Salı , Aralık 3 2024

Düşman Hava Araçlarına Karşı Bir Savunma: Projektörler

Özet

Projektörler, Çanakkale Cephesi’nde sahil savunması, mayın hatlarını düşman gemilerine karşı korumak, gece taarruzlarına engel olmak, düşman denizaltısını engellemek gibi görevlerde kullanılmasının yanı sıra düşman hava araçlarını -uçak, balon- engellemek için de kullanılmıştır. Bu bağlamda projektörlerin uyması gereken kurallar belirlenmiş, görevleri tespit edilmiştir. Projektörlerin düzgün çalışabilmesi ve görevin aksamaması adına bir de mürettebat oluşturulmuştur. Bu çalışma da düşman hava araçlarına karşı kullanılan projektörler hakkında hazırlanan talimatname incelenmiş, projektörün çalışma şekli, hedefi tespit etmesi ve mürettebatın uyması gereken kurallar gibi konular ele alınmıştır.

Anahtar Kelime: Uçak, Projektör, Uçak Topu, İstikamet İşitici.

Giriş

Birinci Dünya Savaşı’na giden dönemde Osmanlı Devleti bir yandan ordu ve donanmayı yeniden düzenlemeye çalışırken bir yandan da içinde bulunduğu yalnızlıktan kurtulmak amacıyla çıkış yolları aramıştır. Bu bağlamda Maliye Nazırı Cavit Bey ile ilk ittifak girişimi İngiltere’ye yapılmış ancak olumlu bir sonuç alınamamıştır. Daha sonra Bulgaristan, Fransa, Yunanistan, Romanya ve Rusya ile ittifak görüşmeleri gerçekleşse de Osmanlı Devleti bu ülkelerden de eli boş dönmüştür. Devletin art arda aldığı yenilgiler Avrupa’da “hasta adam” olarak anılmasına neden olduğu gibi toprakları da Avrupalı devletler arasında paylaşılma konusu olmuştur. Müttefiki Almanya dahi ilk başta Osmanlı Devleti’ni zayıf bir müttefik olarak görmüş, savaşta bir yarar sağlayamayacağını düşünmüştür. Ancak ülkenin jeopolitik ve stratejik konumu daha ağır basmış ve Alman İmparatoru II. Wilhelm’in desteği ile 2 Ağustos 1914 tarihinde Türk-Alman ittifakı imzalanmıştır. İttifak anlaşmasının imzalandığı gün Osmanlı Devleti genel seferberlik ilan etmiş ve hemen savaşa girmekten kaçınmıştır. Fakat Osmanlı’yı en kısa sürede savaşa sokmak isteyen Alman Genelkurmay’ı Akdeniz’de bulunan Goben ve Breslau zırhlılarının İstanbul’a hareket etmesi emrini vermiş ve zırhlılar 10 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Boğazı’na girmiştir. İtilaf Devletleri ise tarafsızlık anlaşması gereğince gemilerin 24 saat içerisinde Türk kara sularından çıkmasını isteyerek Osmanlı Devleti’ni protesto etmiştir. Ancak Başkomutan Vekili Enver Paşa’nın zırhlıların Osmanlı Devleti tarafından satın alındığını söylemesi ve 29 Ekim’de Alman Amiral Souchon komutasındaki Türk donanmasının Karadeniz’de Odesa, Sivastopol, Novorosisk limanlarını bombalayarak iki Rus bir Fransız gemisini batırması dönüm noktası olmuştur. Bu olay üzerine 3 Kasım’da Rusya, 5 Kasım’da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmiş, 11 Kasım 1914 tarihinde de Osmanlı Devleti’nin karşı savaş ilan etmesiyle Kafkas, Irak, Suriye-Filistin, Çanakkale, Galiçya ve Makedonya cephelerinde savaşacağı Birinci Dünya Savaşı’na girilmiştir. [1]

