Çanakkale Savaşları’nda Lağım Muharebeleri

Giriş: Kale Kuşatmalarında Kullanılan Lağım Yöntemi ve Çanakkale Savaşları’nda Lağım Açmak Gereksinimine Dair

Çanakkale Kara Savaşları, ortalama sekiz buçuk ay sürmüştür. 18 Mart Boğaz Savaşı’nın ardından 25 Nisan 1915 tarihinde Kumkale, Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerine çıkarma yapan İtilaf Devletleri’ne mensup askerler, bu süreçte bu bölgelerde tutunmaya çalışmışlardır. Kumkale’de barınamayan Fransız birlikleri, iki gün sonra burayı terk ederek, takviye kuvveti olmak suretiyle, Seddülbahir bölgesindeki İngiliz birliklerine katılmışlardır. Nitekim İtilaf Devletleri’ne mensup askerler, 27 Nisan’dan itibaren, Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinde tutunabildikleri gibi savaşın sona erdiği 9 Ocak 1916 tarihine kadar bu iki bölgede kalmayı başarabilmişler ve bu tarihte de tamimiyle çekilmişlerdir.

İngiliz birliklerine mensup Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinin 25 Nisan akşamında Arıburnu bölgesinde elde ettikleri sınırlar, savaşın sonuna kadar neredeyse hiç değişmeden kalmıştır. 26 Nisan’dan 6 Ağustos’a kadar geçen süreçte her iki taraf da -çeşitli taarruzlar yapmış olsa da- neredeyse bir adım bile geriye çekilmemişlerdir. İki taraf birliklerinin de kuvvet olarak birbirine denkliğinin yanı sıra arazinin kimi yerlerde sarplaşması, Gelibolu Yarımadası’ndaki yamaçlarda muharebelerin tıkanmasına neden olmuştur. Düz arazide ise muharebe alanlarının kolaylıkla yayıldığı gözlenmiştir. Örneğin 6 Ağustos 1915 tarihinde ikinci bir çıkarma harekatı olarak değerlendirilebilecek olan Suvla çıkarması, önünde geniş bir ova bulduğu için 2-3 gün içerisinde çabucak yayılmış; fakat arazinin sarplaştığı mevkilerde tıkanıp kalmıştır. Zira Arıburnu çıkarmasının ilk gününde zayıf kuvvetlere karşı ilerleme imkânı bulan İngiliz birlikleri, karşılarında mukavemet edecek kadar Türk kuvveti bulduklarında bir adım bile ilerleyemeyerek sarp arazide tıkanmışlardır.

İngiliz birliklerinin düz arazide yararlanabildikleri donanma ateşinden sarp arazide mahrum olması husus da Türk birliklerinin hem lehine olmuş hem de bu avantajı daha etkili kullanmak adına siperler birbirlerine yakın mesafede oluşturulmuştur. Böylece donanma ateşi, sarp yamaçlarda tıkanan ve birbirlerine yakın olan siperlere ateş edememiş; sıcak muharebe alanlarında değil, gerilerdeki düz ovalarda etkili olabilmiştir. Donanma topçusu için düz arazide açık hedef olan Türk birliklerinin, sarp arazide yerlerinin ve konumlarının tespiti net olarak mümkün değildir. Türk birliklerinin denize yakın yamaçlarda muharebe etmesi de donanma ateşinin yıkıcı etkisi ile büyük zayiata uğraması riskini azalmak adına oldukça yerinde bir konumlanma olarak görülmelidir.[1] Nitekim Türk taarruzlarının, bu risk nedeni ile, gece; İngiliz taarruzlarının ise gündüz yapıldığı görülmektedir.

Sarp yamaçlarda siper hatları oluşturulmak sureti ile tıkanan muharebeler, her iki tarafın da çeşitli savaş yöntemlerine başvurmalarına neden olmuştur. Askerlerin siperden çıkmadan herhangi bir hedefe ateş etmesini sağlayan aynalı tüfekler, konserve kutularından yapılan el bombaları ve siperleri zarar görmeden ele geçireceği düşünülen zırhlı otomobiller[2] siper muharebelerinde düşmandan bir adım da olsa ileri gidebilmek amacına hizmet etmiştir. İşte bu uygulamalardan biri de, gerilerde açılacak bir lağım ile düşman siperlerinin altına kadar ilerlemek ve burada patlatılacak bombalarla düşman siperinin yok olmasını sağlamak esasına dayanan lağım muharebesidir.

Askerî bir yöntem olarak lağımcılık, Çanakkale Savaşları esnasında keşfedilmiş değildir. Türklerin eski bir savaş geleneği olan bu yöntem, Osmanlı Devleti’nde, dönemine göre modern bir yapıya ulaştırılarak çeşitli savaşlarda kullanılmıştır. Eski devirlerde, hazırlanan tüneller aracılığı ile kale surlarının altına kadar ilerleyerek burada bulunan sur duvarlarını tutan kalasların yakılması ile surların çökertilmesi sistemi varken, sonraları surların altına yerleştirilen barutun patlatılması ile surların yıkımı sağlanmıştır. Bu işlerle ilgili olan Lağımcı Ocağı, özellikle kale kuşatmalarında önemli bir işleve sahiptir. İstanbul’un fethi (1453), Rodos’un zaptı (1522), I. Viyana Kuşatması (1529), Lefkoşe ve Magosa Kuşatmaları (1571), II. Viyana Kuşatması (1683) esnasında Türkler tarafından şiddetli lağım patlatmaları olduğu bilinmektedir[3]. Osmanlı Ordu Teşkilatı’nda bu birim, özellikle III. Selim döneminde güçlendirilerek, faaliyet alanlarının genişlediği görülmüştür. Bu bakımdan Osmanlı Devleti’nde yer alan Lağımcı Ocağı, “köprüleri tamir veya yeniden köprü yapmak, kaleleri barutla atmak için lağım denilen yeraltı yolları açmak, düşman tarafından yapılan lağımları körletmek vazifesi ile mükellef” bir teşkilat olarak isimlendirilmiştir.[4] Bu tabirden de anlaşıldığı üzere lağımcı ocağının ordu hizmetinde lağım açmanın yanı sıra, istihkâm yapmak görevi de vardır. Osmanlı Devleti’nin gerileme devrinde, 1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması ile Lağım Ocağı da kaldırılmış; fakat yerine kurulan Asakir-i Mansure-i Muhammediyye’de lağım açmak ve istihkâm hazırlamak görevini yapacak askerler Cebeci Ocağı’na bağlanmıştır.

1848 yılında subay yetiştirmek amacı ile eğitim ve öğretime başlayan Harbiye Mektebi’nde istihkam sınıfına okutulan derslerden birisi de “Muharebe Lağımları”dır. Bu derste, lağım ağzının nasıl açılacağı, dehlizlerin nasıl inşa edileceği, açılacak lağımların ebatı, yerleştirilecek dirseklerin mesafesi, kullanılacak malzemenin niteliği, lağım fırınları ve barut haklarının kullanım şekilleri hakkında oldukça ayrıntılı bilgiler verilmektedir.[5] Ancak bu verilen bilgiler, istihkam sınıfının büyük oranda kale kuşatmalarında kullanacağı yöntemi açıklamakta; mesafe olarak daha kısa bir alanı ifade eden siper muharebeleri için veriler içermemektedir.[6]

I. Bölüm: Çanakkale Muharebelerinde Siperleri Ele Geçirmek Amaçlı Lağım Açma Fikrinin Ortaya Çıkışı

Çanakkale Kara Muharebeleri esnasında ilk lağım 28/29 Mayıs 1915 gecesi patlatılmıştır. Ancak lağım patlatmak fikrinin nasıl çıktığı ve bu fikrin uygulamasına ilk defa kimin başladığı konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı yayınlarda İngiliz birliklerine mensup Avustralya ve Yeni Zelanda askerlerinin lağım kazdıkları, bu teşebbüs üzerine Türklerin karşı lağım kazmaya başladığı düşünülmektedir.[7] Oysa eski tarihlerden beri lağım işlerine önem veren Türklerin, Çanakkale Cephesi’nde ilk lağımı patlatan taraf olmasının yanı sıra bu işe ilk başlayan taraf olmasının da işaretleri çoktur.

