunduğu bilgisi aktarılmış ve daha sonra Süleyman Şah, Ertuğrul Bey ve Osmanlı Beyliğinin kuruluş yeri olan Söğüt’e uzanan yolculuk anlatılmıştır. Osmanlı Devleti’nin inşa süreci ve Bursa’nın ilk payitaht olması hakkında bilgiler verilmiş ve kuruluşu Orhan Gazi döneminde olan Yeniçerilerden ayrıntılı olarak bahsedilmiştir. Dersin devamında Türklerin Rumeli’ye geçişi, Edirne’nin alınmasıyla ikinci payitaht olmasına dair bilgiler verilmiş ve daha sonra da İstanbul’un alınmasıyla birlikte 20. Yüzyıl’a kadar geçirilen süreç aktarılmıştır. Askerlik başlığı altında; din ve devletin muhafazası için padişahın kullanacağı bir silah olan ordunun gerekliliği anlatılmıştır. Bir devletin askersiz olamayacağı, asker olmazsa vatanın düşman eline geçeceği, rahatça oturamayıp rahatça uyunamayacağı anlatılmış ve ardından askerlikle ilgili diğer konulara geçilmiştir. Sadakat, ceza ve mükâfat hakkında detaylı bilgiler ile efradın bilgilendirilmesi sağlanmıştır.
İlk Bilgiler
Piyade efrad derslerinin üç numaralı çevirisinde ilk olarak dünyanın şekli hakkında bilgi verildikten sonra Avrupa, Asya, Afrika, Amerika ve Avustralya kıtalarına değinilmiştir. Bu kıtaların özellikleri, içerisinde hangi devletlerin yer aldığı Osmanlı Devleti üzerinden incelenmiştir. Bu bağlamda Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarında toprakları bulunan Osmanlı Devleti üzerinden kıtalar hakkında ayrıntılı bilgiler verilmiştir. Derslerde Avrupa kıtası ele alınırken Osmanlı Devleti’nin buradaki toprağının Rumeli olarak adlandırıldığı, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya, Rusya ve İspanya gibi büyük devletlerin; Bulgar, Sırp, Karadağ, Yunan ve Romanya gibi küçük hükümetlerin Avrupa kıtasında yer aldığı belirtilmiştir. Osmanlı Devleti’nin Rumeli toprağında yaşayan halklar incelenirken Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Putperest yoğunluğu karşılaştırılmış, Rumeli’de bulunan küçük hükümetlerin coğrafi konumları hakkında bilgiler verilmiştir. Örneğin Arnavutluk’un Rumeli’nin batısında, Bulgaristan’ın ise kuzeydoğusunda yer aldığı, Sırbistan’ın Arnavutluk’un kuzeyinde, Karadağ ve Avusturya’nın Arnavutluk’un kuzeybatısında, Yunanistan’ın Rumeli’nin güneyinde olduğu belirtilmiştir. Bunun yanı sıra bölgedeki halk nüfusu, yeryüzündeki Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve Putperest dağılımları askerlere bilgi amaçlı aktarılmıştır. Böylece dersi alan efrad yeryüzünde 300 milyon Müslüman, 475 milyon Hristiyan, 9 milyon Yahudi ve 850 milyon Putperestin yaşadığını öğrenmiştir. Osmanlı Devleti’nin Rumeli toprağı hakkında da sayısal veriler aktarılmış; Karadağ ve Osmanlı ahalisinin karşılaştırılması yapılmış, Bulgaristan’da 650.000 Müslüman’ın yaşadığı bilgisi verilmiştir. Osmanlı Devleti’nin topraklarının bulunduğu ikinci kıta olan Asya kıtasından ise Anadolu olarak bahsedilmiştir. Burada yer alan hükümetlere bakıldığında Anadolu’nun güneyinde bulunan Sırbistan’dan, doğusunda Rusya sınırında yer alan Kürdistan’dan ve Asya’nın ortasında bulunan Türkistan’dan bahsedilirken Afrika kıtasında ise devletin sahip olduğu Trablusgarp’tan bahsedilmiştir.