Çanakkale Cephesi’nde Uçakların Kullanımı

Uçakla yapılan ilk uçuş, ABD’nin Connecticut eyaletinin Bridgeport kentinde Alman göçmen Gustav Albin Weisskopf tarafından 14 Ağustos 1901 tarihinde gerçekleşmiştir. 21 Nu’lu tasarımında sadece motor gücünü kullanarak havalanmış ve yerden 60 m yükseklikte 2,5 km yol kat ettikten sonra iniş yapmış ve iniş yaptığı yerden tekrar havalanarak ilk kalkış yaptığı yere uçarak geri dönmüştür. Ancak bu buluş, ABD’nin o zamanlar Almanya’ya karşı izlediği tutum nedeniyle görmezlikten gelinmiş ve Birinci Dünya Savaşı boyunda yaptığı bütün uçuşlar dünya kamuoyundan saklanmıştır. Daha sonra Orville ve Wilbur Wright kardeşler, Flyer-1 adını verdikleri iki pervaneli uçan bir makine icat etmişlerdir. 17 Aralık 1903 tarihinde ilk hareketini Kill Devil Hill isimli düzlükte, düşey hareketli bir sapandan yardım alarak yerden yaklaşık 2,5 m yükseklikte 12 saniye uçarak 40 m yol alarak gerçekleştirmiştir. İki kardeşin yaptığı uçuş basın tarafından dünya kamuoyuna duyurulmuş, böylece uçağın mucidi ve havacılığın öncüsü olarak tanınmışlardır. Basın sayesinde dünyanın haberdar olduğu bu icat büyük ilgi görmüş, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya gibi ülkeler benzerlerini imal etmeye başlamışlardır. Türk havacılığında ise ilk çalışmalar 1909 yılında başlamış ve ilk somut adım 1911 yılında Harp Bakanı Mahmut Şevket Paşa tarafından atılmıştır. Havacılık teşkilatının kurulması için Kurmay Yarbay Süreyya Bey [İlmen] görevlendirilmiştir. İlk resmî havacılık kuruluşu, Harp Bakanlığı bünyesindeki Fen Kıtaları Müstahkem Genel Müfettişliği’ne bağlı 2. Şube de “Havacılık Komisyonu” olarak faaliyete geçmiştir. Aynı zamanda pilot eğitimi için başvuran subaylar arasından seçme sınavı yapılmış, en yüksek notu alan Yüzbaşı Fesa [Evrensev] Bey ile Teğmen Yusuf Kenan Bey uçuş eğitimi için Fransa’ya gönderilmiştir. Bu subaylar, uçak yapımcısı Bleriot firmasının uçuş okulunda eğitim gördükten sonra ülkeye dönmüşlerdir. [2]

1911 yılında gelişmeye başlayan Türk Hava Kuvveti, Balkan Savaşı’nın ardından en önemli zaferini Çanakkale Cephesi’nde almıştır. İki taraf için de stratejik öneme sahip olan Çanakkale Cephesi’nde ilk kez kara, deniz, hava unsurlarının bir arada kullanıldığı amfibi harekât gerçekleşmiştir. Çanakkale Cephesi’ndeki deniz harekâtında Müttefik uçakları keşif yapmak, tabya ve bataryaların yerini tespit etmek, bombardıman ve mayın hatlarını temizlemek amacıyla kullanılmıştır.[3] Birinci Dünya Savaşı’nda yetersiz sayıda olan Türk uçak ve pilotları Almanya’nın desteğiyle Çanakkale Cephesi’nde etkin hale getirilmeye çalışılmış, cepheye uçak ve uzman pilot gönderilmiştir. Türk uçakları deniz harekâtında yaptıkları keşif uçuşları sayesinde Müttefiklerin hareketlerini izlemiş, donanmanın sayısı ve gemi tipleri hakkında bilgi sahibi olmuştur.  Örneğin 17/18 Mart gecesi Çanakkale’ye gelen Yüzbaşı Serno, rasıtı Yüzbaşı Shneider ile Bozcaada yönünde keşif uçuşu yapmış, düşman donanmasının harekata hazırlandığını Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na haber vererek tedbir almalarına olanak sağlamıştır. Şüphesiz ki uçakların keşif yapmasındaki en önemli unsur hava muhalefeti olmuştur. Kötü hava koşullarında istenilen keşifler yapılamamış, ancak yaz aylarında etkin bir faaliyet sergileyebilmişlerdir. 7/8 Mart gecesi Nusret Mayın Gemisi’nin Erenköy Koyu’na döktüğü mayınlar kötü hava koşulları nedeniyle 18 Mart’ta Müttefik uçakları tarafından tespit edilememiş ve bu durum savaşın kaderini değiştirmiştir.[4] 25 Nisan’da başlayan kara çıkarmasında ise uçaklar kıyılara yapılacak çıkarmaları desteklemek, düşman karargâh ve mevziilerini bombalamak, savunma düzeneklerini tespit etmek, saklanan top bataryalarını bulmak görevinde kullanılmıştır. Bunun yanı sıra uçaklar siperlere propaganda amaçlı bildiriler atmış, bombanın yanı sıra düşman birlikleri üzerine çiviler atılmış, denizaltıları etkisiz hale getirmek için mücadeleler verilmiştir. Birinci Dünya Savaşı’nda Türk uçak ve pilotları yetersiz sayıda olmasına rağmen Müttefik uçakları karşısında oldukça başarılı olmuş, kimi zaman hava savaşları verilmiştir. Uçakların Birinci Dünya Savaşı’ndaki faaliyetlerinden sonra havacılıktaki gelişme hız kazanmaya başlamıştır.[5]