Çanakkale Kara Savaşları başlamadan önce, daha hiçbir bölgede çıkarma olmamasına rağmen 5. Ordu’nun 26 Mart 1915 tarihinde Genel Karargah’a yazdığı bir raporda, “Kumkale, mevki olarak makineli tüfek bölüğünü içine alan bir piyade taburu tarafından korunacak ve oraya lağımlar dahi açılacaktır” ifadesi yer almaktadır.[8] Bu ifade, Türk askerlerinin en son tedbir olarak bile olsa, kara muharebelerinde lağım faaliyetlerine hazır olduğunu göstermektedir. Özellikle Mayıs’ın 1’inde[9] ve 19’unda[10] yapılan Türk taarruzları büyük zayiatlara neden olmuştur. İşte bu nedenle Mayıs ayının başında Türk tarafının tıkanan muharebeleri açmak için şu kararı aldığı görülmüştür:

 “… Düşmana yalnız toprakla ilerlemeye karar verildi. Kale Savaşlarında olduğu gibi gizli yollarla ilerlenecek, yeni hatlar meydana getirilecek ve bu amaçla da tahkimat işlerine önem verilecekti…” [11]

Kuzey Grubu Komutanı Esat Paşa, cephedeki lağım faaliyetlerine ve 28/29 Mayıs 1915’te 14. Alay’ın patlattığı lağım hazırlıklarına, karşı taraftan işitilen kazma seslerinin neden olduğunu belirtmektedir. Bu seslerin, İngiliz birlikleri tarafından lağım faaliyetinde bulunulacağı şüphesini doğurması nedeni ile tünel açmak işine girişildiğinden bahsetmekte; fakat sarp yamaçlara karşı duran ve arkasında kaçacak yeri bulunmayan İngiliz birliklerinin kazma sesleri –siperlerin birbirine yakınlığı da düşünüldüğünde- korunak hazırlama gibi hayatta kalmak için toprak altına gömülme mesaileri nedeniyledir. İngiliz birliklerine mensup askerlerin Türkler tarafından kazılan lağım sonrası, bu muharebe tarzından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Robert Rhodes James, lağım faaliyetlerine Türklerin başladığını kabul etmekle beraber 28/29 Mayıs’ta Türkler tarafından patlatılan lağımından daha önce, yapılan hazırlıklar esnasında bazı seslerin işitildiğini ve bu seslerin Avustralya birliklerinin ileri hatlarına kadar ilerleyen tünellerden geldiğinin tespit edildiğini ifade etmektedir. Ancak böyle bir muharebe tarzına ihtimal vermeyen Anzak komutanlarının, lağımın patlaması ve ardından yapılan Türk taarruzu ile durumdan emin oldukları görülmektedir. Bu konuda Robert Rhodes James’in ifadeleri şu şekildedir:

“29 Mayıs’ta, şayet Esat Paşa istediği şekilde harekât imkânına sahip olmuş olsaydı ne olabilirdi, pek canlı bir biçimde ortaya çıktı. Bir süreden beri Quinn’deki Avustralyalılar bazı takırtıların farkına varınca, sahipsiz bölgenin altında alelacele bir takım tüneller kazarak, içlerine dinleyiciler yerleştirmişlerdi. Bunlar, Türklerin neredeyse Avustralya ileri hattına varacak olan bir tünel açmakta olduklarını doğrulamışlar ve aralarındaki tecrübeli bir madenci –Old Ganger Slack diye bilinen aksi bir kıta çavuşu- tehlikenin pek yakın olduğunda ısrar etmişti. Çavuşun kıyamet kehanetine 25 Mayıs’a kadar aldıran olmadı; ama o gün dinleyicilerden biri, Türklerin lağımlardan birini patlatmaya hazırlandıklarının açıkça belli olduğunu rapor etti. Bunun üzerine, toprağın yüzünü parçalayacak kuvvette olmamakla beraber, bir düşman tünelini ezebilecek kuvvette camouflet adı verilen mukabil lağımlar ateşlendi. Fakat artık iş işten geçmiş bulunuyordu… Lağım, 29 Mayıs’ta sabaha karşı 03.20’de bereket versin Avustralya ileri hattının biraz uzağında patladı ve bunu takiben kargaşalıkta bir tabur kuvvetinde olan Türkler Quinn mevziine girdiler…”[12]

Zonguldak-Ereğli Madencilerinin Kamp Alanı

Gerçekten de İngiliz birliklerinin tahkimat yaparken çıkardıkları sesler, Türk komutanlarınca olası bir lağım tehlikesini gündeme getirmiştir. Lağım tehlikesini yok etmenin en etkili yolunun karşı lağım açmak olduğu hesaba katılırsa, Türk askerlerinin ya olası lağımı tahrip etmek ya da eğer böyle bir girişim yoksa lağım açarak düşman siperini yok etmek amacı ile lağım tünelleri açtıkları anlaşılmaktadır. 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa, bahsedilen nedenlerden dolayı lağım faaliyetine başlandığını ifade ederken Zonguldak’tan birkaç madencinin de getirildiğini söylemekte; cephede yeni bir muharebe tarzı olarak lağım muharebelerinin Mayıs ayının ortasından itibaren yoğunlaştığını belirtmektedir. Esat Paşa, lağım açmak ve düşmanın lağım faaliyetlerini dinleyerek dehlizleri yok etmek faaliyetleri hakkında şunları söylemektedir:

“Beş-altı gün evvel toprak altından işitilen kazma seslerinden, düşmanın lağım kazmakta olduğu kanısına varılmıştı. Harbiye Nazırı kadar yetkisi olduğunu bildiğim Levazım Dairesi Başkanı İsmail Hakkı Paşa’ya doğrudan doğruya başvurarak Zonguldak’tan lağım kazmakta olan dört-beş lağımcının acele gönderilmesini rica ettim. Üç-dört gün içinde bana dört uzman lağımcı gönderdi. Cesur ve çalışkan alay kumandanı, hemen işe başladı. Lağımcıların tahminine göre kazdıkları lağımın ucu, düşman siperlerinin altına varmıştı. Bunun üzerine gerekli tertibat alındı. O gün topçu birliklerinden sabah namazına başlamadan önce güzel bir sesle ezan okunurken, 14. Piyade Alayı tarafından düzenlenmiş olan lağım ateşlenerek düşmanın burada bulunan siperleri havaya uçurulduktan sonra piyade savaşları bütün şiddetiyle sürmeye başladı. Topçularımız, gündüzden hedef ve nişan noktalarını ayarlamışlardı. Biz de yeni lağımlar kazıp düşman lağımlarını dinlemek üzere tertipler alıyorduk.”[13]

İngiliz tarihçisi Aspinal Oglander de ilk Türk lağımı ile başlayan lağım muharebelerin, özellikle 29 Mayıs’tan sonra tüm Anzak cephesi için tehlikeye dönüştüğünü dile getirmektedir. Ancak bu lağım faaliyetinden sonra Anzak birliklerinin karşı lağım faaliyetlerine başladığına işaret etmektedir:

“29 Mayıs’ta ilk Türk lağımının Quinns mevkiinde patlaması üzerine bu tehlikenin bütün Anzac platolarını tehdit etmekte olduğu ortaya çıkmıştı. Bu tarihten itibaren… bütün cephe boyunca şiddetli lağım faaliyetleri başladı. Bazı tüneller düşman siperlerinin altına kadar uzatıldı, yalnız Russel Top ve 400 Rakımlı Plato tünelleri, düşman siperlerine 30 yarda mesafeye kadar bu tünellerin başları da birbirlerine zeminden 90 yahut 120 cm genişliğinde bir galeri ile bağlandı. Bu galeri içinde düşmana doğru ateş etmek için yerler meydana getirildi. Bu suretle düşmana hiç sezdirilmeden bir ateş hattı elde edilmiş oldu…”[14]

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, Türk birlikleri, İngilizlerin siper-korunak gibi istihkâm faaliyetleri dolayısıyla çıkardıkları kazma seslerini kendilerine karşı bir lağım teşebbüsü olarak algılamış ve hemen karşı lağım faaliyetlerine başlamıştır; fakat İngiliz birliklerinin henüz böyle bir düşüncesi ve girişimi yoktur. 28/29 Mayıs’ta patlayan ilk Türk lağımından sonra İngiliz birliklerine mensup askerler, durumun ciddiyetini anlayarak lağım kazmaya, tüneller açmaya başlamışlardır.[15] İngiliz askerleri arasında her birlikte bulunan mühendislerin, Arıburnu çıkarmasının başladığı ilk günlerden itibaren cephede istihkâm ile uğraşmak için bulundukları bilinmektedir. Fakat sıkışan muharebelerin doğurduğu açmaz ve Türkler tarafından kullanılan lağımların tehlikeli olması nedeniyle bu mühendislerin, çok da uzmanlık alanı olmayan lağım faaliyetiyle ilgilendiği anlaşılmaktadır.[16] Nitekim ilk lağımın Türkler tarafından patlatılmasından önce Anzak birliklerinin, karşı lağım açmak ya da açtıkları lağımı savunma aracı olarak kullanmak yerine; ancak Türklerin lağımı patlatmasını engellemek için taarruz düzenlemekle yetindiği görülmektedir. 5. Tümen Komutanı Hasan Basri’nin Kuzey Grubu Kumandanlığı’na gönderdiği 28 Mayıs 1915 tarihli telgrafta belirttiği üzere, Türklerin yaptığı bu ilk lağım faaliyetini engellemek için İngiliz birliklerinin gece saat 03.20’de lağımı tahrip etmek amacıyla başarısız bir taarruz girişimleri olmuştur.[17]

II. Bölüm: Gelibolu Yarımadası’ndaki 28/29 Mayıs 1915’te Başlayan Lağım Muharebeleri

Çanakkale Kara Savaşları’nda Türk askerlerinin lağım yöntemine başvurması, iki taraf arasında yapılan şiddetli hücumların bir netice vermemesi ile ortaya çıkmıştır. Ancak mevcut işlem, geleneksel birikim doğrultusunda yöntem olarak aynı olsa da uygulamada farklılıklar göstermektedir. Birinde uygulama alanı kale kuşatmaları iken, Çanakkale Savaşları’nda siperler arasıdır ve mekansal farklılık vardır. Geleneksel yöntemde kaleyi ele geçirmek için açılan gedikten hücum edilirken siper muharebelerinde havaya uçurulan siperleri ele geçirmek için taarruz yapılmaktadır. Aralarındaki en büyük fark ise, lağıma hedef olan bölgenin lağım açan birliklere olan mesafesi farklılığıdır. Siper muharebelerinde uzak bir hedef değil; daha yakın bir hedefe doğru lağım açılmaktadır. Bu ise hem lağım açma yönteminde değişikliğe gidilmesine neden olmuştur hem de kısa mesafeli siperler arasında uygulanan bu yöntem, ilk kez tecrübe edilmiştir. Kale kuşatmalarından farklı olarak siper muharebelerinde lağım dehlizleri daha dardır; Çanakkale’de açılan dehlizler ortalama 12-15 metre derinliğine sahiptir.[18]

Lağım faaliyetlerinin, diğer muharebe yerlerine göre daha sarp bir araziye sahip olduğu için özellikle Gelibolu Yarımadası kuzey bölgesinde yoğunlaşmıştır. Yine de, bir müddet sonra Seddülbahir bölgesinde de her iki tarafın lağımlar patlattığı görülmüştür.[19]

Mayıs ayının başlarından itibaren Türk tarafında lağım hazırlıklarının başladığı anlaşılmaktadır. 24 Mayıs’ta her iki tarafın anlaşmalı olarak yaptıkları bir günlük ateşkes esnasında, Türk birliklerinde dört adet lağım hattı hazır bulunmaktadır. Cephede lağım faaliyetlerinde dair ilk verinin bu tarihe rastlaması, kuşkusuz,  Mayıs ayının başından itibaren yoğunlaşan ve ağır zayiata neden olan 1 ve 19 Mayıs taarruzu ile ilintili görünmektedir. Nitekim etki derecesinin artması için lağım hatlarının diğer askeri birlik cephelerinde de genişletilmesi amacıyla ciddi faaliyet yürütülmüştür. 57. Alay Harp Ceridesi’nde rastlanılan bir muharebe raporuna göre, cephede ilk lağım faaliyetini gerçekleştirecek olan 14. Alay, diğer birliklerden de lağım açma konusunda destek beklemektedir:

“Tarihi: 13/3/331(26 Mayıs 1915)

Saat: 11.00

57. Alay Kumandanlığı’na

11 Mayıs sene 331 (24 Mayıs 1915) mütareke günü kendisinin fırka erkân-ı harbi olduğunu söyleyen bir zat On Dördüncü Alay’da düşman siperlerine doğru dört lağım yapıldığını ve bizim de düşmana doğru taayyün etmiş olduğu mahalden bir lağım hafr etmekliğimizi emretmiştir. Gösterilen mahallden ameliyata mübaşeret ve el-ân çalışılmakta bulunduğu ma’ruzdur.

57. Alay 1. Tabur Kumandan Vekili

Yüzbaşı Ali Rıza”[20]

Lağım Faaliyetlerinde Bulunan Türk Askerleri

Çanakkale Cephesi’nde lağım muharebeleri, 28/29 Mayıs 1915’te, 5. Tümen’in 14. Alayı’nın Bombasırtı’nda patlattığı bir lağım ile Türkler tarafından başlatılmıştır. Bir başka değişle Çanakkale Cephesi’nde ilk lağım patlatan Türkler olmuştur. Cephedeki bu ilk lağım, gece saat 03.30’da, 14. Alay’a mensup Bölük Asteğmeni İhsan’ın (Eriç) tarafından patlatılmıştır. Bunun ardından İngilizlerin Boyun Noktası’ndaki siperlerine 9. Tümen’in 27. Alayı’nın da katıldığı bir baskın yapılmıştır. Bu baskına destek olmak için 3. Tümen’in 64. Alayı’ndan seçilen bir müfreze, İngilizlerin Yükseksırt’taki siperlerine gösterme bir harekâtta bulundu ise de çapraz ateş altında kalan bu birlikten sadece 15 kişi geri dönebilmiştir.[21] Lağım patlatıldıktan sonra başlatılan muharebeler, 29 Mayıs akşamına kadar devam etmiştir. Bu taarruzlar sonucunda ilk hat siperleri işgal edilse de lağım patlaması sonucu toprak yığını haline gelen siperlerin bir kısmı iki taraf arasında kalmıştır.[22]