Yeryüzündeki kıtalar Osmanlı Devleti’nin sahip olduğu topraklara göre değerlendirildikten sonra hicri ve miladi tarihlerin başlangıcı incelenmiştir. Buna göre genellikle Müslümanların kullandığı hicri tarihin, Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicret etmesiyle başlamasının ve üzerinden 1330 sene geçmesinin, Hristiyanlar tarafından kullanılan miladi tarihin ise Hz. Ayşe’nin doğumu ile başlamasının ve üzerinden 1912 sene geçmesinin bilgisi verildikten sonra ilk bilgiler dersi sonlandırılmıştır.
Osmanlı Tarihi
Efrada verilen derslerden biri de Osmanlı Tarihi olmuş, bu bağlamda Osmanlı Devleti’nin atasının Türkler olduğu, Türklerin Asya’nın ortasında yaşadığı ve Kayı boyuna mensup olduğu gibi temel bilgiler verilmiştir. Osmanlı Türklerinin Anadolu’ya gelmesine sebep olan Cengiz Han hakkında bilgiler verilmiş, zalim ve saldırgan yapısından dolayı kabilelerin kaçmaya başladığı, böylelikle Türklerin de Anadolu’ya geldiği efrada aktarılmıştır. Anadolu’ya geçen Türkler yedi sene sonra memleketlerine dönmek isteseler de reisleri Süleyman Şah’ın Fırat Nehri’ni geçerken boğulması üzerine vazgeçtikleri, Süleyman Şah’ın Türk mezarı denilen yere gömüldüğü hakkında bilgiler verilmeye devam edilmiştir. Bu olaydan sonra Türklerin ikiye ayrıldığı, bir kısmının yollarına devam ettiği bir kısmının da Süleyman Şah’ın oğlu Ertuğrul Bey maiyetinde Erzurum’a daha sonra da Konya taraflarına geçtikleri anlatılmıştır. Bu bilgilerin ardından Ertuğrul Bey’in Konya’daki faaliyetleri hakkında bilgiler verilmiş, Selçuklu ve Tatar orduları arasında yaşanan muharebede Ertuğrul Bey’in Selçuk ordusuna yardım etmesi, mükafat olarak Söğüt ile Domaniç’in verilmesi ve böylelikle Ertuğrul Bey’in Söğüt kasabasına yerleşmesinden bahsedilmiştir.
Ertuğrul Bey’in vefatı ile birlikte yerine oğlu ve aynı zamanda Osmanlı Devleti’nin temellerini oluşturan Osman Gazi’nin geçmesiyle Osmanlı tarihine geçiş yapılmış, Osman Gazi hakkında bilgiler verildikten sonra, Rumlar’dan Karacahisar’ın alınmasıyla Selçuklu padişahı tarafından beylik verilmesi üzerinde durulmuştur. Osman Gazi’nin Bey olması ile birlikte Selçuklu Devleti ayrı ayrı padişahlığa ayrılmış, Osman Bey’in de padişahlığını ilan etmesiyle Osmanlı Devleti kurulmuştur. Soru cevap şeklinde devam eden derslerde Osmanlı Devleti’nin hicri tarihe göre kurulma senesi olan 699 senesi, kuruluşun üzerinden geçen 629 sene, Osman Gazi’nin Rumlar’dan en son almak istediği Bursa şehrinden bahsedilmiş ve vefatıyla birlikte oğlu Orhan Gazi dönemine geçilerek dersler devam etmiştir. Bu dönemde Orhan Gazi’nin Bursa’yı alarak Osmanlı Devleti’nin ilk payitahtı olması hakkında bilgiler verilmiş ve kuruluşu Orhan Gazi döneminde olan Yeniçerilerden ayrıntılı olarak bahsedilmiştir. Bu bağlamda Yeniçeriler hakkında dünyanın en güzel askeri oldukları, az zamanda Osmanlı Devleti’ni cihangir yapmaları ve daha sonra itaatsizliğe başlamaları yüzünden kaybedilen topraklar anlatılmıştır. Aynı zamanda Yeniçeri ordusunun kimlerden oluştuğu efrada sorulmuş, Hristiyan çocuklarının alınarak terbiye edildikleri ve devletin kuruluşunda yarar sağladıkları cevabı alınmıştır.