Projektörler ile İstikamet İşitici Projektörlerin, Topçu Vasıtasıyla Uçakların Def’i ve Tardında, Kullanımına Dair Temel Noktalar

Sahil savunması ve gece taarruzlarına karşı büyük önem taşıyan projektörler, mayın hatlarını düşman gemilerine karşı korumak için Boğaz’da aydınlatma görevi yapmış ve torpidobot, denizaltı gibi düşman kuvvetlerini set bataryalarına göstererek ateş etmelerine yardımcı olmuştur. Boğaz tahkimatında çakılı ve gezici olarak yer alan projektörlerde iletişim için Mors alfabesi kullanılmıştır. Gezici projektörler yer değiştirebilme, açılıp kapanabilme özelliğine sahipken; çakılı projektörler düşmanı görene kadar ön kapıları kapalı olarak beklemiş, düşmanın görülmesi durumunda ise faaliyete geçirilmiştir. Düşmanın Boğaz’dan geçme girişimlerine karşı İngilizlerin “gece laneti” olarak adlandırdığı projektörler, Çanakkale Muharebeleri’nde Bahriye Nezareti emrinde kullanılarak düşman donanmasına tehdit oluşturmuştur.[6] Ancak projektörler yalnızca düşman donanmasına karşı kullanılmamış, düşman hava araçlarına karşı da kullanılmıştır. Düşman uçakları gündüzleri müdafaa ateşi vasıtasıyla yükseklerde tutulmasından dolayı hedeflerini vurmakta zorluk yaşamıştır. Bu bağlamda uçaklar hedeflerini aramak ve bombalarını atmak için karanlıktan faydalanmış, çoğunlukla gün batımı ya da mehtaplı gecelerde kısmen alçalarak hedeflerini tespit etmeye çalışmışlardır. Düşman uçaklarının gece faaliyetlerini engellemek, uçak toplarının hedefi aydınlatarak nişan almasını sağlamak amacıyla projektörler kullanılmıştır. Bu projektörler, uzak mesafeleri aydınlatan 90 santimetrelik veya daha büyük çaptaki projektörler ile istikamet işitici aletlerden meydana gelmiştir.

 Uçakları def ve tard etmek için kullanılan projektörlerin görevleri arasında uçak topları ile havadaki hedefleri aydınlatması, düşman uçaklarının yön tayini ve istikamet emellerine engel olmak için ses çıkarması, uçuşlarda işaret vermesi yer almıştır. Ayrıca uçak projektörlerinin aydınlatma yapmadan önce birtakım kurallara uyması gerekmiş; uçağın pervane sesi duyulmadan ve açık havalarda uçuş faaliyeti görülmeden aydınlatma yapılmasından kaçınılmıştır. Akşam olunca her an aydınlatmaya hazır bulunan projektörler, aydınlatma görevi yaparken uçak topları ile ortaklaşa görev yapmış, uçak topları projektörlerden en az 300 metre uzağa yerleştirildiği gibi düşmanın kolayca yön tayin etmesini engellemek amacıyla projektörlerin yerlerinin değiştirilmesi esas alınmıştır. Projektör kumandanı ile uçak topu kumandanı sürekli iletişim halinde bulunmuş, hedefin bulunduğu sahanın aydınlatılmasını emreden uçak topu kumandanının bütün görevlerden, genel durum ve gönderilen ihbarlardan haberdar olması, gözetleme görevinin sürekli devam etmesi, uçak topu kumandanı tarafından projektöre verilecek emirlerin hızlı bir şekilde ulaştırılması gerekmiştir. Projektörlerin çalıştıklarında meydana getirecekleri gürültünün uçak topu mürettebatı tarafından duyulmasını engellemek amacıyla projektörler, araziye ve tertibat tekniğine uygun olarak belirlenen istikametlere yerleştirilmiştir. Ayrıca projektör arabası fabrikalar, demir yolları gibi gürültü meydana getirebilecek müesseseler ve vadilerde meydana gelen buhar, duman ve kulübelerden uzak yerlerde bulunmuştur.