Lağım Faaliyetlerini Gösterir Bir Tablo

Çanakkale Cephesi’nin ilk lağımı 28/29 Mayıs gecesi patladıktan sonra, özellikle Arıburnu cephesinde olmak üzere birbiri ardına lağımlar patlamaya başlamıştır. 16 Haziran günü, İngilizler Boyun Noktası’ndaki 32 numaralı Türk siperinde lağım patlatmıştır.[23] Arkasından 25 Haziran günü yine İngilizler, 16. Tümen’in 47. Alay’ı cephesinde iki lağım patlatmışlarsa da herhangi bir zarar vermediği gözlenmiştir[24]. Cephede bulunan Selanikli Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü’nün verdiği bilgilere göre ise Mayıs ayının sonunda Güney Grubu’nda dahi, Türk tarafında yapılan lağım işleri oldukça düzenli hale gelmiş ve olgunlaşmıştır. Hüseyin Hüsnü, konuyla ilgili şöyle demektedir:

 “Mevzi‘ilerimizin günden güne tahkîmâtı artıyor Zığındere içinde barikâtler vücûda getirilmiş ve burası üç sıra tel örgüsü ile takviye edilmişdir. Bi’l-umûm mevâzi‘i müdâfamızın ilerilerinde elektirikle ateşlenir lağımlar vaz‘ edilmişdir. Artık düşmanın her bir ta‘arruzunun muvaffakıyetle def‘ü tard edileceğine eminiz.”[25]

Temmuz ayının başından itibaren bütün bölgelerde lağım faaliyetleri iyice artmıştır. 31 Mayıs günü 16. Tümen Komutanı Albay Rüştü, Kuzey Grubu Komutanlığı’na yazdığı raporda[26], İngilizlerin, tahkimat ile uğraştıkları ve hafriyattan anlaşıldığı üzere lağım kazmakta olduğunu; acilen karşı lağım faaliyetinde bulunması ya da İngiliz siperlerine taarruz edilmesi gerektiğini bildirilmiştir. Gerçekten de 31 Mayıs günü, 57. Alay cephesinde İngiliz birliklerinin lağım faaliyeti görülmüştür. Saat 10.05’te patlatılan lağım Türk siperlerinde bir hasar meydana getirmemiştir.[27] Bunun üzerine 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal’in konu hakkında dikkati çeken uyarılar yaptığı ve lağım faaliyetlerine karşı uyanık olunmasını emrettiği görülmektedir. Oldukça yıkıcı bir etkiye sahip olması ve büyük hasarla birlikte büyük zayiata da sebep olan lağım işlerinin hem iyi yürütülmesi hem de düşman lağımlarının iyi tespit edilmesi hakkında Mustafa Kemal, yerinde müdahalelerde bulunmuştur. Bu emirlerden birisi şu şekildedir:

Çanakkale Muharebeleri’nden Kalma Bir Türk Lağımı

“Önce de bildirildiği üzere 64. Alay’ın Cesarettepesi’nde Mehmet Çavuş siperleri önünde 27. Alay’ın sol kanadında 25 numaralı siperin, 57. Alay’ın sağ kanadındaki 31 numaralı siperin ilerisinde; düşmanın lağım kazımına karşı tedbirler alınması hususunda alay kumandanlarının bilhassa dikkatini çekerim. Bu hususta yapılan işlere dair, bana muazzam malumat verilecektir, istihkâm askerinin yardımı gerekince alay kumandanlarının doğruca istihkâm bölüğü kumandanından isteyecekleri yardım hemen yapılacaktır.”[28]

İngiliz birlikleri 5 Temmuz günü, 19. Tümen’in 57. Alay’ı cephesinde[29]; arkasından 9 Temmuz günü, 32 numaralı siper yakınında bir lağım patlatmıştır[30]. 13 Temmuz günü, saat 08.30’da bir kısım İngiliz birlikleri, yeraltında kuvvetli lağımlar oluşturarak, bu lağım dehlizlerinden Merkez Tepe’deki 47 ve 48 numaralı Türk siperlerinin kenarına kadar ilerlemişlerdir. Bu siperleri savunan 19. Tümen’in 57. Alay’ının 1. Taburu’ndan Üsteğmen Fahrettin Efendi’nin bir kısım asker ile bunların üzerine saldırması ile İngilizlerin, başarısız olarak bu lağım dehlizinden geriye çekilmek zorunda kaldığı görülmüştür.[31] Çanakkale lağım muharebeleri, 29 Haziran’da Türklerin Anzak tünellerinden birisini havaya uçurması sonucu, iki tane Avustralya lağımcısının siperlerin içerisine gömüldüğü[32]; bazen lağımların anlamsız çukurlara açıldığı[33] gibi ilginç olaylar da sahne olmuştur. Birbirini engellemek için iki karşı lağımın kesiştiği de gözlenmiştir. 20 Temmuz günü, Arıburnu merkezinden İngilizlere doğru açılan bir Türk lağımı, İngilizlerin açtığı lağımla birleşince, hemen patlatılmıştır. 10 metre genişliğinde bir tesir yapan patlamada İngiliz lağımlarında çalışan askerlerin toprak altında kaldıkları görülmüştür.[34] 3/4 Ağustos gecesi, Arıburnu sol tarafında İngiliz birlikleri bir lağım patlatarak arkasından hücuma kalksa da neticesiz kalmıştır.[35] 16. Tümen, 6 Ağustos akşamı Kanlısırt’taki siperleri geri almaya çalışırken, İngiliz birlikleri 19. Tümen’in 57. Alay’ının sol tarafındaki Merkez Tepe’deki Türk siperlerini şiddetli topçu ateşine tutmuştur. Türk askerleri, burada bir faaliyet olduğunu anlamışken İngilizler, Merkeztepe’deki 47 ve 48 numaralı Türk siperlerini büyük lağımlarla açtıktan sonra hücuma kalkmıştır. İhtiyattaki 19. Tümen’in 72. Alay’ının 2. Taburu’nun yetişmesi sonucu, İngilizler ağır zayiatla durdurulmuştur.[36] 10 Ağustos 1915 tarihli Türk taarruzunda Conknbayırı-Şahinsırt bölgesinde ele geçirilen bölge, muharebelerin sonuna kadar lağım faaliyetlerinin gerçekleştirildiği bir alan olarak kalmıştır.[37]

Ağustos ayının başından itibaren lağım muharebelerinin Seddülbahir bölgesinde yoğunlaştığı görülmektedir. 10 Ağustos günü, Seddülbahir bölgesindeki İngiliz birlikleri, iki lağım patlatarak hücum ettilerse de başarılı olamamışlardır.[38] Osmanlı İstihbarat Şube Müdürü Seyfi’nin istihbarat raporlarına göre[39], 3 Eylül’de Alçıtepe civarında patlatılan bir lağım, İngilizlerin tel kafeslerini ve tel örgülerini tahrip etmiştir. 21/22 Eylül gecesi İngilizler, Arıburnu’nda sol taraf Türk kuvvetlerine karşı lağım patlatmışlar; ancak herhangi bir zayiat olmamıştır. Hemen ertesi gün Türk birlikleri tarafından patlatılan bir lağım, düşmanın lağımını çökertmiştir. 24 Eylül’de Seddülbahir’de lağım patlatılarak, İngiliz birliklerinin açtığı lağım yıkılmış ve lağım içerisinde askerlerin kaldığı anlaşılmıştır. 29 Eylül’de Seddülbahir’de patlatılan bir lağım ile, İngilizlerin bir siperi çökertilmiştir. 12 Ekim’de patlatılan bir lağım ile İngiliz siperleri tahrip edilmiştir. 22 Ekim’de Arıburnu’nda İngiliz birliklerinin kazmakta olduğu bir lağım, karşı lağım patlatması ile iptal edilmiştir. 29 Ekim’de İngilizler Kayacıkağılı’nda bir lağım daha patlatmışlardır. 1 Kasım’da Kanlısırt’ta İngilizlerin kazmakta olduğu bir lağım dinamitle tahrip edilmiştir. 8/9 Aralık gecesi İngilizler tarafından 5 lağım patlatılmıştır; bunlardan üçü kendi siperlerinde patlamış, diğer ikisi de Türk tarafında 20-30 zayiata neden olmuştur.