Dersin devamında Türklerin Rumeli’ye geçişi, Edirne’nin alınmasıyla ikinci payitaht olmasına dair bilgiler verilmiş, Rumeli’deki halklarla ilişkilere değinilmiştir. Buna göre Türklerin Rumeli’de Arnavutlar ile birleşerek Rumeli’yi zapt ettiği, Türkler ve Arnavutların birbirinden ayrılamayacağı, ayrılırlarsa memleketlerini kaybedecekleri, Rumeli’nin en temiz ve cesur halkı olduklarının bilgisi verilmiştir. Devamında Osmanlı Devleti’nin Anadolu’da Araplar ve Kürtler ile birleştiği; Hz. Muhammed’in mensup olduğu Arap kavminin İslamiyet ile birlikte 40-50 senelik süre zarfında doğudan batıya dünyayı fethederek bugünkü medeniyetin esasını kurdukları, Kürtlerin de Anadolu’nun en cesur ve temiz halkı oldukları anlatılmıştır. Bu bilgilerin ardından İstanbul’un fethi konusuna geçilmiş, İstanbul’u kimin fethettiği, padişahların şu an nerede oturduğu ve Osmanlı Devleti’nin payitahtı neresidir gibi sorular sorulmuştur. Fatih Sultan Mehmed döneminde de Yeniçeriler konusuna ağırlık verilmiş, Yeniçeri ordusunun her zaman galip gelmesi birbirlerini kardeş gibi sevmelerine ve itaat duygularına bağlanmış, Yeniçerilerin itaatli ve terbiyeli kaldıkları süre zarfında şimdiki memleketin üç dört misli büyüklüğünde olduğu aktarılmıştır. Bu toprakların kaybedilme sebebi ise Yeniçeriler arasına karışan münafıklara bağlanmış, böylece Yeniçerilerin ahlakının bozulduğu, padişaha isyan ettikleri, itaatsizliğe başladıkları ve her muharebede mağlup oldukları, sonuç olarak da II. Mahmut zamanında kaldırıldığı anlatılmıştır. Yeniçerilerin ardından askerlerin terbiyesi hakkında bilgiler verilmiş, askerin hükümete karşı isyan etmemesi gerektiği, ahalinin askerlerin babası olduğu ve olası bir isyanda ahali tarafından cezalandırıldıkları anlatılmıştır. Buna örnek olarak 31 Mart olayı gösterilmiş, ahalinin isyan eden askerlerden adam öldürenleri idam ettikleri, isyan edenleri kabahatlerine göre senelerce zindana kapattıkları, bir kısmının da Rumeli’ye gönderilip üç sene yol yaptırılarak cezalandırıldıkları anlatılmıştır. Bu bilgilerin ardından Osmanlı padişahları hakkında kısa bilgiler verilmiş, Osman Gazi’nin evladından şimdiye kadar 34 padişah geldiği, II. Abdülhamid haricinde Osmanlı padişahlarının iyi oldukları, vatanlarını sevdikleri, milletin refahı için rahatlarından ve uykularından feda ettikleri söylenmiştir. Dönemin padişahı olan V. Mehmed Reşad hakkında da efrada sorular sorulmuş, şehzade ve veliaht kavramları açıklandıktan sonra Osmanlı Tarihi dersi sonlandırılmıştır.
