Salı , Şubat 18 2025

Dişin Ağrıdığında, Tarihçiye Muayene Olur Musun?

Bir tarihçiye, diş ağrısı problemini çözmesi için gitse insan, ne duyar:

“Diş, insanoğlunun var oluşundan itibaren vardır.. Diş, ezelden beri canlılarda sindirim sisteminin ilk halkasını oluşturur… Diş ağrısı çeken insanlar, geçmişte de olmuştur.. Kimisi dişini çekerek kurtulmuştur bundan kimisi acıya katlanmıştır…”

Bunlardan başka daha neler olabilir ki cevap…

İşi erbabına vermekle ilgili, gündelik yaşama dair çok atasözü var; ama en edeplisi şu bence:

“Harman dövmek, keçinin işi değildir.”

Oysa ölüler itiraz edemeyeceği için, Tarih’e dair her sözü söyletebileceğini düşünen keçiler, harman dövmeye çalışmakta…

Hem de yıllardır…

Peki, tarih ile ilgili bir konuda neden diş doktoruna gidersin.. Ya da neden mühendise.. Neden askere… Neden gazeteciye… Neden arşivciye, kütüphaneciye… Neden, tarih formasyonunu almamış kişilere…

Hikaye-roman yazarsın… Gördüğün düşlerinle uydurma hatırat kaleme alırsın… “Derdim, gerçeği anlatmak değil,” der, tarihi filmler çekersin..

Üstelik sadece sen değilsin giden.. Devlet kurumları dahi, neden dikkat etmez hangi meslek erbabına, kollektif bilgi gerektiren hangi sorumluluğu teslim ettiğine..

Hele konu, Çanakkale Savaşları gibi “topyekün millî” ve oldukça popüler ise… Üstelik bu bizi, birbirimize yabancılaştırmayan ender konulardan biri ise…

Her tarafta, uzmanlar, uzmanlar…

Türk aydını 100 yıl uğraştı, sağlık sorunu yaşayanların çıkıkçı ya da üfürükçüye değil; tıp doktoruna gitmesi için… Bugün en cahilimiz bile biliyor artık, hangi şikayetinde ortopediste gideceğini..

Peki, niye sen halen gidersin çıkıkçıya?

Oysa konu, askeri tarihi bünyesinde barındıran; ciddi teknik konulara vakıf olmayı ve çeşitli bilimsel disiplinlerin kollektif çalışmasını gerektiren çok daha spesifik bir konu iken..

Bir tarihçinin, mutlaka tarihi olay dışında bilmesi gereken sanatsal, edebi, arkeolojik; hatta teknik ve donanımsal meselelere de hakim olması gereken bir konu iken..

Evet… Konu şu: “Herkes, işini yapsın”..

İlla da meraklı isen, mutlaka kendi işini yaparken katkın olur, tarihi meselelere..

Mesleğinde uzman biri bize şunu söylesin mesela, 1915’te tıbbi açıdan hangi teknik malzeme, donanım ya da uygulama var? 1915’te mühendislik açısından askeri teçhizatın özellikleri nedir? Hangi silahın, atış ya da menzil kabiliyeti ne idi? 1915’te askeri evraklar nasıl kayıt altına alındı, kimdi sorumluları ve arşiv nasıl tutuldu? Hangi stratejik hatalar/doğrular yapıldı, askerlik mesleği açısından.. Ya da coğrafi şartlar, nasıl etki etti muharebelere?

Çok daha zorlarsak hikayeyi, hangi vekiller önemsedi cepheyi… Hangi edebiyatçılar ne dedi… Kim filme çekti cepheyi… Kim resmini çizdi, muharebe alanlarının.. Hangi haritacı, kayda aldı cepheyi… Hangi yerli ya da yabancı gazeteciler kamuoyu oluşturdu…

Bugünden bakıldığında ise:

Hangi gerçek olayı, (-ki o kadar çok gerçek hikaye var ki kurgulanabilecek) nasıl anlatayım diye düşünsün mesela sinemacı.. Sorsun mesela bir arkeolog, “burası antik kenttir” demeden önce, savaş arkeolojisine ait olabilir mi bu kalıntı, diye..

Sorgulasın mesela Edebiyatçı, bu gerçek midir; yoksa sanatsal hislerle abartılmış duygu mu, diye…

Danışsın mesela gazeteci, bu haber popülizm ya da kamuoyunun algısını yönlendirmek amaçlı mı, diye…

Yok hala, “Dişim ağrıyor; ama ben, önce geçmişte dişi ağrıyan var mıdır diye merak içindeyim ve öncelikle bu soruya cevap bulmalıyım” diyorsa, vardır elbet bir Tarihçi, merakını giderecek…

Ayrıca Kontrol Et

KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARTMAK: ÇANAKKALE’DE ÇOCUKLAR DA MI SAVAŞTI!

Tarih biliminin çocuklara yönelik aktarımının nasıl olması gerektiğine dair özellikle pedagojik açıdan ve diğer sosyal …

1 Yorum

  1. Evet elinize, kaleminize sağlık, entelektüel bilgi ile liyakati karıştırınca ortaya çıkan duruma dair güzel bir yazı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.