Tahliyeye yakın günlerde dahi lağım faaliyetleri devam etmiştir. 14 Aralık günü, İngiliz birlikleri balon uçurarak yer tespiti yaptıktan sonra Türk mevzilerini bombalamıştır. Ardından Kayacıkağılı’nda sabah üç, akşam dört lağım patlatılmıştır. Buna karşılık olarak saat 07.15’te Türk birlikleri tarafından Kayacıkağılı’nda lağım patlatılmış ve bunun sonucu yirmi İngiliz siperinin bozulması sağlanmıştır.[40] Türk birlikleri tarafından bir lağım da 15 Aralık günü Sığındere civarında patlatılmıştır.[41] İngiliz birlikleri Cesarettepe’de patlattıkları iki lağımla 53 Türk askerini şehit etmiştir; 15 asker toprak altından zorlukla çıkarılmıştır.[42]

İngiliz birlikleri, 19 Aralık günü öğleden sonra, Seddülbahir’de Arıburnu cephesindeki tahliyeyi gizlemek için de iki lağım patlatarak hücum etmişlerdir.[43] Yine Arıburnu bölgesinde tahliyeye karar verildikten sonra, tahliyenin sonuna kadar hiçbir lağım patlatılmayarak, tahliye günü ateşlenmiştir.[44] Hatta bu lağımların ateşlenmesi için çalı çırpı arasına gizlenmiş teller aracılığı ile tuzak hazırladıkları da bilinmektedir.[45] İngiliz birlikleri, 19/20 Aralık gecesi tahliyeden biraz önce Cesarettepe üzerinde lağım patlatmışlardır.[46] Bu lağımın hazırlanışı hakkında Robert Rhodes James, ilginç bir pasaj verir:

“İstihkâmcılar ile madenciler, süvari kemiklerinin delik deşik toprağı kapladığı Boyun bölgesindeki Türk siperlerinin altında büyük bir mayın patlatmak için son hazırlıklarını yapıyorlardı.”[47]

Düşmanın Tahliye Gecesinde Cesaret Tepesi’nde Attığı Lağım Enkâzı

Arıburnu bölgesinin tahliyesinden sonra gözler Seddülbahir bölgesine çevrilmiştir. Bu andan itibaren lağım faaliyetleri epey artmıştır. Tahliyenin gizlenmesi amacıyla patlatılan lağımlar, cephede savaşın hareketli olduğu izlenimini doğurmaya yönelik olsa da Türk birlikleri, Arıburnu tahliyesinden sonra Seddülbahir’de de tahliyenin yapılacağı konusunda neredeyse hemfikirdir. Ancak tahliyeden önce, zaten hazırlanmış olan lağımların patlatılması, mümkünse hasar verdirerek patlatılması yolu izlenmiştir. Bu konu hakkında Charles Roux şunları söylemektedir:

 “Dün, 24 Aralık’ta, tehditkâr olduğunu hissettiğimiz Türk lağımlarından kendimizi kurtarmak için, istihkâm kıtâmız, daha evvel tarafımızdan hazırlanan iki cisim lağımı infilak ettirdi. Bu infilak akabinde şedit tüfek ve şiddetli topçu atışıyla cevap veren düşman siperlerinde ve lağım âmeliyatında mühim hâsarı mücib olmuştur.”[48]

Türk askerleri de lağım faaliyetlerini tahliyenin sonuna kadar sürdürmüştür. Seddülbahir bölgesinde 31 Aralık öğleden sonra iki lağım patlatılmıştır.[49] Tahliyeden iki gün önce dahi, 7/8 Ocak gecesi, Sığındere mevkiinde de bir lağım patlatılarak taarruza kalkılmışsa da ciddi bir netice elde edilememiştir.[50]

III. Bölüm: Çanakkale Cephesi’nde Lağım Muharebeleri’nin Etkileri

Çanakkale Kara Savaşları’nda lağım muharebeleri, Türk askerleri tarafından başlatılan bir yöntemdir. Yalnız, sonraları İngiliz birliklerinin de ileri derecede lağım yaptıkları görülmektedir. Türkler tarafından büyük lağımlar, Seddülbahir bölgesinde Sığındere, Kerevizdere ve Kirte Deresi’nde yapılmıştır. Kuzey bölgesinde ise, Boyun Noktası, Kırmızısırt, Kanlısırt, Merkeztepe, Cesarettepesi, Kayacıkağılı bölgelerinde sıklıkla görülmüştür. Bu lağım faaliyetleri sonucu Gelibolu Yarımadası’nda bahsedilen bölgeler, köstebek yuvasını andırır vaziyete dönüşmüştür. Lağım muharebelerinden her iki taraf askerleri de tecrübeler kazanmıştır. İngiliz birliklerinin –özellikle Anzakların- Çanakkale Savaşları’ndan tahliye ile ayrıldıktan sonra çeşitli Avrupa cephelerinde lağım muharebeleri yaptıkları bilinmekle birlikte Türk birliklerinin ise, kale kuşatmasından farklı olsa da aynı harp yönteminin sıkışan sarp yamaçlardaki siper muharebelerindeki faydalarını anlamışlar; bu tarz bir arazide lağım muharebelerinin ne denli önemli olduğunu idrak etmişlerdir. Aynı zamanda konuyla ilgili kimi tecrübeler edinilmiştir. Siper muharebelerinde lağım faaliyeti iki amaç için kullanılmıştır: Siper ele geçirmek ve düşman lağımının nerede açıldığını kestirerek karşı lağımı yok etmek. İlki için hedef belli iken, ikincisi için bazı aletlere ve gözlemlere dayanılmıştır. Toprak dinleme aleti kullanılmış; kimi zaman da düşman sahasındaki hareketler gözlemlenerek lağımın nerede olduğu kestirilmeye çalışılmıştır. Üsteğmen Müller, Çanakkale Savaşları’nda İngiliz birliklerinin lağım faaliyetlerinin nasıl anlaşıldığına dair şunları söylemektedir:

“İngiliz birliklerinin nerede lağım kazmakta olduğu genellikle ileri sürülen ve kısmen hiçbir mazgalı olmayan lağım hendeğinden anlaşılıyordu. Bir de İngilizler toprağı genelde pek aşikar olarak dışarı atıyordu.”[51]

Lağım hendeğinde patlamanın yıkıcı riski her zaman göz önünde tutulmuş; karşı lağım faaliyetinde bulunulması olasılığı hesap edilerek çalışmalar yürütülmüştür. Bu bakımdan lağım, özellikle karşı siperlere yaklaştığı andan itibaren hızlı hareket etmek ve bir an önce ateşlemeyi yapmak esas olarak kabul edilmiştir. Lağım açıldıktan sonra ilerlemenin hızlı sağlanması için çok sayıda istihkâm birlikleri kullanılmıştır. İstihkâm konusunda her iki tarafın da becerikli olduğu görülmekle birlikte İngiliz gazeteci Bartlett, Türk istihkâmının ne denli iyi olduğunu, gözetleme yapan askerlerin ifadelerini de yansıtır biçimde şu sözleri ile belirtmektedir:

“Görünürde ne bir Türk ne bir Alman ne de bir top veyahut bir siper vardı… Türklerin, kendilerini gizlemek hususunda göstermiş oldukları muvaffakiyet hakikaten övgüye değerdir. Türkler, siper kazarak, bunlar içerisine kendilerini gizlemekte ve yer üstünde var olduğuna dair hiçbir iz göstermemekte pek mahirdirler…”[52]

İstihkam birlikleri lağım açma personelinin, her an karşı bir lağım ile yok edilme tehlikesi bulunduğu için, lağım işleri ile meşguliyetleri esnasında psikolojik olarak oldukça zor şartlar altında görev yapmışlardır. Kimi zaman toprak altında kalarak hayatları son bulmuşsa da bazı olağanüstü kurtulma örnekleri de yaşanmıştır. Esat Paşa anılarında, benzer bir lağım olayında kurtulan iki askeri şu şekilde anlatmaktadır:

“… Bir lağım içerisinde bir sağlam bir yaralı erimiz bütün gece toprağı kasaturasıyla delerek dışarı çıkmayı başarmışlar, bizim tarafa geçmişlerdi…” [53]

Lağım muharebeleri, siperde nöbet tutan askerlerin psikolojik durumları için de etkili olmuştur. Siperleri ele geçirmek için yapılan tüneller, toprağın altından gelen kazma kürek sesleri, her an patlamaya hazır bir bölgenin üzerinde bulunma hissini uyandırmıştır. Mühlman’ın lağım faaliyetleri hakkındaki şu sözleri, lağımın bir asker üzerinde bırakacağı psikolojiyi aktarması bakımından oldukça önem arz etmektedir:

“Birçok yerlerde sadece birkaç adım tutan ateş hatlarındaki mesafe, lağım savaşının genişletilmesini gerektiriyordu. Daha önce çevreye hakim olan tepelerin mevziilerine yönelik yarışmada olduğu gibi, dost ve düşman yerin altında da birinciliği ele geçirmeye çalışıyorlardı. Sessiz anlarda, toprağın içindeki esrarengiz çalışmaların sesi duyuluyordu. Tıpkı bir volkanın üstünde oturuyormuş hissi doğuyordu. Sanki her an havaya uçmak tehlikesi içindeydiler. Bütün mevzi kısımları, bu lağım savaşının seyri esnasında dıştan bakıldığında korkunç savaşın dehşetini yansıtan ıssız bir huni tarlasına dönüşmüştü. Türklerin tehlikeye en çok maruz oldukları noktalardaki tutumları şaşırtıcıydı ve hatta hayranlık uyandırıcıydı; çünkü onlar itidallerini yitirmiyorlardı.”[54]

Sonuç:

Eski bir Türk savaş geleneği olan lağım muharebeleri, Çanakkale Kara Savaşları esnasında, kısmî değişikliklerle yararlanılan bir yöntem olmuştur. Kara Muharebeleri’nin ilk günlerinden itibaren sarp yamaçlar nedeni ile tıkanan muharebeler, cepheyi siper savaşlarının yaşandığı bir hale sokmuştur. Bu nedenle iki taraf kuvvetleri de bir adım dahi atamaz duruma gelmiştir. Taarruzlar, büyük zayiatlara neden olan; fakat önemli bir başarı sağlayamayan faaliyetler olarak kalmıştır. En ufak bir siperin ya da herhangi bir tahkimatın ele geçirilmesi oldukça önemli bir hale gelmiştir. Bu sebeplerle Türk birlikleri tarafından –daha önceki yıllarda kale kuşatmaları sırasında kullanılan- lağım patlatma yöntemi, karşı siperleri elde etmek amacı ile kullanılmaya başlanmıştır.

Cephede ilk lağım, 28/29 Mayıs 1915 tarihinde Bombasırt’ta 14. Alay tarafından patlatılmıştır. Bu tarihten itibaren iki taraf kuvvetleri de sıkça lağım faaliyetlerinde bulunmuştur. Gelibolu Yarımadası’nda özellikle Boyun Noktası, Kırmızısırt, Kanlısırt, Merkeztepe, Cesarettepesi, Kayacıkağılı, Sığındere, Kerevizdere ve Kirte Deresi’nde yoğunlaşan lağım muharebeleri, hem tıkanan siper muharebelerinde kullanılan ilginç bir harp yöntemi olarak hem askerler üzerinde bıraktığı psikolojik etki bakımından hem de istihkam sınıfının öneminin anlaşılması bakımından Türk harp tarihine kaydolmuştur. Çanakkale Muharebeleri esnasında, savaşın genel gidişatında önemli bir kırılmaya sebep olamamışsa da, büyük zayiatlara neden olan taarruzların terk edilmesine de vesile olmuştur. Lağım patlatma sonrası yapılan taarruzlarla kimi mevzilerin ele geçirilmesi, yerleşmiş düşman askerlerine karşı gece taarruzları veya ani baskın hücumlarına göre daha az zayiat verilerek sağlanmıştır.

KAYNAKÇA

ALTAY, Fahrettin, “Çanakkale Hatıraları”, Çanakkale Hatıraları II, Arma Yayınları, Yay. Haz. Metin Martı, İstanbul 2002.

Atase Arşivi, Klasör no: 4528, Dosya no; 21, Fihrist no: 02.

Atase Arşivi, Klasör no: 4528, Dosya no; 26, Fihrist no: 02.

Atase Arşivi, Klasör no: 4528, Dosya no; 27, Fihrist no: 132.

Atatürk, Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Yay. Haz. Uluğ İğdemir, Ankara 1990.

BARTLETT, Ellis Ashmead, Çanakkale Gerçeği, çev. Rahmi, Yay. Haz. Muzaffer Albayrak, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005.

BEAN, Charles E. W., Gallipoli Mission, Canberra Avustralian War Memorial,  Sidney 1948.

BEAN, Charles E. W., The Story of Anzac, Sydney, 1924.

Binbaşı Burhanettin, Harb-i Umumi’de Çanakkale Muharebat-ı Berriyyesi. Arıburnu Şimal Grubu Muharebatı, 2. Kısım (14 Mayıs-19 Mayıs 1915), Erkan-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1920.

Binbaşı Halis, Çanakkale Raporu, Arma Yayınları, İstanbul 2000.

Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, V. Kitap, c. 2, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1978.

BRUH, Müller, Çanakkale Harbinde Lağım Mücadelesine Dair Elde Edilen Tecârib, Matbaa-i Amire, Karargah-i Umûmi On İkinci Mevki-i Müstahkeme Şubesi, İstanbul 1916.

ROUX, Charles, Çanakkale Seferi, Matbaa-i Askeriye, çev. Mehmed Nihad-Asım İstanbul 1921.

ÇALIŞLAR, İzzettin, Atatürk’le İki buçuk Yıl, Haz. İsmet Görgülü Yapı Kredi Yayını, 1993.

DOYLE, Matthew R. Bennett, “The Influence of Terrain: Gallipoli Campaing 1915”, The Geographical Journal, Vol. 165, No: 1, Mart 1999.

Esat Paşa, Çanakkale Savaşı Hatıraları, Yay. Haz. İhsan Ilgar, Nurer Uğurlu, Örgün Yayınevi, 2. Baskı, İstanbul 2004.

Gelibolu Şibh-i Cezîresinde Düşmanın Kullandığı Muhtelifü’l Cins Torpil ve Bombaları Hakkında Ma‘lûmât ve Bunlara Karşı Tedâbîr-i Tahaffuziye, Matbaa-i Askeriye, 1916.

http://blog.awm.gov.au/1917/category/battles/messines-mines/

İsmail Cemil, Muharebe Lağımları, Sahaf-ı Askeri, İstanbul 1297.