Askerlik
Dersin girişinde askerin tanımı yapılarak din ve devletin muhafazası için padişahın kullanacağı bir silah olarak açıklanmış, Müslüman ve Hristiyan 20 yaşına giren her gencin asker olacağı belirtilmiştir. Bedel-i Nakdi verenlerin askerlikten muaf olacağı, buradan gelen parayla silah ve cephane alınarak devletin muhafazasına hizmet edildiği, ulema ve şeyhlerin de yine askerlikten muaf olduklarının bilgisi verilmiştir. Efrada asker elbisesi giyen kişilerin memleketin en şerefli ve itibarlı adamları oldukları, hem kendilerinin hem de taşıdıkları elbisenin namus ve haysiyetini korumakla görevli oldukları anlatılmıştır. Bu derste aynı zamanda din, devlet, vatan ve hükümet kavramlarının açıklamaları yapılmış, vatanımızı neden sevmemiz gerektiği üzerine sorular sorulmuştur. Efrada sorulan askerliğin dince muhterem olup olmadığı sorusuna, Hz. Muhammed’in sanat ve mesleğinin askerlik olduğu ve İslam’ın Başkumandanı olmasından dolayı muhteremdir cevabı verilmiştir. Din ve devlet yolunda yapılan askerlik Allah’a ibadet olarak görülmüş, sevabının daha fazla olduğu, Allah’ın ne büyük ödülü muharebelerde şehit olanlara vereceği anlatılmıştır. Bir devletin askersiz olamayacağı, asker olmazsa vatanın düşman eline geçeceği, rahatça oturamayıp rahatça uyunamayacağı anlatılmış ve ardından askerlikle ilgili diğer konulara geçilmiştir. Efrada resmi tahlifin açıklaması yapılmış, padişaha ve vatana sadakatle hizmet edeceklerine dair sancak huzurunda yemin etmek olduğu söylenmiştir. Sancak huzurunda yemin etmenin aynı zamanda Allah’a karşı etmiş oldukları yemini hatırlayarak saadetlerini arttırması için yapıldığının bilgisi de efrada verilmiştir. Derslerde sancak konusu üzerine ayrıntılı sorular sorulmuş, sancağın padişahın vekili olduğu, askerin daima ve özellikle zor zamanlarda sancağı görerek padişaha ve vatana karşı görevlerini hatırlamak, sancak altında toplanmak ve öldükten sonra sancağa sarılmak için sancağın verildiği anlatılmıştır. Aynı zamanda sancağın vatanın korunmasında canlarını feda eden binlerce arkadaşlarını hatırlatması gerektiği ve sancağı düşmana teslim etmenin en büyük namussuzluk olduğu belirtilmiş, ardından da askerlik ile ilgili ders sonlandırılmıştır.
Askerî Görevin Esasları
Efrada verilen bu derste askerin kime yahut kimlere karşı vazifesi olduğu üzerinde durulmuş; padişaha, vatana, üstüne, arkadaşına, nefs ve vicdanına, altında bulunan efrada, mesleğine karşı görevli olduğu anlatılmıştır. Aynı zamanda efrad padişaha ve vatana karşı sadakat göstermeli, savaşa hazırlanmalı, cesaret ve mertlik göstererek görevlerini yerine getirmelidir. Sadakat nedir sorusuna karşılık efrad; padişah ve devlet yolunda kanının son damlasına kadar hizmet etmeli, iyi ve kötü durumlar karşısında da sadakat göstermeli, fedakarlıkta bulunmalı, padişahın emaneti olan her şeyi canları pahasına muhafaza etmelidir cevabını vermiştir. Dersin devamında savaşa hazırlık konusunda bilgiler verilmiş, savaşmak için gerekli olan hususları öğrenmek, savaş esnasında meydana gelecek zorluklara, yorgunluklara tahammül etmek ve vücudu buna alıştırmak üzerinde durulmuştur. Savaş esnasında yaşanabilecek zorluklar hakkında da efrada ayrıntılı bilgiler verilmiş, yazın veya kışın uzun yürüyüşlerin yapılacağı, günlerce uykusuz kalınacağı, açıkta ve soğukta yatmakla beraber günlerce aç ve susuz kalabilecekleri anlatılmıştır. Efradın zorluklara alışmasını sağlamak için askerlikte bu konulara dair talimlerin verildiği ve böylece vücudun yaşanacak zorluklara alışacağı belirtilmiştir. Efradın manevi gücünü arttırmak amaçlı cesaret ve mertlik kavramlarının tanımları yapılmış, bir efradın düşmanın silah sesinden korkmaması, hizmet yolunda ölmekten çekinmemesi, efradın öldürmek için var olduğu anlatılmıştır.