 Gözetleme görevi yapan projektörlerin başında bir nefer bulunduğu gibi, projektörden yaklaşık 30 metre uzakta duran bir rasat da yardımcı olarak görevlendirilmiştir. Projektörlerin gece görevlerini yerine getirebilmesi, mürettebatın haddinden fazla yorulmasını ve buna bağlı olarak da aydınlatma görevlerini ihmal etmemeleri açısından projektör kadrosu belirlenmiştir. Menzil bölgeleri ve Müstahkem Mevki Kumandanlığı’nda kullanılacak projektörler için mürettebat, sabit hizmete ayrılan efrat arasından, özellikle hassas kulak ve kuvvetli gözlere sahip erlerden seçilmiştir. Projektörlerin akşam olunca aydınlatma görevine her an hazır bulunmaları amacıyla mürettebat projektör bölgesine yerleştirilmiştir. İyi bir gözetleme yapılabilmesi için projektör mürettebatının karanlıkta iyi duyup, görmesi ve düşman uçakları ile kendi uçaklarımızı tanıyabilmesi için talim ve terbiye verilmiştir.

Şafaktan sonra ve uçakların çıkış borusundan çıkan alev sayesinde kolaylıkla tanınan uçaklar, projektörler tarafından tespit edildikten sonra uçak topuna hızla nakledilmesi ve yönlendirilmesi için uçak topunda olduğu gibi aynı daire taksimatı ve dikey derece taksimatıyla donatılmıştır. Pervane sesi duyulunca ya da aydınlık gecelerde düşman uçaklarının aydınlatma sahası dahilinde bulunduğu görülünce hemen aydınlatma başlatılmıştır. Projektör mürettebatı, bir defa ışık dahiline girmiş olan hava hedefini (uçak, balon) uçak topu kumandanının talep ettiği müddet tarafında ışık demeti dahilinde tutmuştur. Gündüzleri üstü kapalı mahallere konulan projektörlerin makine gürültüsü ise arazi ve tertibat tekniği sayesinde bertaraf edilebilmiştir. Buna göre makinenin; ormanlar, hendekler, haneler ve mahzenlere konularak araziden faydalanılması sağlanmıştır. Tedbir tertibatına göre ise, yeraltında korunmasını sağlamak amacıyla yan duvarları iki kat olarak inşa edilen gizli mahallere konulmuştur. Sözü edilen mahal de giriş ve yarık şeklindeki açıklıklar projektörün bulunduğu yerin aksi yönünde tertip edilmiş; çürük gazanın çıkışına mahsus boruların sürdürülmesi ve sözü edilen gazatın hendekler dahiline sevki, makinenin saman tabakası ile veya mantardan bir dayanak yeriyle topraktan ayrılması, makine ile projektörün arasına ve projektöre yakın olmak üzere bir tahta perdenin konulması ve tesisi gibi tedbir tekniği kullanılmıştır.

Uçaklara karşı kullanılan ve uçakların yaklaştığını haber vermeye mahsus aletlerle donatılmış projektör
Ayna Sırası Aydınlatma Sahası Toplanan Işık   Milyon …. Mumu  Kuvvetinde Işık Kuvveti Koni Işığın Sırası Mesafede Yayılma Cereyan Elektriği Şiddeti Elektriğin Hareket Ettirilme Türü Aynanın Yanmasından Sonra
Eğik Düzlem Erzak Yakınında Yüksek Yoğunluğu Az Tabakalarda Hafif Çalışan Kısımların Tamamı Yüzde 200 Miktarında Terfi Eder. 1.000 Metre 2.000 Metre
90 120 120 150 200 2.900 3.200 3.300 3.700 4.300 3.500 2.900 4.000 3.500 5.200 75 120 140 220 440 43 44 41 36 30 86 88 82 72 60 2’28 2’32 2’20 2’5 1’41 120 150 150 180 200 71-69 75-73 75-71 78-76 80-87 420 480 480 650 860

