Tahliye

Yarımadada işlerin beklenildiği gibi gitmediğini Ian Hamilton, İngiliz Savaş Bakanı Kitchener’e ve kabineye 17 Ağustos 1915’te çektiği telgrafla duyurdu. Hamilton’un 95.000 kişilik takviye isteği İngiltere için oldukça buhranlı bir döneme işaret etti. İngiliz kabinesi, Hamilton’un isteğinin dörtte birinin gönderilebileceğine karar verdi; ancak Hamilton’a göre bu Gelibolu’da ilerlemek için yeterli değildi. Bunun üzerine de Anafartalar’da Yusufçuk Tepe Muharebelerinde alınan sonuçlar Hamilton’u büyük bir takviye olmadan başarı sağlanamayacağına ikna etti. Gönderilen az sayıda takviye birlikle sadece savunmada kalınabileceğini ve belki de Suvla bölgesinin de tahliye edilmesi ihtimalini düşündü. Taarruz harekâtı başladığından beri kayıplar 40.000’i geçti. Savaşın doğal zorlukları olan salgın hastalıklar, fizikler zorluklar bir yana özellikle koloni askerlerinden bazıları kayıpları, neden ve niçin savaştıklarını sorgulamaya başladı. Bu durum doğal olarak ordu içerisindeki morali etkiledi. Hamilton, ordudaki bu negatif havayı kırmak için sık sık cepheyi ziyaret etmiştir ancak olumlu yönde bir değişime yol açmamıştır. Üstelik artık bazı subaylarda başarısızlığı kabullenmeye başlamıştı. Eylül ayı başında Hamilton için büyük bir umut olan Fransızların bölgeye takviye birlik gönderme planının da gerçekleşmeyeceği öğrenildi. Bu durum Hamilton’un Kitchener’e olan güvenini de büyük ölçüde sarsmıştı. Ona göre Kitchener artık başkalarını harekete geçirme yeteneğini kaybetmiş bir devlet adamıydı.

Yine Eylül ayı başında Bulgaristan, Sırbistan’ın işgali ile Almanlar ve Avusturyalılar ile anlaşarak savaşa dâhil oldu. Bu durum karşısında Müttefikler, Sırbistan’ın işgalini önlemek için artık pek de fazla umutlarının kalmadığı Gelibolu’daki askeri birlikleri Balkanlara göndermeye karar verdi. Bu durum hem Hamilton hem de Yarımadadaki müttefik varlığı için sonun başlangıcı olmuştur. Bu karara rağmen Hamilton yeni birliklerin gönderilmesi için kabineye ısrarcı olmuş ve bu ısrar Londra tarafından bir komuta sorunu olarak algılanmıştır.

Bu durumlar karşısında Londra’da ilk defa tahliye gündeme gelmiş oldu. Kitchener, 11 Ekim’de Hamilton’a telgraf çekerek tahliyenin doğuracağı zayiatı sordu. Bu telgraf sonrasında Hamilton Gelibolu’yu boşaltmanın akıllıca bir şey olmayacağını böyle bir girişimde kuvvetlerin yarısının kaybedileceğini ve Çanakkale’nin dünyanın en kanlı trajedisine dönüşebileceğini söyledi. Bu yanıt zaten güven kaybetmekte olan Hamilton’un sonunu hazırladı.  Londra ve Çanakkale Boğazı Komitesi, Hamilton’u 15 Ekim’de Akdeniz Sefer Gücü Komutanlığından aldı. Yerine getirilen Sir Charles Monro tahliye düşüncesine yakındı. Esas zaferin batı cephesinde kazanılacağına inanan ve Gelibolu’yu gereksiz bir oyalanma olarak gören Monro, her bir personel ve aracın batı cephesinde kullanılması gerektiğini düşündü. Monro, göreve geldikten sonra 30 Ekim’de Seddülbahir ve diğer bölgelerdeki komutanlarla konuşup Kitchener’e bir rapor yazdı. Raporda tümenlerin çoğunun uygunsuz olduğu, Türklerin, siperlerde daha avantajlı durumda olduğunu ve Bulgaristan yoluyla Almanya’dan cephane getirdikleri durumda onları siperlerden atmanın olanaksız olduğunu yazdı ve Gelibolu’nun tahliyesini tavsiye etti.