Derslerde işlenen bir başka konu da efradın üst rütbeli komutana nasıl davranması gerektiği olmuş ve ayrıntılı sorular sorularak açıklamalar yapılmıştır. Bu bağlamda efrad üstüne karşı severek itaat etmeli, emirleri can-ı gönülden yapmalı, verilen emri zamanında yerine getirmeli, eğer emri uygulaması gecikir ise üstüne mazeretini bildirmesi gerekir. Ancak efrad usulsüz zannettiği bir emir ile karşılaşırsa daha üst rütbeli komutanına haber verir ve namusa dokunan emirleri yerine getirmez. Namusa dokunan emirler incelenecek olursa hırsızlık, adam vurmak veya öldürmek, arıza çıkaracak emirler olarak sıralanır. Efrad böyle bir durumla karşılaştığı sırada üst rütbeli komutanına terbiyesini bozmayarak yine hazır ol vaziyetinde bulunarak “efendim bendenizi af ediniz” şeklinde cevap vermelidir. Efrad üstü tarafından haksız bir muameleye uğrarsa yahut hoşuna gitmeyecek bir emir ile karşılaşırsa sebebini soramaz ve cevap veremez. Efrad komutanından aldığı emri başka bir komutana soramaz, bu durum askerlikte terbiyesizlik olarak adlandırılmıştır. Efradın üstüne nasıl davranması gerektiği hakkında bilgiler verildikten sonra efradın üstleri hakkında bilgiler verilmiş; ordu ve bahriye zabıtaları, küçük zabıtalar, onbaşılar, jandarma zabıtaları, doktorlar, eczacılar, cerrahlar, alay ve tabur katipleri, tabur imamları, sıhhiye küçük zabıtalar ve sivil doktorlar efradın üstleri olarak gösterilmiştir. Askerlikte aynı zamanda neferler arasından da üst rütbeli görevliler seçilmiş bunlar; manga kumandan muavinleri, onbaşı vekilleri, koğuş kıdemlileri, endaht kıtaalarını sevk etmeye memur neferler, keşif ve devriye kolları kumandanları, angarya vesair hizmetlere giderken üst olarak tayin olunan neferler ve jandarmalar, askeri karakollar, asker nöbetçileri ve devriye kolları olarak gösterilmiştir.
Askerlik görevini icra eden efradın arkadaşlarına karşı da vazifeleri olmuş; efradın arkadaşları ile hoş geçinmesi, birbirlerini kardeş gibi sevmeleri gerekmiştir. Bu doğrultuda askerler uygun görmedikleri durumlarda birbirlerine nasihatlerde bulunmuş, kıyafeti uygun olmayanların kıyafetlerinin düzeltilmesine, silah ve eşyasının temizlenmesine, kavga edeceğini görürse derhal oradan kurtulmasına yardım etmiştir. Bir efrad askerlik mesleğini sevmeli, mesleği öğrenmekte arzulu olmalı ve mesleğe dair sırları saklayabilmelidir. Efradın mesleğini sevmesi; vatanını korumak için kendisini askere gönderdiğini ve yediği ekmeğe karşılık verilen işi yapması gerektiğini daima aklında tutmalı, emredildiği zamanda iş başında bulunmalı, verilen iş ne olursa olsun arzu ile yapmalı, öğretilen şeyleri öğrenmeye çalışmalı, iş esnasında işten başka bir şey düşünmemeli ve aklı daima işini iyi yapmakta olursa sağlanır.