İsmail Neşet, Lağımcılık, Mühendishane-i Berri Hümayun Matbaası, İstanbul 1316.

JACK, Andrew, “Ancac: Mining and Tunneling at Anzac Cove”, The Joint Imperial War Museum, Australian War Memorial Battlefield Study Tour to Gallipoli, September 2000.

JAMES, Robert Rhodes, Gelibolu Harekatı, Belge Yayınları İstanbul 1965.

KARATAŞ, Murat, Haritalarla Çanakkale Savaşları, Nobel Yayınları, Ankara 2007.

Kurmay Subaylarının Kaleminden Çanakkale Muharebeleri, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Genişletilmiş 2. Baskı, Eskişehir Valiliği Yayını, Ankara 2014.

Lağım Fenni, Mühendishane-i Berri Hümayun Matbaası, İstanbul 1309.

Lağımcı Manevrası, Matbaa-i Amire, İstanbul 1249.

LARCHER, Maurice, Çanakkale Seferi, Çev. Bursalı Mehmet Nihat, Ed. Mithat Atabay, Yay Haz. Murat Karataş,  Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayını, Çanakkale 2008.

Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, Yay. Haz. N. Hatemi, YKY., c. I, İstanbul 2002.

Mehmed Celaleddin, Harb-i Umumide Çanakkale Muharebat-ı Berriyyesi. Kumkale Muharebatı, Yay. Haz. Murat Karataş, Nobel Yayınları Ankara 2007.

MÜHLMAN, Carl, Çanakkale Savaşı, Bir Alman Subayının Anıları, çev. Sedat Umran, Timaş Yayınları, İstanbul 2004.

Nationale Verteidigung, Weltkrieg Erinnerung An Tschanak-kale, No 13. (Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, Harb-i Umumi Panoraması, Albüm No 13)

OGLANDER, C. F. Aspinal Büyük Harbin Tarihi Gelibolu Askeri Harekatı, c. II, Arma Yayınları, İstanbul 2005.

Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri I, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005.

Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri II, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2006.

PAKALIN, Mehmet Zeki, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri sözlüğü, c. II, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 2004.

PERK, Kadri, “Çanakkale Savaşları Tarihi”, Askeri Mecmua, sayı 56, İstanbul 1940.

SANDERS, Liman Von, “Çanakkale Hatıraları”, Çanakkale Hatıraları II,Arma Yayınları, Yay. Haz. Metin Martı, İstanbul 2002. ZENGİN, Sabri, “Osmanlıların Kale Muhasaraları Usulündeki Gelişmeleri Gösteren Örnek Muhasaralar”, Askeri Tarih Bülteni, Yıl 27, Sayı 53Ankara 2002, ss. 217-251


[1] Çanakkale Cephesi’nde Türklerin donanma ateşinin yıkıcı etkisinden kurtulmak için siper hatlarını birbirine yakın oluşturduğu görüşü hakkında bkz. Maurice Larcher, Çanakkale Seferi, Çev. Bursalı Mehmet Nihat, Ed. Mithat Atabay, Yay Haz. Murat Karataş,  Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Yayını, Çanakkale 2008, s. 127.

[2] Bahsedilen zırhı otomobiller için bkz. Robert Rhodes James, Gelibolu Harekatı, Belge Yayınları İstanbul 1965, s. 302-303; C. F. Aspinal Oglander, Büyük Harbin Tarihi Gelibolu Askeri Harekatı, c. II, Arma Yayınları, İstanbul 2005, s. 56.

[3] Bu konudaki ayrıntılı tafsilat için bkz. Sabri Zengin, “Osmanlıların Kale Muhasaraları Usulündeki Gelişmeleri Gösteren Örnek Muhasaralar”, Askeri Tarih Bülteni, Yıl 27, Sayı 53Ankara 2002, ss. 217-251.

[4] Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri sözlüğü, c. II, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, İstanbul 2004, s. 348-352.

[5] Harbiye Mektebi, İstihkam Sınıfı’nın üçüncü yılında okutulan Muhrebe Lağımları isimli dersin, 1891 tarihli ders notları için bkz. İsmail Cemil, Muharebe Lağımları, Sahaf-ı Askeri, İstanbul 1297. Biraz daha ileri bir tarihte, 1903’te okutulan ders notları için bkz. Lağım Fenni, Mühendishane-i Berri Hümayun Matbaası, İstanbul 1309.

[6] Kale kuşatmalarında kullanılacak lağım yöntemini grafik ve şekillerle açıklayan 1843 tarihli başka bir eser için bkz. Lağımcı Manevrası, Matbaa-i Amire, İstanbul 1249. Yine benzer biçimde bilgiler sunan, 1910 tarihli taşbasma bir eser için bkz. İsmail Neşet, Lağımcılık, Mühendishane-i Berri Hümayun Matbaası, İstanbul 1316.

[7] Bu konu hakkında bkz. Andrew Jack, “Ancac: Mining and Tunneling at Anzac Cove”, The Joint Imperial War Museum, Australian War Memorial Battlefield Study Tour to Gallipoli, September 2000.

[8] Mehmed Celaleddin, Harb-i Umumide Çanakkale Muharebat-ı Berriyyesi. Kumkale Muharebatı, Yay. Haz. Murat Karataş, Nobel Yayınları Ankara 2007, s. 2; Arıburnu cephesinde, ilk patlayan yer olmamasına rağmen Kırmızısırt civarında bile, lağım kazılmaya 13 Mayıs’ta başlandığı görülmüştür. Bkz. Murat Karataş, Haritalarla Çanakkale Savaşları, Nobel Yayınları, Ankara 2007, s. 58. Halis Ataksor’un (age, s. 164) “Mayıs ayında 125. ve 33. Alay civarında lağım kazıldığı” hakkında verdiği bilgi, yukarıda bahsedilen Kırmızısırt civarı olmalıdır.

[9] 1 Mayıs taarruzunda sadece üç Türk alayının zayiatı 1185 kişi idi. Bkz. Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, V. Kitap, c. 2, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1978, s. 162.

[10] Esat Paşa, bugünkü Türk zayiatı hakkında 5000 kayıp demektedir. Esat Paşa, Çanakkale Savaşı Hatıraları, Yay. Haz. İhsan Ilgar, Nurer Uğurlu, Örgün Yayınevi, 2. Baskı, İstanbul 2004, s. 111. Fahrettin Altay (Çanakkale Hatıraları, c II, Arma yay., s. 26), bu günkü Türk zayiatı hakkında 3000 şehit, 7000 yaralı demektedir. Liman Von Sanders (“Çanakkale Hatıraları”, Çanakkale Hatıraları II,Arma Yayınları, Yay. Haz. Metin Martı, İstanbul 2002, s. 73) ise, sadece 2. Tümen zayiatını 9000 olarak vermektedir. Binbaşı Burhanettin (Burhanettin, Harb-i Umumi’de Çanakkale Muharebat-ı Berriyyesi. Arıburnu Şimal Grubu Muharebatı, 2. Kısım (14 Mayıs-19 Mayıs 1915), Erkan-ı Harbiye Mektebi Matbaası, İstanbul 1336/1920, s. 28, 34.) ise, bu günkü zayiatı toplam 3000 şehit, 6000 yaralı olarak gösterir.

[11] Esat Paşa, age, s. 33.

[12] Robert Rhodes, age, s. 265.

[13] Esat Paşa, age, s. 118-119.

[14] Aspinal Oglander, age, s. 131.