İstikamet işitici projektör, dört adet ses hunisi ile donatılmış, bunlardan ikisi yatay bir kol üzerine, diğer ikisi de dikey kol üzerine dayanmıştır. Projektörün yatay ve dikey hareket etmesi dolayısıyla sözü edilen huniler alta sağlam surette yerleştirilmiştir. Yatay huniler eşit uzunlukta iki adet lastik boru ve dinleyicinin kulaklarıyla birleştirilmiştir. Aynı şekilde dikey huniler de aynı uzunlukta iki lastik boru ve diğer bir dinleyicinin kulaklarıyla birleştirilmiştir. Bir sesin sağ ve sol kulağa geldikten sonra, hangi yönden geldiğini tayin edecek vaziyette bulunulmuştur. Sonra sesin ya araçlardan ya da az çok sağdan veya soldan geldiği hakkında bir karar verilmiştir. Rasıt başını ve kulaklarını yan tarafa meyil ettirdiği takdirde dikey istikamette dahi aynı malumatı alacak vaziyette bulunmuştur. Sesin alınması için iki adet ses hunisi seçilip yatay ve hareketli bir kol üzerine oturtulmuş ve sözü edilen huniler aynı uzunlukta iki adet lastik boru ile dinleyicinin kulaklarıyla birleştirilmiştir. Huniler arasındaki mesafe ne kadar büyük olursa yan taraftan gelip huni fethalarına ulaştırılan sesin en ve solları arasındaki zaman farkı da o kadar büyük olmuştur. Hunilere ulaştırılan mevcut ses, oradan aynı uzunluktaki lastik borular vasıtasıyla aynı zamanda kulağa ulaşacağından, kulak sanki yan taraftan artan miktarda ses geliyor gibi algılar ve bu artan zaman farkını tamamıyla hissetmesini sağlar. Böylece ses hunileri arasındaki mesafeyi büyültmekle kulağın ortadan itibaren bazı küçük hatalar ile sesin geliş yönünü kendi kendine eklemesi imkânı meydana gelir. Ses hunilerine sahip olan yatay kola, huni ve lastik borularla donatılmış ve yatay kulak (1) noktası etrafında dönebilen dikey bir kol ilave edilmiş olduğundan ikinci bir rasıt sesin yukarıdan veyahut aşağıdan geldiği hakkında bir karar verebilmiştir. Ses, arada bulunacak bir engel etrafında dolaşmaya mecbur olmaksızın doğruca projektörün dinleyici aletlerine ulaşabilmiştir. Sesin yankılanmasından kaçınmak için dinleyici aletlerle donatılmış projektör, civardaki alçak hanelerden yaklaşık 50 ile 100 metre mesafede bulunmuştur.

Dinleyici aletlerle donatılmış bir projektörün kullanılması için bir rasıt ile iki dinleyici ve bir projektör memuruna ihtiyaç vardır. Projektörün yanı başında duran rasıt, projektöre yatay ve dikey olarak verilecek istikametler hakkında emir vermiş ve dinlemek için gereken yardımı yapmıştır. Projektör ışığını türetmeğe mahsus kapak açılınca rasıt, gözetlemek için projektörün arkasında ve daha yan tarafta mevkii almıştır. Yatay ve dikey dinleyiciler, projektörü yatay ve dikey daire üzerinde çevirir ve bu esnada dinlenir. Projektör memuru; elektrik lambasının kömürlerinin sükûnetle yanmasına dikkat edip projektör kapağını gereğine göre açıp kapamalı, hizmet esnasında her türlü gürültüden kaçınmalı, bütün haberler ve kumandalar kısa olmalıdır. Ayrıca projektör memuru, uçuş esnasında aydınlatmada başarı sağlayabilmek için emirleri tekrar etmeli ve bunların icap ettirdiği harekât da talim edilmiş olmalıdır. Dinlemekteki başarı bir yeteneğe bağlı olmayıp bu hususta iyi bir kuvvetli işitme gücü ile kuvvetli vasıflar aranmıştır. Dinleme görevi emniyet, talim ve ustalık ile meydana getirilmiş ancak bu görev uzun bir müddet devam ettiğinde dinleme kuvvetini zayıflatmıştır. Tatbikatlar başlangıçta talim tarzında ve kısa kumandalarla yapılmıştır. Uçak ve hava uçuşlarının dinleme bölgesini ikmal suretiyle yol aldıkları esnada, dinlemekte başarı yalnızca rasıt ile mürettebatın sükûnetle ve projektöre gereken hareketi vermesi sayesinde, seri ve emin bir tarzda çalışmalarıyla meydana gelmiştir. [1]