Ceza
Efrada verilen görevler ve uyması gereken kurallar derslerde açıklandıktan sonra bunlara uymayanlar için cezalar belirlenmiş ve efrad derslerinde gösterilmiştir. Buna göre bir efrad kabahat işlediğinde kabahatinin derecesine göre; kışla ya da koğuş hapsi, riyâzet hapsi, hücre hapsi, darp, prangaya mahkûm edilmek, idam, müebbet hapis, kürek, tecdîd kayd (kaydının yenilenmesi) cezalarıyla cezalandırılmıştır. Belirtilen cezaların ardından bu cezaların içeriklerine de değinilmiş, kavramlar tek tek açıklanmıştır. Bu bağlamda kışla ya da koğuş hapsi cezası alan bir efrad, kışla ve koğuş kapısından dışarı çıkamaz, hiçbir hizmetten muaf tutulamaz, her gün iki saat ve talime çıkamadığı günlerde dört saat fazla talim ettirilir, kışlanın angarya hizmetlerinde kullanılırlar, maaş ve tayinlerini tam olarak alamazlar. Riyâzet hapsine maruz kalan bir efrad, mahpushanede ucuz dirhem ekmek ve su ile hapis olunurken; hücre hapsi alan efrad sadece ekmek ve su ile yalnız olarak hapis olunur. Riyâzet ve hücre cezasıyla hapis olanlar talimlerden ve askeri hizmetten mahrum olurlar, angarya hizmetlerinde kullanılırlar ve sadece maaşlarını alabilirler. Prangaya mahkûm olanlar, bir buçuk metre uzunluğunda ayaklarına geçirilecek halkalar ile beraber iki arka yüz dirhem azlığında zincir oluşturulur ve bir ip ile beline bağlanarak hapsedilir. Ayrıca bu kişiler askeriyede ve istihkam işlerinde kullanılırlar. İdam cezasına çarptırılanlar üzerine kurşun atılarak ya da asılarak öldürülür. Müebbet kürek cezası ise ölünceye kadar hapis olmak anlamına gelir. Tecdîd kayd cezasında bir efradın, bu zamana kadar olan askerliği sayılmaz ve askere yeni gelmiş gibi yeniden kaydı oluşturulur.
Cezaların açıklamaları yapıldıktan sonra cezaya sebep olan durumlar üzerinde de dersler verilmiştir. Buna göre; itaatsizlik yapan yani üstünün verdiği emri yapmayan, söylenilen sözü dinlemeyen, üstü tarafından takdir olunurken cevap veren, üstüne karşı gelen, üstüne hakaret eden ve silahla nöbetçiyi zorlayan efrad idam edilir. Silahsız nöbetçiye karşı gelen ve zorlayanlar bir seneye kadar hapis olur. Nöbetçiyi söz ile, el işaretiyle veya küfür ederek hakaret edenler kırk değneğe kadar darp olunur. Efrad, üstü tarafından verilmiş olan tembihi bozar ya da bozmaya çalışırsa bir sene prangaya mahkûm edilir ve tecdîd kayd olur. Üstleri tarafından emir olunan hizmete gitmeyenler bir seneye kadar hapis ve tecdid kayd olunur. Askeri hizmet esnasında ve silah altında olunduğu halde üstünü darp edenler idam edilir. Silah altında olmayarak askeri hizmet esnasında darp edenler ise üç seneye kadar kürek cezası görür. Eliyle işaret ederek, söz ile veyahut başını sallayarak üstüne hakaret edenler dört ay prangaya mahkûm edilir. İsyan edenlere ise suç derecelerine göre ceza verilmiş; teşvik edenler ve üstünün emrini dinlemeyip dağılmayanlar idam edilirken diğerleri de prangaya mahkûm edilmiş, tecid