Tahliyenin artık sürekli dile getirilmesi sonucunda Savaş Komitesi Kitchener’ı Gelibolu’ya gönderdi. 11 Kasım’da Kitchener, Mondros’ta Monro ile buluştu daha sonra da Gelibolu’daki durumu incelemek için savaş bölgesine gitti. Durumu yerinde gördükten sonra, 15 Kasım’da verdiği raporda tahliyenin gerçekleşmesi teklifini komiteye iletti. Ancak tahliyenin etkilerini bir nebze de olsun hafifletmek için Arıburnu ve Anafartalar’dan çekilmeyi, Seddülbahir’in ise elde tutulması gerektiğini söyledi.

Görüntü 1: 11 Kasım 1915’te Mondros’ta Kitchener,
Monro ve Edward Altham ile konuşuyor.[1]

Lord Curzon bu teklife karşı çıktı ancak sadece kararın daha geç alınmasını sağlayabildi. Bu geçen süre zarfında yarımadada çok şiddetli fırtınalar oldu, siperleri sel bastı, her iki taraf da askerlerinin boğulması ve donması ile çok fazla zayiat verdi. Hava şartları tahliyeyi zor kılsa da gerekliliğini ortaya koydu. 30 Ekim’den sonra hava şartları düzeldi ve nihayet 8 Aralık’ta tahliyeye karar verildi. Plan Anafartalar ve Arıburnu’nun boşaltılmasına yönelikti. Tahliye büyük bir titizlikle yürütüldü. Türk tarafının anlamaması için askerler tahliye edilirken ayaklarına keçe bağlandı, gemiler gün aydınlanmadan bölgeden ayrılmaya başladı. Siperlerde hala asker var gibi görünmesi için bir çeşit damlama ağırlık düzeneğiyle kendi kendine ateş alan silahları siperlere yerleştirdiler. Geride Türklerin kullanabileceği hiçbir eşya bırakmamaya çalıştılar, yiyecekler karıştırıldı ve parafinlendi, konserve etler bozulması için delindi. Aynı durumu İzzettin Çalışlar da askerlerin bölgeden çekilmesinden sonra bölgeye gittiğinde günlüğüne 23 Aralık 1915 tarihinde yazmıştır. Sonuç olarak 20 Aralık 04.00’te Arıburnu ve Anafartalar bölgesinden müttefik orduları ayrılmıştı. Böylece Çanakkale Kara Muharebelerinin Kuzey bölgesinde savaş sona ermiştir.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğrencileri İrem ÇEVİK ve Ufuk ER tarafından hazırlanmıştır.

KAYNAKÇA

ÇALIŞLAR, İzzettin, On Yıllık Savaşın Günlüğü,
İstanbul: YKY, 2000

OGLANDER,
Aspinall, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale: Gelibolu Askeri Harekâtı, İstanbul:
Arma Yayınları, 2005,

PRİOR, Robin, Gelibolu: Mitin Sonu, Ankara:
Akılçelen Kitaplar, 2012

STEEL, Nigel, HART, Peter, Gelibolu, Yenilginin
Destanı, Epsilon Yayınları, İstanbul, 2005.

TUNÇOKU, A. Mete Çanakkale 1915: Buzdağının
Altı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2007

[1]Imperial
War Museum (IWM), Q 13585.

 

THE GALLIPOLI CAMPAIGN, APRIL 1915-JANUARY 1916 (Q 13585) Lord Horatio Kitchener at Mudros, 11th November 1915, after an inspection. General Charles Monro is talking to Lord Kitchener, next to whom is General Edward Altham. Behind them is General John Maxwell, commanding the troops in Egypt. Copyright: © IWM. Original Source: http://www.iwm.org.uk/collections/item/object/205248762
Görüntü 1: 11 Kasım
1915’te Mondros’ta Kitchener, Monro ve Edward Altham ile konuşuyor.[1]

Ayrıca Kontrol Et

ÇANAKKALE MERKEZ HASTANESİ’NİN BOMBALANMASI

Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN Her savaşta olduğu gibi cephede bir tarafın öldürmeye çalışması ve cephe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.