Sonuç

Birinci Dünya Savaşı’na giden dönemde Osmanlı Devleti içinde bulunduğu yalnızlıktan kurtulmak amacıyla Avrupalı devletlere ittifak girişiminde bulunmuş, fakat Osmanlı topraklarını parçalamak isteyen İngiltere, Fransa, Rusya ve Balkan Devletleri ittifaka yanaşmamıştır. Almanya ise Doğu’da yeni bir cephe açarak yükünü hafifletmek, Osmanlı’nın halifelik gücü ve stratejik önemini kullanarak savaşta başarı sağlamak amacıyla ittifaka sıcak bakmıştır. Bu bağlam da 2 Ağustos 1914 tarihinde Türk-Alman ittifakı imzalanmış, Osmanlı Devleti 11 Kasım 1914 tarihinde resmi olarak Birinci Dünya Savaşı’na girmiş ve böylece Avrupa savaşı bir dünya savaşına dönmüştür. Osmanlı Devleti’nin savaştığı cepheler arasında Çanakkale Cephesi, İstanbul’a olan konumu, Boğazlar’a hakimiyeti ve İtilaf Devletleri’nin Rusya’ya gönderecekleri yardımda önemli bir saha olmuştur. Çanakkale Cephesi’nin açılmasıyla birçok ilklere imza atılmış, ilk amfibi harekât da bu cephede gerçekleştiği gibi hava kuvveti de etkin bir şekilde kullanılmıştır. Çanakkale Cephesi’nde etkin bir rol oynayan hava kuvveti, Balkan Savaşları’nda kullanılmaya başlanmış olmasına rağmen asıl faaliyetini bu cephede göstermiş, birçok hava muharebesine sahne olmuştur. Osmanlı Devleti, düşman uçaklarının faaliyetlerini engellemek ve avantaj sağlamak umuduyla uçaklara karşı tedbirler almış, bu tedbirler içerisinde projektörler önemli bir yer tutmuştur. Projektörler, uçaklara karşı aydınlatma görevi yapmış, hedefi bir noktadan diğer noktaya taşımış ve düşman uçaklarının rahat hareket etmelerine olanak tanımamıştır. Bu bağlam da projektör mürettebatı kurulmuş, mürettebatta iyi duymak ve görmek gibi nitelikler aranmış, projektörleri korumak adına da tedbirler alınmıştır.


[1] Askeri Mecmua, Sayı 9, Matba-i Askeriye, İstanbul, 1 Kanun-i Evvel 1335, ss. 319-325.


[1] T.C. Genelkurmay Başkanlığı, Birinci Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi V. Cilt I. Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2012, ss.2-6.

[2] T.C. Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Cephesi’nde Hava Savaşları, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2009, ss. 1-3.

[3] Soner Oran, Çanakkale Cephesi’nde Hava Harekâtı ve Safhaları, Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 51, Bahar 2013, ss.654.

[4] Soner Oran, a.g.m, ss.658-660.

[5] a.g.m, ss. 664-670.

[6] Kübra Beşkonaklıoğlu, Gecenin Lâneti: Çanakkale Boğazı’nda Projektörler, Anafarta Dergi, Sayı 6, İlkbahar 2020, ss. 23.

Ayrıca Kontrol Et

Çanakkale Savaşı’ndan Günümüze Ulaşan Tek Gemi: HMS M33

Yazan: Onur KUŞKU Avrupa ana karasında başlayan Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) çok geçmeden geniş coğrafyalara …

1 Yorum

  1. Özel bir konu ile ilgili yapılmış faydalı bir çalışma olduğunu düşünüyorum.Tebrik ederim

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.