Salı , Mart 18 2025

Müttefik Ordularının Tahliyesinde Son Aşama Seddülbahir

Arıburnu ve Anafartalar’ın boşaltılmasından sonra Seddülbahir’deki Kolordu Komutanı Francis Davies, Seddülbahir’in terk edilmeyeceğini bölgedeki askerlere moral verircesine iletti; “Mevziler terk edilmeyecektir, Yarımada’da Türklere karşı Britanya İmparatorluğu’nun şerefini koruma görevi 8’inci Kolorduya verilmiştir.” Ancak bu mağrur söylemin geçerliliği pek uzun sürmedi. 23 Aralık’ta Sir William Robertson İmparatorluk Genelkurmay Başkanlığına seçildi. O da Monro gibi Gelibolu seferine pek sıcak bakmayanlardandı. Tahliyenin resmi olarak kesinlik kazanması 28 Aralık günü Robertson’un Monro’ya telgrafıyla olmuştur. Tahliyenin çalışmalarına başlandı. Malzemelerin ve askerlerin nasıl taşınacağına dair görüşmeler yapıldı. Monro, Birdwood ile arasında geçen toplantıda hızın birinci öncelik olduğunu, malzeme ve mühimmat hırsı ile hareket edip askerlerin canını tehlikeye atılmaması gerektiğini söyledi. Öte yandan gizlilik çok önemliydi, Türkler, yarımadanın kuzeyinin boşaltılmasından sonra Seddülbahir’de de bir tahliye bekliyorlardı. Hatta bir Türk firarisi kendi taburunun küçük birliklerle İngiliz siperlerini kontrol etmeye başladığını söylemiştir.

Fransız birlikleri İngilizlerden önce yarımadayı boşalttılar. 3 Ocak tarihine kadar yarımadadan tüm Fransız birlikleri çekilmiş oldu. 47.000 kadar ölü veya yaralı kayıpları olmuştu. Artık yarımadadaki tahlisiz bozgundan emekli olarak sırayı İngilizlere bırakmışlardı.

Tahliye döneminde oluşan sessizliği Türklerin garipsememesi adına büyük siperlerde sessizlik nöbetleri yaptırılıyordu. Tahliyenin büyük bir gizlilik içinde yürütülmesi için malzeme yığınlarının ortasından malzeme alınıyor böylece yığın azalıyor gibi görünmüyordu, tahliye edilen askerlerin ayaklarına keçe ve kum torbaları bağlanıyor, kuzeyde olduğu gibi kendi kendine ateş eden “driprifle” düzenekleri kuruluyordu. Aynı zamanda tahliye fark edildiğinde Türklerin saldırılarını önlemek için ön siperlere mayın ve bubi tuzakları yerleştiriliyordu. Malzemelerinin taşınabilir olanlarını taşımaya, taşınamayan örneğin büyük ve ağır topların ise bırakılara imha edilmesine karar verildi. 7 Ocak sabahı yarımadadaki asker mevcudu 19.000’e kadar indirilmişti. Türk tarafında, düşmanın kuzeydeki bölgelerden çekilmesi Seddülbahir’den de çekilebileceği görüşünü doğurdu. Bu nedenle Güney Grubundaki 4 tümen ve diğer 8 tümenin, Almanya’dan geleceği vaat edilen teçhizatlar ile donatılarak büyük bir Türk taarruzu planlanmıştı. Bu taarruza hazırlık olarak daha küçük ölçekli bir taarruz gerçekleştirildi. Bu müttefikler için beklenmedik bir Türk taarruzu idi. 2 saatlik topçu hazırlık ateşinden sonra Zığınsırtı üzerinde İngiliz sol kanadına yönelen bir taarruz başladı. Ancak taarruz beklenilen etkiyi yaratmadı donanmanın ateş desteği sağlamasıyla birlikte Türk taarruzu sona ermiş oldu.

Ancak bu taarruz Türk tarafının tahliyeden haberdar olup olmadığı sorunu akıllara getirdi. Siperlerde özellikle askerler arasında böyle bir söylenti zaten dolaşıyordu. Türk siperlerine atılan bir konserve et kutusu birkaç gün sonra taşla doldurulmuş halde geri gelmiş ve içine “Gittiğinize üzülüyoruz, sizinle Süveyş’te görüşürüz.” Mesajı bırakılmıştı. Askerler Türklerin tahliyeden haberdar olduğunu düşünmeye başlamıştı. Gerçekten de Türk tarafında 5’nci Ordu Kumandanı Liman von Sanders, Müttefik Ordularının Kuzeyden zayiatsız çekilmesinden sonra Seddülbahir’de de aynı sonucu almak istemediği için düşmanın tahliyesini hissedilir hissedilmez takip edilmesi için emir vermişti ve 7 Ocak’ta bir taarruz düzenlemişti. 7-8 Ocak gecesi hareketsiz geçti. Bu tahliyenin daha hızlı yapılmasına neden oldu. 9 Ocak’ta sabaha karşı son olarak General Mavde ve emrindekiler tahliye edildi. Böylece 28 Aralık’ta başlayan tahliyede 9 Ocak 03.45’e kadar 35.286 er ve subay, 3689 at ve katır, 127 top, 328 araba, 1.600 ton cephane ve araç-gereç Türk birliklerine fark ettirilmeden Seddülbahir’den ayrılmış oldu. Tahliye esnasında ve öncesinde askerlere taşınamayacak şeyleri tahrip etme emri verildi. Bu tahrip etme emrine hayvanlarda dahil edildi. Ancak çoğu asker hayvanları vurmaya yanaşmadı hatta biri er günlüğüne “Türklerin bu atlara iyi bakacağını biliyorum o yüzden bolca samanla onu salıverdim” yazmıştır.