kayd olmuş ya da senelerce ağır işlerde kullanılmışlardır. Düşman karşısında üstünü dinlemeyenler idam edilir, üstünün sorusuna karşı yalan söyleyen hapis cezasıyla cezalanır; üstü tarafından emir verilirken veyahut takdir olunurken hazır ol vaziyetinde durmayanlar, cevap verenler, soru soranlar, her ne suretle olursa olsun söz söyleyenler ve terbiyesizce cevap verenler riyâzet hapsi ile ceza görür. Arkadaşının parasını veya eşyasını çalanlar altmış değnek darp ile en az beş ay pranga cezası alırlar ve hem de çaldıkları eşyanın ya kendisini ya da parasını verirler. Firar edenler altı güne kadar ve askerliği altı ay olmamış acemiler bir aya kadar gelmezse hem prangaya mahkûm edilir hem de tecdîd kayd edilirken, düşman karşısında firar edenler idam edilir. İzin müddetini geçirenler ise prangaya mahkûm edilir. Sözü edilen durumlar haricinde efrad üstü hakkında arkadaşına kötü söz söylerse, yasak mahallere gider ve arkadaşlarını kandırıp götürürse, borç yaparsa, sarhoş olursa, kumar oynarsa, kavga ederse, izinsiz kışladan savuşursa ve iznin bitiminde kışlaya gelmezse, hükümet aleyhinde konuşursa, bölük yüzbaşısından izin alınmadıkça bir kâğıda mühür basarsa, bir yerde toplanırsa, para toplarsa, şenlik yaparsa, sokakta yırtık elbise ile gezerse, yarım fotin ve buna benzer şeyler giyerlerse ceza görürler.
Mükafat
Piyade efrad derslerinin 3 numaralı çevirisinin son konusunu oluşturan mükâfat kısmında daima terbiyeli, namuslu olan ve işini bilen efradın üstü tarafından evlat gibi sevildiği belirtilmiştir. Daima terbiyeli olmak ise; yasak mahallere gitmemek, kötü kimselerle konuşmamak, izinli gittiği vakit emir olunan zamanda kışlada bulunmak, işi olmayan dükkânlara girmemek, sokakta giderken kimseye çarpmamak, kadınlara bakmamak, ihtiyarlara ve kadınlara yol vermek, başı bozuklarla ve askerlerle kavga etmemek, el şakası yapmamak, her zaman ibadetinde kusur etmemek olarak tanımlanmış ve ders bitirilmiştir.[1]
Sonuç
Piyade efrad derslerinden 3 numaralı dersi, asker olan vatan evladının bulunduğu konum hakkında bilgi sahibi olması ve yine devletinin çevresinde bulunan topluluklar hakkında bilgi edinmesi gereklidir. Buna bağlı olarak devletinin geçmişi ve geleceğe yönelik misyonunu daha iyi özümseyebilmesi adına Osmanlı Devleti’nin Tarihi ve askerliğin özellikle Osmanlı için elzem bir görev olduğu hakkında bilgilendirilmiştir. Efrad, askerlik kurumuna özendirilmiş ve bu görevin itibarlı bir konumda olduğu aktarılarak, namus ve şeref görevi olduğunun altı çizilmiştir. Diğer bir yandan askeri disiplinin bir gereği olan vatana, millete olan sadakat, ceza ve mükâfat değerlendirilerek savaş döneminde bu gibi eğitim ve derslerin verilmesi savaşın seyrinde ve sonucunda büyük önem arz etmiştir.
[1] Mekteb-i Harbiye Talimi Muallimi Binbaşı Ahmed Ali, İlk Bilgiler, Osmanlı Tarihi, Askerlik, Askerî Görevin Esasları, Ceza ve Mükâfat, Dersaadet,Sene 1328.