[15] Lağımcılık konusunda daha da ileri giderek Çanakkale Muharebeleri’nde edindikleri tecrübe ile Anzak birliklerinin lağım açmakta kullanacakları bir makine yaptıkları da görülmektedir; fakat Çanakkale’de bunu kullanamamışlardır. İngiliz birliği olarak katıldıkları 1917 yılında Avrupa’daki Messines Savaşı’nda, The 1st Australian Tunnelling Company’nin bahsedilen lağım makinesini kullandığı bilinmektedir. Bkz. https://www.awm.gov.au/blog/2007/05/25/messines-tunnellers-and-mines/ (Erişim Tarihi: 01.03.2015)

[16] Bunun aksini iddia eden bir makale için bkz. Jack, “Ancac: Mining and Tunneling at Anzac Cove”, The Joint Imperial War Museum, Australian War Memorial Battlefield Study Tour to Gallipoli, September 2000.

[17] Atase Arşivi, Klasör no: 4528, Dosya no; 21, Fihrist no: 02.

[18] Bu konuda Çanakkale Muhaberesine katılan Alman lağımcı bölüğü subayından Üsteğmen Müller’in Maltepe İstihkâm Talimgâhı’nda lağımcılık ile ilgili verdiği konferans konu ile ilgili önemli bilgiler içerir. Bkz. Müller Bruh, Çanakkale Harbinde Lağım Mücadelesine Dair Elde Edilen Tecârib, Matbaa-i Amire, Karargah-i Umûmi On İkinci Mevki-i Müstahkeme Şubesi, İstanbul 1332.

[19] Benzer bir yorum için bkz. Peter Doyle; Matthew R. Bennett, “The Influence of Terrain: Gallipoli Campaing 1915”, The Geographical Journal, Vol. 165, No: 1, Mart 1999, s. 27.

[20] 57. Alay Harp Ceridesi, Atase Arşivi, Klasör No 5384, Dosya No H1, Fihrist No 1-11.

[21] Bu müfreze ve ilk lağım muharebesi için bkz. Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Yay. Haz. Uluğ İğdemir, Ankara 1990, s. 148-149; Binbaşı Halis, Çanakkale Raporu, Arma Yayınları, İstanbul 2000, s. 176-178; Fahrettin Altay, “Çanakkale Hatıraları”, Çanakkale Hatıraları II, Arma Yayınları, Yay. Haz. Metin Martı, İstanbul 2002, s. 27; İzzettin Çalışlar, Atatürk’le İki Buçuk Yıl, Haz. İsmet Görgülü Yapı Kredi Yayını, 1993, 39; Esat Paşa, age, s. 52.

[22] Kadri Perk. “Çanakkale Savaşları Tarihi”, Askeri Mecmua, sayı 56, İstanbul 1940, s. 138.

[23] Fahrettin Altay, a.g.m., s. 27; İzzettin Çalışlar, a.g.e., 44. 

[24] Fahrettin Altay, a.g.m., s. 27; Ayrıca Bkz. İzzettin Çalışlar, a.g.e., 44.

[25] Selanikli Yüzbaşı Hüseyin Hüsnü Efendi’nin Çanakkale Muharebeleri Günlüğü, Yay Haz. Burhan Sayılır, Grafiker Yayınları, Ankara 2014, s. 104.

[26] Atase Arşivi, Klasör no: 4528, Dosya no; 26, Fihrist no: 02.

[27] Atase Arşivi, Klasör no: 4528, Dosya no; 27, Fihrist no: 132.

[28] Binbaşı Halis Bey, a.g.e., s. 199.

[29] Binbaşı Halis Bey, a.g.e., s. 219.

[30] Fahrettin Altay, a.g.m., s. 27; Ayrıca Bkz. İzzettin Çalışlar, a.g.e., 47. 

[31] Mustafa Kemal, a.g.e., s. 171; Fahrettin Altay, a.g.m., s. 27; Ayrıca Bkz. İzzettin Çalışlar, a.g.e.,  48; Kadri Perk, age, s. 139.

[32] Andrew Jack, agm, s. 3.

[33] Binbaşı Halis, age, s. 251.

[34] Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri I, T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı Yayınları, Ankara 2005, s. 203.

[35] Çanakkale Muharebeleri I, s. 214.

[36] Mustafa Kemal, a.g.e., s. 174.

[37] Anafartalar ve Saroz Grubu Komutanlığı Kurmay Başkanlığı görevlerini üstlenmiş Yarbay Hayri konuyla ilgili şöyle demektedir: “Şahinsırtı’nın yamaçlarında daha sonra lağım muharebeleri yaşanmış; ara sıra baskınlarla lağım muharebelerinden başka düşmanın ve bizim önemli ve büyük çapta bir hareketimiz yaşanmamıştır.” Bkz. Kurmay Subaylarının Kaleminden Çanakkale Muharebeleri, Yay. Haz. Burhan Sayılır, Genişletilmiş 2. Baskı, Eskişehir Valiliği Yayını, Ankara 2014, s. 250.

[38] Çanakkale Muharebeleri I, s. 220, 222-223.

[39] Çanakkale Muharebeleri II, s. 57, 85, 116, 122,123, 129, 131, 175, 185, 186, 202, 232.

[40] Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, Yay. Haz. N. Hatemi, YKY., c. I, İstanbul 2002, s. 360-361.

[41] Çanakkale Muharebeleri II, s. 266.

[42] Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, s. 363. Bu patlama, İngiliz birliklerinin geri çekilmeden önce hazırladıkları bomba düzeneği sayesinde gerçekleşmiştir. Bkz., Charles E.W. BEAN, Gallipoli Mission, Canberra Avustralian War Memorial,  Sidney 1948, s. 250-251.

[43] Aspinal Oglander, age, c. II, s. 504.

[44] Aspinal Oglander, age, c. II, s. 498. Avustralya’nın resmi tarihçisi Charles Bean, (The Story of Anzac,Sydney 1924, s. 29)  tahliye sırasında bu lağımlardan bazılarının patlatılmadığını iddia etse de Yarımada’yı tahliye sonrası işgal eden Türk birliklerinin bu lağımları etkisiz ve işlevsiz hale getirdiği kuşkusuzdur.

[45] Bkz. Gelibolu Şibh-i Cezîresinde Düşmanın Kullandığı Muhtelifü’l Cins Torpil ve Bombaları Hakkında Ma‘lûmât ve Bunlara Karşı Tedâbîr-i Tahaffuziye, Matbaa-i Askeriye, 1332/1916.

[46] Aspinal Oglander, age, c. II, s. 506.

[47] Robert Rhodes James, age, s. 495.

[48] Charles Roux, Çanakkale Seferi, (Çeviren: Mehmed Nihad – Asım) İstanbul  1337 (Rumi) 1921 (Miladi) Matbaa-i Askeriye, s. 231.

[49] Çanakkale Muharebeleri II, s. 275.

[50] Aspinal Oglander, age, c. II, s. 522-523.

[51] Müller Bruh, Çanakkale Harbinde Lağım Mücadelesine Dair Elde Edilen Tecârib, Matbaa-i Amire, Karargah-i Umûmi On İkinci Mevki-i Müstahkeme Şubesi, İstanbul 1332.

[52] Ellis Ashmead Bartlett, Çanakkale Gerçeği, çev. Rahmi, Yay. Haz. Muzaffer Albayrak, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2005, s. 156.

[53] Esat Paşa, age, s. 195.

[54] Carl Mühlman, Çanakkale Savaşı, Bir Alman Subayının Anıları, çev. Sedat Umran, Timaş Yayınları, İstanbul 2004, s. 145.

Ayrıca Kontrol Et

Çanakkale Savaşı’ndan Günümüze Ulaşan Tek Gemi: HMS M33

Yazan: Onur KUŞKU Avrupa ana karasında başlayan Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) çok geçmeden geniş coğrafyalara …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.