Türk birliklerinin harekete geçmeleri açılan ateşe karşılık bulamayınca oldu ve hemen ileri atıldılar. Ancak müttefik orduları tahliyede başarılı oldular, gün aydınlanınca bir nakliye gemisinin Türk topçusu tarafından vurulması ve gemilere asker taşıyan bazı layterlerin dışında tahliyeye müdahale başarılı olamadı. Bu nedenle tahliyenin tamamen zayiatsız olduğu yaygın bir yanlış anlatımdır, küçük de olsa zayiatlar verilmiştir. Bu sırada Mustafa Kemal Bey (Atatürk) Çanakkale bölgesinden ayrılmış ve İstanbul’a gitmişti. Salih Bozok anılarında Mustafa Kemal ile görüşmeleri sırasında Çanakkale’de düşmanın denize döküldüğü bilgisi geldiğini, Mustafa Kemal Bey’in buna inanmadığı ve düşmanın kendiliğinden çekildiğini söylediğini daha sonra da düşmanın gerçekten kendiliğinden çekildiğini teyit ettiklerini anlatmıştır. Mustafa Kemal Bey tahliye hakkında Salih Bozok’a şunları söylemiştir; “Ben düşmanın çekileceğini anladığım için bir taarruz yapılmasını teklif etmiştim. Fakat benim bu teklifimi kabul etmediler. Bundan dolayı canım sıkıldı. Çok da yorgun olduğum için izin alarak İstanbul’a geldim. Eğer ben orada iken düşman şimdiki gibi çekilmiş olsaydı herhalde daha çok sıkılacaktım. Burada bulunmaklığım benim için bir talih eseridir.”

THE GALLIPOLI CAMPAIGN, APRIL 1915-JANUARY 1916 (Q 13680) Distant view over one of the gun turrets of the battleship HMS CORNWALLIS showing stores burning on the beach after the evacuation of Suvla Bay, December 1915. Copyright: © IWM. Original Source: http://www.iwm.org.uk/collections/item/object/205248838


Görüntü 3: Müttefik Ordusu çekilirken karada kalan malzemenin tahrip edilmesi için ateş açılması.[1][1]

Böylece 25 Nisan 1915’te başlayan Çanakkale Kara Muharebeleri 9 Ocak 1916’da Müttefik ordularının mağlup edilip, tahliye edilmesiyle sona erdi. Aynı gün Liman von Sanders yayınladığı bir emir ile Çanakkale bölgesinin savunmasını Mirliva Cevat Paşa komutasına bıraktı. Liman von Sanders 15 Ocak’ta ise Albay Kazım (İnanç) ile birlikte Çanakkale’den İstanbul’a hareket etti.

KAYNAKÇA

BELEN,
Fahri, Çanakkale Savaşı’ndan Alınan Dersler, İstanbul: Yeditepe, 2009

 Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi V. Cilt 1.
2. 3. Kitapların Özetlenmiş Hali, Ankara: ATASE Yayınları, 1997,

BOZOK,
Salih, Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor, İstanbul: Doğan Kitap, 2001

LARCHER,
Maurice, Büyük Harpte Türk Harbi Çanakkale Seferi, çev. Murat Karataş,
Çanakkale: ÇOMÜ Yayınları, 2008,

Major
Keith A Lawless, The Evacuation Phase of the Gallipoli Campaign of 1915, Pickle
Partners Publishing, 2015

OGLANDER,
Aspınall, Büyük Harbin Tarihi Çanakkale Gelibolu Askeri Harekatı, I.C.,Arma
Yayınları, İstanbul, 2005

SANDERS,
Liman, Türkiye’de Beş Sene, İstanbul Yeditepe, 2006

STEEL,  Nigel, HART, Peter, Gelibolu, Yenilginin
Destanı, Epsilon Yayınları, İstanbul, 2005.


[1]IWM,
Q 13680

Ayrıca Kontrol Et

ÇANAKKALE MERKEZ HASTANESİ’NİN BOMBALANMASI

Yayına Hazırlayan: Ömer GÖN Her savaşta olduğu gibi cephede bir tarafın öldürmeye çalışması ve cephe …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.